Meşum (uğursuz) 20. Asrın hedefinde Türkler vardı. Tüm emperyalist güçler el ele vererek Türk’e kefen biçtiler.

Adriyatik’ten Çin Seddi’ne uzanan Türk coğrafyasını yakıp yıkıp tarumar ettiler. Türkleri envaı çeşit işkencelere tabi tutarak katlettiler; öldüremediklerini kitleler halinde sürdüler. (Batıda Müslümana Türk denir)

Böylece doğudan doğan güneşi söndürdüler.

Zifiri karanlıkta kalan dünyada hep emperyalistlerin borusu öttü. Nasıl öttüğünü ise, dünyanın bu günkü haline bakıp söyleyebiliriz.

Türkler, zulüm pençesi altında on yıllar boyu inletildi; paramparça edilmiş ülkeleriyle ya uydu yapıldı ya da büsbütün esir edildi.

Devi uyutmakla kalmadılar; bir gün uyanacağından korkarak, tüm değerleriyle oynadılar. Yazılarını değiştirdiler, dillerini, dinlerini yasakladılar, mezarlıklarını yok ettiler, çocuklarına Türkçe isim koydurmadılar, mabetlerini yıktılar, din kitaplarını yaktılar.

Bunlardan yalnızca Ahıska Türklerine reva görülen zulmün, dünyada başka bir örneği yoktur. Aile fertlerini bile birbirlerinden ayırıp, Sovyet coğrafyasının bin bir noktasına sürgün ettiler.

Eskiden devletler, savaşlar sonucunda parçalanır veya zapt edilirdi. Günümüzün zorba devletleri ise, yaptıkları zulmün yankılarıyla, çökmekte ve paramparça olmaktalar.

Bu durumu, komünizm zulmünde gördük, şimdi sıra kapitalist zulmünde. Zira birisi yıkıldı, diğeri çatırdıyor.

Sovyetlerin enkazından pıtrak gibi Türk Cumhuriyetleri çıktı: Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan…

Geçen asrın başlarında küllerinden doğan Türkiye, kardeş Cumhuriyetleri ilk tanıyan ülke oldu.

Kış geçmiş, baharın ilk ışıklarıyla birlikte uyuyan dev uyanırken; dünya yeniden kuruluyordu. Zira çatırdayan kubbeler bir bir emperyalistlerin başlarına yıkılıyordu.

Ademe (yokluğa-ölüme) mahkum ettikleri Türk, için için oluşarak kömürden elmasa dönüşüyordu. Bu ise, emperyalistlerin uykularını kaçırıyordu.

Bu yüzden Türklüğün lokomotifi olan Türkiye, kuşatılmaya çalışılıyor ve bin bir çeşit hile ve desise ile baskılanıyor.

İt ürüyor, kervan yürüyor; yürümek zorunda.

12 Kasım günü İstanbul’daki toplantıda Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkiye TDT (Türk Devletleri Teşkilatı) ülkelerinin devlet başkanları ve heyetleri bir araya geldi. Bu toplantıya Türkmenistan ve Macaristan da gözlemci olarak katıldı.

Artık bundan böyle Avrasya coğrafyasının yeni oyun kurucusu Türkiye ve Türkler olacaktır.

Doğmakta olan Türk güneşi ile tıpkı eskiden olduğu gibi, cihan yeniden aydınlanacak ve mazlumlar derin bir nefes alacaktır.

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ; Türkiye ile Azerbaycan’nın yaptığı gibi safları; her bakımdan sıklaştırmalı ve ekonomide, kültürde, savunmada ve siyasette tek yumruk haline gelmelidir.

Zira bir asrı aşkın bu denli kardeş ayrılığına, daha fazla yürek dayanmaz!