Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Daha Adil Bir Dünya Mümkün isimli kitabının 6 Eylül tarihinde okuyucu ile buluşmasından itibaren kamuoyunda önemli bir etki oluşturduğu görülüyor. Erdoğan kitabında Birleşmiş Milletler (BM) için reform önerisini somut bir şekilde anlatıyor. BM Genel Kurulu ve BM Güvenlik Konseyi'nin mevcut yapısının sorunlarını dile getirip nasıl olması gerektiği konusunda, gerekçeleriyle birlikte, sağlam önerilerde bulunuyor. Giriş ve sonuç bölümlerinin dışında kitabın gövdesini iki bölüm oluşturuyor. Birinci bölümün başlığı "Uluslararası Siyasette Çifte Standart ve BM'nin Reform İhtiyacı", ikinci bölümün başlığı ise "Birleşmiş Milletler Reformu" ifadelerinden oluşuyor. Turkuvaz Yayınları tarafından basılan kitap 216 sayfa ve akıcı bir üslupla yazılmış.

Kitabın okunuşu esnasında okuyucuyu rahatlatmak amacıyla belirli sayfa aralıklarında spot kullanması ise sadece akıcılık bakımından değil mesajın sunulması bakımından da etkili bir yöntem olmuş. Kitabın Turkuvaz Yayıncılık tarafından İngilizce, Almanca, Rusça, Fransızca, Arapça ve İspanyolca dillerine çevrilmekte olması mesajın küresel yayılımı bakımından önemli. Diğer önemli nokta ise kitabın satışından elde dilecek gelirin AFAD'a bağışlanacak olması.

Tarihi bir kaynak

Öte taraftan içeriğe geçmeden önce kitabı ayrıcalıklı yapan iki temel noktaya da değinmek gerekir. Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iş yoğunluğu içerisinde böylesine odak bir kitabı yazmış olması bugüne ışık tutan bir kaynak olmasının yanında gelecek kuşaklara düşülen bir not olma özelliğini taşıyor. Türkiye'nin değişen küresel güç dengeleri ve zorlu koşulları içerisinde bugünlerin anlaşılması ve değerlendirilmesi bağlamında literatüre katkı veren bir eser. Kaynak kitap olarak kullanılacağına kuşku yok. Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin dünyaya ne söylediği sorusunun cevabı bu kitapta ete kemiğe bürünmüş durumda. Bu anlamda kitabın ana fikrini oluşturan "Dünya beşten büyüktür" iddiası Türkiye'nin küresel adaletsizliklere temel oluşturan kurumsal problemler konusundaki yaklaşımını temsil ediyor. Diğer önemli noktaya ise siyasal iletişim yönetimi kapsamında bakılabilir. Siyasette liderlerin kitap yazması kamusal kimliklerini olumlu yönde etkileyen tamamlayıcı bir unsur olarak görülür. Yeni dönemin siyasal kültüründe bu yaklaşımın giderek daha da ağır bastığını söylemek mümkün. Bu anlamda CB Erdoğan'ın kitabı içeriğine ilaveten stratejik iletişim yönetimi bakımından da önemli bir realiteye denk geliyor.

Verilen sözlerin yansıması

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kitaptaki dış politika vurgularının iç siyaset bağlamındaki boyutu dikkat çekici. Erdoğan, son yıllarda Türkiye'nin gündemine giren başta Suriye meselesi olmak üzere Libya'dan Dağlık Karabağ'a ve Doğu Akdeniz'e uzanan hatlarda izledikleri politikanın seçmene verilen barışı savunma sözünün yansıması olduğunu belirtiyor. Nitekim Türkiye bu bölgelerde bir taraftan iç savaşı, katliamları, kıtlığı, göç akışını engellerken diğer taraftan küresel ölçekte kurulu düzenin yıllardır buzdolabında beklettiği gayri hukuki yaklaşımın bozulmasına da katkı vermiştir. Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan tarafından Ermenistan işgalinden kurtarılması sürecinde Türkiye'nin desteği bu anlamda kritik bir öneme sahiptir. Türkiye'nin biraz toparlandığında bölgesi bağlamında kurucu özne olabileceğinin en belirgin örnekleridir bu süreçler.

Kitabın temel tezi BM'nin reformu üzerine kurulmuş. BM, hali hazırda büyük eksikliklerine rağmen dünyadaki en işlevsel ve kapsayıcı kurumlardan biri olarak konumlandırılıyor ve onun adeta şık dokunuşlarla yaşadığı tıkanıklıkları aşabileceği mesajı veriliyor. Yani radikal değil yapıcı, inşa edici ve kurucu bir yaklaşıma sahip Erdoğan. CB Erdoğan BM Genel Kurulu'nun güçlendirilerek yasa yapıcı bir yapıya dönüştürülmesini ve BM Güvenlik Konseyi'nin de yapısının değiştirilerek icra işlevi gören bir yapıya dönüştürülmesini öneriyor. BM Genel Kurulu, küresel toplum sözleşmesi yapacak bir yapı olarak yeniden tasarlanmalı ve BMGK ise Genel Kurul'a hesap vermelidir.

Veto yetkisi kaldırılmalı

Buna göre öncelikle BMGK'nın veto yetkisi iptal edilmeli, temsilde adaletin sağlanması için üye sayısı 20'ye çıkartılmalı ve sayı Genel Kurul üyesi ülkelerin tercihleri doğrultusunda güncellenmelidir.

Veto yetkisinin kaldırılmasının birden fazla yerde altının çizilmesinin arkasında 5 daimî üyenin benmerkezci yaklaşımı var.

Çünkü bugüne kadar Güvenlik Konseyi'nde 2446 tasarıdan 249'u veto edildi. Rusya 112, ABD 81, İngiltere 29, Fransa 16 ve Çin 11 tasarıyı veto etti. Veto hakkını kullanan ülkelerin neyi veto ettiklerine bakıldığında bunun kendi çıkarlarıyla uyumlu olduğu açıkça görülüyor. Bu yüzden de adil ve kapsayıcı bir yaklaşım BM'den çıkamıyor. Adaleti değil çıkarlarını ön planda tutan bir yaklaşım egemen yapıya. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan BMGK'nın mevcut beşli yapısı coğrafi olarak, dini çeşitlilik olarak, etnik olarak ve nüfus yoğunluğu olarak dünyadaki yaklaşık 8 milyar insanı adil şekilde temsil etmiyor olması değiştirilmesi önerilen konular arasında. Mevcut yapı ve kurumların dünyaya barış ve huzur getirme konusunda bir çaba içinde olmaması, güçlü ülkelerin ve uluslararası kurumların salt kendi güvenlikleri ve çıkarları doğrultusunda hareket ederek pozisyon almaları gelinen kriz-kaos durumunun sebebini oluşturuyor. CB Erdoğan bu bencil ve saldırgan durumun neden olduğu sorunlara değindikten sonra mevcut tablonun ülkeler açısından artık sürdürülemez bir aşamaya doğru gittiğini ve önlem alınmazsa devletlerarası bir çatışmaya dönüşme tehlikesi taşıdığını uyararak vurguluyor. Erdoğan'ın reform önerisi tam da burada önemli bir yere oturuyor. Yani geleceği öngören ve yaklaşmakta olan fırtınayı reform çabasıyla engellemek fikri somut şekilde sunuluyor kitapta.

İslam karşıtlığı

Batı merkezci küresel sistemin çözüm üretemediği konular arasında yer alan mültecilerin akışı, ırkçılık, İslam karşıtlığı, uluslararası terörizm, İslamofobi ve koronavirüs salgını kitabın geniş yer ayırdığı başlıklar arasında. BM'nin işlevsizliği ve problemlere karşı çözüm odaklı bir performansı ortaya koyamaması bu başlıkların giderek kangrene dönüşmesinde belirleyici. Sistem bu yüzden güncellenmeli. CB Erdoğan kitabında tüm bu sorunlar karşısında Türkiye'nin pozitif, insani ve vicdani bir yaklaşım sergilediğininin altını çizmiş durumda. Yük alan omuz veren bir ülke Türkiye. Irk, din, dil ve coğrafya ayrımı gözetmeden mazlumun yardımına koşmayı insani bir sorumluluk olarak yerine getiriyor Türkiye. CB Erdoğan kitapta ilgili başlıkları detaylı şekilde anlatmış. Türkiye'nin terörle mücadelesi konusunda NATO üyelerinin ve AB'nin çifte standartlı uygulamaları ayrıca vurgulanan önemli konular arasında. DEAŞ, YPG, PKK ve FETÖ Türkiye'ye saldıran terör örgütleri arasında. Türkiye bu örgütlere yönelik gerek sınırları içinde gerekse sınırları dışında uluslararası hukukun sağladığı haklar çerçevesinde caydırıcı bir mücadele veriyor. Önemli başarılar elde edildi. Fakat hala YPG ve FETÖ gibi terör örgütleri konusunda küresel güç merkezlerinin "benim teröristim kötü senin teröristin iyi" modunda bir anlayışı koruyor. Türkiye'nin DEAŞ'la mücadelesini görmezden gelme çabası için de benzer bir tablo var.

Ayrıca mülteci yükünün paylaşımı konusunda da bu tek boyutlu bakış açısı tekrarlanıyor. Batı, kendinden uzakta olduğu veya uzak tutabildiği ölçüde mülteci meselesini kökten çözecek adımları atacak iradeden yoksun. Dahası bunu bir uyanıklık olarak algılamış ve politikaya dönüştürmüş durumda. Sistemsel tıkanıklığı görmezden geliyor. Kitapta bu bağlamda Batı'nın sorunların çözümü konusundaki "acziyeti" sert şekilde eleştirişmiş Erdoğan tarafından. Yine küresel ve bölgesel sorunlar karşısında İslam dünyasının pasif, zayıf ve duyarsız kalması da altı çizilen noktalar arasında yer alıyor. Burada şunu belirtmekte fayda var. Aslında dünyanın beşten büyük olduğunu BMGK üyeleri de biliyor, çok çıplak bir gerçek bu. Fakat değirmen kendilerine çalıştığı için problemleri görmezden geliyorlar. Erdoğan, bu problemleri gören tecrübeli bir siyasi aktör ve biriken bu sorunların dünyayı büyük bir uçurumun eşiğine götürdüğünün farkında. Bu yüzden de ısrarlı bir şekilde, daha büyük yıkımlar olmaması için, dünya beşten büyüktür demeye devam ediyor. BM Genel Kurulu'nun BMGK'nın yapısının değiştirilmesi konusunda ilkesel bir karar alabileceğini önermesi bu anlamda siyasi ahlakı temsil ediyor. BMKG üyesi beş ülke bu ilkesel kararı reddetse bile siyasi ahlak açısından uluslararası düzlemde onlar için negatif bir durum ortaya çıkacaktır. Daha adil bir dünya yolunda yapılması gereken ne varsa yapmak bütün dünyanın sorumluluğunda. Bu yüzden Erdoğan'ın çağrısına ses verilmeli dünya ölçeğinde.

Çarpışa çarpışa...

Erdoğan'ın kitapta yer verdiği "20 yıldır manşetlerle çarpışıyor iftira kampanyalarıyla mücadele ediyoruz. Dün olduğu gibi bugün ve yarın da hakkı savunup hakikati haykıracağız" vurgusu ise tam altı çizilecek satırlardan. Yakın siyasi tarihe dair hatırlattığı pek çok süreç var bu vurgunun. Erdoğan'ın siyasette önünü kesmek için statükonun ürettiği ve ana akım medyaların attığı manşetler hafızalarda hala taze. Şimdi Erdoğan bu mücadelesini mazlumların savunusu, adaletin inşası ve eşit paylaşım için küresel düzleme taşımış durumda. Küresel statükoya ve onun uzantısı medyaların manşetlerine-haber başlıklarına karşı kora kor bir mücadele veriyor. Dünya beşten büyüktür haykırışı bu anlamda hakikatın bir dışavurumu.

Okuyucunun yeni beklentisi

Kuşkusuz bu kitabın yayınlanması okuyucuyu yeni yazılabilecek diğer kitaplar açısından heyecanlandırmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kurucu bir lider olarak yakın Türk siyasi hayatındaki mücadelesi, yeri, etkisi ve tanık olduğu sayısız olaylar bağlamında depreşen bir heyecan bu. Pek çok hengame içerisinden Türkiye'yi ve milli iradeyi başarıyla çıkartmayı bildi Erdoğan; zorluklar ve saldırılar karşısında yılmadı, geri adım atmadı ve milletin verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanarak içeriden ve dışarıdan yönelen saldırılara karşı dik durdu. Türkiye'yi cenderelerden ve darboğazlardan çıkarttı. Milletimiz de bu cesareti ve dirayetinden dolayı destekledi Erdoğan'ı. Arka arkaya 15 seçimi bu yüzden kazandı Erdoğan. Dolayısıyla Erdoğan'ın kaleminden yazılmış bir otobiyografi beklentisi de denilebilir bu heyecana.