Diyabet nedir? 
Halk arasında şeker hastalığı diye bilinen diyabet; vücutta pankreas adı verilen organın salgıladığı insülinin herhangi bir sebeple az salgılanması, salgılanmasında bir bozukluğun oluşu ya da salgılanmasına rağmen etkisinin eksikliğine bağlı olarak, kan şekerinin kronik bir şekilde yükselmesiyle seyreden, metabolik bir bozukluktur. 


Diyabetin tipleri nelerdir? 
Diyabetin değişik tipleri vardır. Bütün dünyada modern tıbbın klasik tespitine göre, diyabetin 4 çeşit etiyolojik sınıflaması vardır. Birincisi Tip 1 diyabet denilen ve gençlerde görülen diyabettir. Genellikle 10 ile 25 yaş arasında rastlanır. Bunun görülme sıklığı, şeker hastalarının toplamına oranla % 5-7’dir. Tip 1 diyabette veya genç tipi dediğimiz diyabette, sebep olarak daha çok insülin yokluğu gösterilebilir. Pankreastaki beta hücre harabiyeti nedeniyle, genellikle baştan beri insüline ihtiyaç hisseden bir diyabet şeklidir. Bu tip diyabette, mutlaka insülin gereklidir, başka bir tedavi şekli yoktur. İkincisi Tip 2 dediğimiz diyabet, daha çok 25 yaş ve üstünde görülen bir diyabet tipidir. Genellikle bu tip hastalar fazla kiloludur. Bunun sebebi ise, daha çok insüline karşı asıl hedef hücrelerde meydana gelen bir direncin oluşudur. 25 yaşından sonra görülen Tip 2 diyabet, değişik şekillerde kendini gösterebilir. Diğer spesifik diyabet çeşitleri; değişik genetik faktörlerin, enfeksiyonların, ilaçların, immünolojik faktörlerin meydana getirdiği diyabet türleridir. Bu tür diyabetler; genetik olarak insülin salgılaması mümkün olan beta hücrelerinde bir bozukluk, genetik bir arıza, değişik genetik hastalıklara bağlı olarak insülin salınımının azalması nedenleriyle ya da bazı ilaçlara bağlı olarak veya değişik endokrinal metabolik hastalıkların neticesi ile gelişebilir. 4. diyabet
türü, hamilelerde meydana gelen diyabettir. Bu durum, gizli olan şekerin hamilelik neticesi açığa çıkmasıyla oluşur. 


Gizli şeker nedir? 

Kan serumu, bütün dünyada normal kabul edilen kriterler olan 70-110 mg/dl glukoz içerir. Serum içerisindeki kan şekerinin dışında, ayrıca kanda mevcut olan kırmızı kan hücrelerinde de belli bir oranda şeker vardır. Buna hemoglobine bağlı şeker denir. Bu da % 6 oranındadır. Şekerin % 6 oranının üzerine çıkması, gizli şekerin yüksekliği demektir. Gizli şeker tespiti çok önemlidir. Hem teşhiste önemli bir rol oynar, hem tedavinin gidişatında büyük önem arz eder; hastanın diyetine, egzersizlerini aksatıp aksatmadığı konusunda belirti verir. Hekime yön verir ve nasıl bir tedavi uygulaması gerektiğine işaret eder. 

Kan şekeri takibi evde yapılabilir. Evde kendi kendine kontrolünü yapan diyabetli, görsel yöntemle veya şeker ölçüm cihazları yardımı ile kan şekeri takibini yapabilmektedir. Görsel yöntemde, ucuna glikoz oksidaz emdirilmiş test çubukları (stripler) kullanılır. Strip üzerine, parmak ucundan kan damlatılır. Glisemi düzeyine göre strip üzerinde oluşan renk değişikliğinin strip kutusu üzerindeki renk kataloğu ile karşılaştırılması sonucu glisemi ölçülür. Kan şekeri ölçüm cihazı gerektirmeyen bu yöntem, güvenilir ve ucuz olması nedeni ile tercih edilir.


Kişi diyabet olduğunu nasıl anlar? Belirtileri nelerdir? 

Diyabet tiplerine göre bu belirtiler değişik şekillerde kendini belli eder. Mesela Tip 1 diyabet daha çok aşırı yorgunluk, halsizlik, susuzluk, aşırı idrara gitme gibi belirtiler taşırken Tip 2 diyabet; bazen çok hızlı bir kilo verme bazen de baş ağrısı, aşırı bir ağız kuruluğu, vücutta değişik yerlerde kaşıntıların meydana gelmesi, yaraların geç iyileşmesi, kişinin kendini iyi hissetmemesi, gözlerde görme bozukluğu, yorgunluk ve buna benzer birçok belirtilerle kendini gösterebilir. Tip 2 diyabet genellikle genetik faktörlere bağlıdır. Diğer diyabet tiplerine göre görülme sıklığı % 80-90 oranındadır. Tip 2 diyabetlilerde de bazen aşırı idrara çıkma, aşırı susuzluk, ağız kuruluğu görülür. Hamilelerde genelde pek belirti vermez, rutin olarak yapılan kontrollerinde tespit edilir. Genel olarak Tip 2 ve Tip 4 diyabetlerde gizli bir hastalık söz konusudur. Zaten bu tiplerde belirtiler ortaya çıkmadan yaklaşık 10 yıl önce diyabet başlamıştır. Buna da diyabet öncesi dönem denir. Yani hekimin diyabet tanısı koymasından 10 yıl önce hastalık başlamıştır, ancak gizli kalmıştır veya halen hastanın şekeri olduğundan haberi yoktur. 


Şeker hastalığını anlamak için hangi testlerin yapılması gerekir? 

Klinik belirtiler söz konusu olursa, hastanın mutlaka hekime başvurması gerekir. Doktorun yapacağı açlık kan şekerine bakmak, eğer bir şüphe varsa şeker yükleme testi dediğimiz OGTT testi yaptırmak gerekir. Özellikle hamilelerde bu testi yaptırmak önemlidir. Bir şüphe varsa, şeker yükleme testi ile bunun ortaya çıkarılması şarttır. Açlık kan şekeri, idrardaki şeker oranı ve bazı hastalarda oral glukoz tolerans testi dediğimiz şeker yükleme testi, şeker hastalığını ortaya çıkarmak için başvurulan testlerdir. 

Tanı nasıl konulur? 

Diyabet tanısı; OGTT testi, oral glukoz tolerans testi, hasta hikayesi dediğimiz ve hastanın şikayetlerini kapsayan anamnez ile konur. 

Şeker hastalığının tedavisi nasıl yapılmaktadır? 

Şeker hastalığının tedavisi, diyabet tiplerine bağlı olarak değişmektedir. Örneğin, Tip 1 diyabetli hastalarda tedavi mutlaka insülindir, insülin dışı bir tedavi mümkün değildir. Tip 1 diyabette sebep, insülinin az salınması veya hiç insülin salınmamasıdır. Dolayısıyla dışarıdan insülin enjeksiyonuna ihtiyaç hissedilmektedir. Tip 2 diyabette, öncelikle hastanın boy/kg oranına bakılır.  Eğer hasta kilolu ise kilosunun düşürülmesi, hareket azlığı var ise hareketinin düzenli bir şekilde yapılmasının sağlanması, diyette bozukluk varsa diyabet diyetisyeninin tavsiye edeceği diyete uyması gereklidir. Sonraki aşamalarda çoğunlukla ilaç tedavisi uygulanır. Tip 2 diyabette, özellikle fazla kilolularda ilk aşamada, metformin etken maddesi olan, piyasada değişik isimleri bulunan bir ilaç kullanılır. Bu ilaç, kilonun düşmesini ve yağ metabolizmasının düzenlenmesini sağlar. Tip 2 diyabetin sebebi, daha çok genetik faktörlere bağlı olmakla beraber tedavideki asıl amaç; insüline karşı hedef hücrelerde meydana gelen direncin kırılmasıdır. Metformin aynı zamanda insüline karşı olan direncin kırılmasını da sağlar. Hem insülin direncini kırması hem kilo kontrolünü sağlaması hem de yağ metabolizmasını düzenlemesi açısından tedavide kullanılacak ilk ilaç ağız yoluyla verilen metformindir. Bu tedavi günümüzde tüm dünyada uygulanır. Sonraki aşamada, insülinin salgılanmasını artırıcı bir tedavi yöntemi vardır. Bu yöntem, maddelerin etken olduğu ilaçlarla sağlanır. Burada özellikle insülinin direncini ve insüline karşı rezistansı kıran ilaç veya insüline karşı hassasiyeti artırıcı ilaçlar kullanılır. Bununla beraber, hastanın şekeri arzu edilen sınırlara düşürülemiyorsa yani ilaç tedavisi yetersiz kalıyorsa, o zaman insüline başvurulur.  İnsülinin de değişik tipleri vardır. 


İnsülin pompası nedir? 

İnsülin tedavisinin değişik metotları vardır. Bunlardan birincisi, insülin pompasıdır. İnsülin pompası; insülin içeren, kişinin pankreasından salınan insülin miktarına göre ayarlanarak, dışarıdan gerekli insülinin alınmasını sağlayan bir pompadır. Bu alet, bir kanal ile cilt altına monte edilir; ayarlanan dozajda ve sürede, sürekli vücuda insülin pompalar. Bu uygulamanın değişik tipleri ve özel bir eğitimi vardır. Genellikle insülin pompalarını, Tip 1 diyabetli dediğimiz insüline bağımlı olan hastaların kullanması tavsiye edilir. İnsülin pompası kullanımı Avrupa’da çok yaygın olmakla beraber, Türkiye’de çok az kullanılmaktadır. 


Hastanın beslenmesi nasıl olmalıdır? 

Tip 1 diyabette dikkat edilmesi gereken bir beslenme şekli yoktur. Tip 2 diyabette ise, beslenmeye çok önem vermek gerekir. Onun için her ikisinde de mutlaka bir diyet uzmanı desteği almak ve diyet uzmanının tavsiye ettiği şekilde beslenmek önemlidir. Yiyeceklerin %60 oranında karbonhidratlardan, %30’unun yağlardan, %10-15’inin de proteinlerden oluşması gerekir. Buradaki önemli nokta, karbonhidratlara bütün meyvelerin dahil olduğunun bilinmesidir. Bu bakımdan un, tuz, yağ ve tatlı ihtiva eden besinlerin azaltılması, fazlaca yeşillik, sebze ve belirli ölçülerde meyvelerin alınması gerekir.  


Şeker hastalarının yapması gereken özel bir egzersiz programı var mıdır? 

Şeker hastaları için özel egzersiz programları var. Hatta bunun için Avrupa’da çok özel merkezler bulunuyor. Egzersiz sağlıklı yaşamın şartıdır. Hastanın bu konuda da eğitilmesi gerekir. Bu hastalar mutlaka günlük, düzenli bir şekilde hareket etmelidir. Eğer şeker hastalığına bağlı veya herhangi bir nedenle kalp hastalığı, yağlarda yükselme ve buna benzer diğer hastalıklar var ise; mutlaka haftada 3 gün, düzenli bir şekilde egzersiz yapılması tavsiye edilir. Çünkü egzersiz, insülin direncini kıran etkili bir aktivitedir.  


Diyabet tedavisinde hastaya düşen görevler nelerdir? 

Öncelikle hasta, hastalığı konusunda bilgilendirilmelidir. Kişi hastalığını tanıdıkça, hastalıkla nasıl uyum sağlayacağını, hastalığa nasıl bakacağını, hastalıkla nasıl yaşayacağını bilecektir. Hasta; broşürler, kitaplar, mecmualar, diyabet eğitim merkezleri vasıtasıyla kendisini eğitmelidir. Hastalar bu konuda hekimlerinde de bilgi desteği alabilir. İkinci önemli unsur, hasta mutlaka bu işin uzmanına gitmelidir. Rastgele herhangi bir hastanede, herhangi bir hekime kontrol olmaktan ziyade o branşın uzmanına, görünmekte fayda vardır.


Diyabet hangi hastalıklara yol açar? 

Diyabetin sebep olmadığı neredeyse hiçbir hastalık yoktur. Diyabet, vücutta her türlü hastalığı meydana getirebilir. Göz hastalıkları, böbrek hastalıkları, deri hastalıkları, saç hastalıkları, deride değişik kaşıntılar, farklı yaralar, yaraların geç iyileşmesi, enfeksiyonların sık sık oluşması, özellikle kadınlarda idrar yollarında hastalık, erkeklerde cinsel yetersizlik, kemik erimesi, sinirlerde harabiyet, kalpte bozukluk, tansiyon ve buna bağlı birçok hastalıklar diyabetle beraber seyreder. Çekinilmesi gereken nokta diyabet değil, diyabetin beraberinde getireceği komplikasyonlardır.  En büyük problem; diyabette damar hastalığı yani gözlerimizle gördüğümüz ve göremediğimiz mikroanjiopati ve makroanjiopati dediğimiz rahatsızlıkları meydana getirmesidir. Tedavi yapılmadığı takdirde bu sonuç kaçınılmazdır. Mikroanjiopati; mikroskopla görülebilen damarlarda meydana getirdiği harabiyet neticesi, göz dibi damarlarının bozulmasına sebep olabilir ve durumu körlüğe kadar götürebilir. Böbreklerde, sinirlerde harabiyet meydana getirebilir. Makroanjiopati dediğimiz şeyler de periferik damarlarda, çevre damarlarında görülen harabiyetler neticesi meydana gelen hastalıklardır. Kan dolaşımı, kangrenler, ayak kesilmeleri vb. durumlar yaşanabilir. Bununla beraber kalpte ve beyinde de harabiyetler meydana getirebilir. 


Diyabet kişinin günlük hayatına nasıl etki eder?

Diyabet kontrol altına alınmışsa, şekerin kişinin günlük hayatına herhangi bir kötü etkisi olmaz, kişi normal hayatını sürdürür. Eğer şeker kontrol altına alınamamışsa; hastanın ihmali, tedavinin ve bilginin eksikliği veya tavsiye edilenlerin yerine getirilmemesi neticesinde hastanın hayatının her safhası bundan olumsuz etkilenir. 


Diyabetin kalıcı bir tedavisi var mıdır? 

Diyabet tedavisinde tamamen yok edici bir tedavi imkanı, maalesef şu ana kadar bulunmuş değildir. Değişik metotlar son zamanlarda uygulanmaktadır. Amerika’da, Japonya’da ve Türkiye’de de çeşitli uygulamalar denenmeye devam etmektedir. Ancak kesin bir tedavi yöntemi henüz ortaya çıkmış değildir. Kalıcı bir tedavisi olmasa da iyi tedavi edilmiş, iyi kontrol altına alınmış diyabetlerde, kişi bütün normal hayati fonksiyonlarını devam ettirebilir. 


Diyabetin diğer organlara etkisi nedir? 

Özellikle gözler, böbrekler, sinirler, beyin, kalp ve damarlar ciddi şekilde negatif olarak diyabetten etkilenir. Bu nedenle, söz konusu olumsuz etkilerin giderilmesi önemlidir. Bugün yeryüzünde, diyabet nedeniyle her dakika iki bacak kesiliyor. Diyabetin ne kadar tehlikeli bir hal aldığını bu durum açıkça gözler önüne sermektedir.  

Diyabet hastası gençler ve çocukların, diğer diyabet hastalarına göre avantajları ve dezavantajları nelerdir? 

Gençler ve çocukların diyabetleri eğer kontrol altına alınırsa, düzenli bir tedavi görürlerse ve iyi bilgilendirilmişlerse, bu hastalıkla yaşamayı çok daha iyi başarabilirler. Tedavi olarak insülin pompaları kullanılabilir. Tip 2 diyabette uzun süreli gizli bir dönem vardır. Onun için biraz dezavantajlıdır, ancak doğru bilgilendirilmeyle ve kontrollerin aksatılmamasıyla dezavantajlar avantaja çevirebilir.


Diyabet ilaçlarının kullanımı nasıldır ve dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?

Alınacak ilaçların cinsi, hastanın kilosuna bağlı olarak değişkenlik gösterir. Ona göre sıralamaya konulur. Tip 2 diyabetlerde mutlaka metformin kullanılır. Ondan sonra, diğer oral ilaçlar verilir. Kilonun düşmesine, diyet uygulanmasına, düzenli hareket yapılmasına rağmen şeker seviyesi normal sınırlara inmediyse, insülin uygulaması gerekir. 


Stresin diyabet hastalarına etkisi var mıdır? 

Stresin diyabet hastaları üzerinde % 100 etkisi vardır. Ufak bir kaza, kötü bir haber, üzüntü kişinin şekerini sarsar ve kişinin tüm dengesini bozar. Bu sebeple, stresten uzak bir hayat yaşamaya çalışılmalıdır. 


Belirti vermediği için,  şeker hastası olduğunu bilmeyen kişiler ne yapmalıdır? 

Ailesinde, akrabalarında şeker hastası olan kişiler mutlaka düzenli kontrol yaptırmalıdır. Kilo fazlaysa düşürülmeli, düzenli egzersiz yapılmalı ve sıkı bir diyet uygulanmalıdır. Fakat en mühim olan kontrollerin düzenli yaptırılmasıdır. 


Diyabet hastaları için uyarı ve önerileriniz nelerdir? 

Diyabeti iyi değerlendirirsek, dengede tutabilirsek bir problem olmayacaktır. Ancak iyi değerlendiremezsek, bilgilendirme yetersiz kalırsa ve bu konuyu ihmal edersek hastalık çok kötü neticelerle kendini gösterebilir. Ayrıca şeker hastaları kesinlikle üzülmemelidir. Diyabetin kontrol altına alınamayan bir hastalık olmadığı bilinmelidir.


Diyabet ile ilgili hasta istatistikleri nelerdir? 

Endüstri yönünden gelişmiş ülkelerde diyabet görülme oranı çok yüksektir. Yaptırılan araştırmalara göre, Türkiye’de % 33.8 oranında diyabetli vardır. Bu büyük bir orandır. Bir de muayene olmayan, kendisinde şeker olup olmadığını bilmeyen çok insan mevcuttur. Rahatlığın oluşması, hareketin azalması, buna bağlı olarak stresin, üzüntü ve sıkıntıların artması, dengesiz beslenmenin oluşması bu yükselişin en büyük sebeplerindendir. Örneğin; Körfez ülkelerinde ve Arap ülkelerinde % 52 oranında şeker hastalığı vardır. Diyabet Avrupa’da da gittikçe yaygınlaşan bir hastalık haline gelmiştir. Bu hastalık mali yönden de büyük bir sıkıntı meydana getirir, çünkü diyabete bağlı böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize mecbur kalınmaktadır. Örneğin, Almanya’da şeker hastalarının sağlıkları ve tedavileri için harcanan yıllık miktar 20 milyar Euro’dur. Bu miktarda bir paranın harcanması büyük bir ekonomik sıkıntı meydana getirir. 2030 yılı için yapılan çalışmalarda, yeryüzünde 1 milyar şeker hastası olması beklendiği ifade edilmektedir. 

Diyabet hastaları için örnek beslenme listesi

Kahvaltı: 1 fincan çay veya kahve (tatlandırıcı ve yarım yağlı süt katılabilir) 2 dilim ekmek (mümkünse beyaz olmasın) veya mısır gevreği çeşitleri 30 gram lor peyniri veya eritme peynir veya haftada 2 kez yumurta Söğüş olarak domates, salatalık, maydanoz 4 adet tuzsuz zeytin 1 tatlı kaşığı kadar diyabetik reçel 

Ara öğün: 1 porsiyon meyve 

Öğle: ½  kase çorba Bol salata 4-5 yemek kaşığı sebze yemeği 2 dilim kepek/çavdar/tam buğday ekmeği 1 kase yarım yağlı yoğurt 

İkindi: 1 porsiyon meyve 1 porsiyon yarım yağlı süt/yoğurt/diyabetik sütlü tatlı 

Akşam: ½ kase çorba 1-2 dilim kepek/ çavdar/ tam buğday ekmeği 4 yemek kaşığı sebze yemeği Bol salata (limonlu veya sirkeli olabilir) 1 porsiyon kırmızı et/balık/tavuk / hindi= 100 gram ızgara/haşlanmış/buğulama 

Ara öğün: 2 adet diyet bisküvi ½ kase yarım yağlı yoğurt