Değerli okuyucularımız;
Bildiğiniz gibi günümüzde küreselleşme; şirketlerin artık müşteri odaklı, sürekli kendini yenileyen, esnek, hızlı üretim ve yönetim anlayışını ve daha şiddetli bir rekabet ortamında çalışmaları sonucunu doğurmakta. Bu anlayışı tüm ekonomik hayata uygulayabilmenin yolu ise etkin girişimcilik faaliyetinden geçmekte. Özellikle dünyadaki gelir dağılımındaki adaletsizlik, ekonomik gelişmişlik açısından bölgesel farklar, giderek artan işsizlik ve yoksullaşma, yeterince büyüyememe ve etkin bir rekabet ortamının oluşturulamaması; girişimciliği günümüz dünyasında önemli bir konuma getirmekte. 

Girişimciliğin özellikle sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişle birlikte dünyada daha da  büyük bir önem kazandığı söylenebilir. Çünkü günümüz bilgi toplumunda insan emeğinin üretim üzerindeki ağırlığı azalırken, bilgiye dayalı emeğin üretim üzerindeki ağırlığı her geçen gün artmakta. Son teknolojik gelişmeler ve ekonomik beklentiler bağlamında girişimciliğin daha da güç kazanacağı da öngörülebilir. 

Peki herkez girişimci olabilir mi?
“Girişimci olmanın temel ve ortak özellikleri nelerdir?” diye baktığımızda; başarma ihtiyacı, özgüvene sahip olma, çabuk karar verebilme, risk alma, atak olma, yaratıcılık, öngörü ve analiz yapabilme yeteneği, güven verebilme, akılcılık, içsel motivasyon, sıkı çalışma, olumlu düşünme, işletme ve yönetim becerileri, mevcut kaynaklardan yararlanma, yeni kaynak arama kapasitesi, girişimsel vizyon, başkalarıyla etkin bir iletişim kurma ve iş geliştirme ön plana çıkmakta...

Tabii bireyin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı, aile, toplumsal davranış, eğitimi, ekonomik koşullar da girişimcilik ruhunu geliştirmesini ve sahip olduğu girişimci niteliklerini olumlu ya da olumsuz etkileyebilmekte.

Peki kimlere “Girişimci” denir? 
Bu sorunun cevabına baktığımızda ise; yenilik yapan ve geliştiren, fırsatları bulup yakalayan, bu fırsatları uygulanabilir fikirlere dönüştüren,zamanla bu fikirlere emek, para ve becerileriyle değer katan, bu fikirleri uygulamak için rekabetçi pazarın risklerini üstlenen ve bu çabalarının karşılığını paraya çeviren kişi.

Günümüzde iki çeşit girişimci modeli kabul edilmektedir:
1-Fırsat girişimcisi; kârlı olabilecek alanlara yatırım yapan ve potansiyel fırsatları anında gören. 
2- Yaratıcı girişimci; bir fikir veya buluşu veya mevcut olan bir mal ya da hizmeti tasarım, fiyat, kalite gibi yönlerden iyileştirerek pazara sunan.

Peki kadınların girişimcilik alanında etkileri ve yerleri nedir?
Bildiğiniz gibi “Sanayi Devrimi”ne kadar kadınların görevleri çok belirgin bir şekilde ev veya el işi olarak belirlenirken çağımızda kadınların toplumdaki yerleri değişmekte, işgücüne katılan kadınlar çoğalmakta, çalışan anne-baba sayısında yükselme meydana gelerek hatta ailenin geçimini tek başına sağlayan kadınlar artık daha da sık görülmekte. 

 Dünya genelinde çalışan kadınları koruyucu ve destekleyici yasaların ve uygulamaların artması, şehirleşme, eğitim olanaklarının artması, ekonomik zorluklar, evlenme oranlarında azalma, boşanma oranlarında artış, toplumların kadınların çalışmasına yönelik tutumlarında meydana gelen olumlu gelişmeler, çocuk bakımı ve diğer hizmetlerdeki iyileşmeler kadınların da artık çalışma hayatına büyük oranda katılmalarını desteklemekte.

Tabi kadınların çalışma hayatına katılmaları, daha aktif rol almaları ve daha da ötesi aktif girişimcilik faaliyetlerinde bulunmaları ülke ekonomileri için de artık çok önemli. Çünkü iş dünyasında zengin olmanın, kullanılmayan potansiyeli etkin hale getirmenin ve yeni iş sahaları oluşturmanın yolu kadınların girişimciliğinin teşvik edilmesinden geçmekte.

Kadınları girişimci olmaya ve kendi işini kurmaya iten faktörlere baktığımızda ise; bağımsızlık isteği, ekonomik koşullar, kendi işinin patronu olma, işsizlik sorunları, kadınlara uygun olmayan iş koşulları, kendini gerçekleştirme isteği, kadınların cinsiyet ayrımcılığına uğramaları, aile ve iş sorumluluğu arasındaki dengeyi kurma isteği,
her geçen gün başarılı kadın girişimci sayısının artması ile kadınların kendilerine rol modeli olarak aldıkları kişi sayısının çoğalması, şirketlerin hiyerarşilerinde kadınların daha üst kademelere çıkmalarının önüne set çeken, sırf cinsiyetlerinden ötürü daha üst pozisyonlara gelmeleri engellenen ve yükselme olanakları kalmayan kadınların potansiyellerini ortaya koyma, kendilerini gerçekleştirme ve başarılarını kanıtlamak için kendi işletmelerini kurma ve geliştirme çabaları yer almakta.

Bireysel bazda ise; aileye ek gelir sağlamak, kocanın vefatı, boşanma, kendini ispat etme ve mesleki tecrübelerin ticari hayata aktarılması gibi faktörlerin etkili olduğu tespit edilmekte. 

Kadınları girişimci olmaya teşvik eden bir diğer faktör ise; hükümetler tarafından kadınların yerel ekonomiyi kalkındırmada önemli bir aktör olarak görülmesi ve kadın girişimcilerin yönlendirilmesi, teşvik edilmesi ve güçlendirilmesi için yapılan teşvik politikaları.  Böylece kadınların özellikle kırsal alanda ekonomik faaliyetlerde yeterince yer alamayan ve iş hayatında erkeklere göre yeterli sermayeye sahip olmadığı için ya da başlamak için gerekli finansmana ulaşamadığı gerçeği ile mikro finansman yöntemi ile gelir elde etmelerinin sağlanması amaçlanmakta...

Kadın girişimcilerin daha çok hangi alanlarda girişimcilik faaliyetlerinde bulunduğuna baktığımızda ise; moda, gıda, hizmet sektörü, eğitim, temizlik, danışmanlık, sağlık, halkla ilişkiler, hazır giyim, el işi, organik ürünler, kozmetik, reklamcılık, iletişim, bakım, güzellik, turizm, anne-bebek ürünleri, sigortacılık,... gibi sektörlerde yoğunlaştıkları görülmekte. 

Türkiye’de kadın girişimciliğini destekleme ve geliştirme kapsamında; Cumhurbaşkanlığı, DPT, Bankalar, İŞKUR, KOSGEB,KEDV, KAGİDER, TOBB Kadın Girişimciler Kurulu, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadın Merkezi, Türkiye Kalkınma Vakfı,... gibi başta devletimiz olmak üzere birçok kurum,kuruluş ve vakıflar; değerli projeler üretmekte ve teşvik kredileri vermekte.

Tüm bu pozitif olanaklara rağmen kadın girişimcilerin; güvensizlik, geleneksel baskı, cinsel beklentiler, rol çatışması, ortak bulmada güçlük çekme, tecrübe yetersizliği, başarısızlık beklentisi,... gibi genel olarak yaşadıkları bazı sorunlar da malesef halen devam etmekte.

Eğer tüm bu negatif etmenleri durdurabilir ve kadınların daha sağlıklı ve güvende çalışmalarının önünü açabilirsek Türkiye’de kadın girişimciliğinin de önünü açmış oluruz. 

Kısacası tüm bu veriler ışığında baktığımızda girişimciliğin artık ülke ve dünya ekonomileri için ne kadar önemli olduğu ve kadın girişimcilerin de hem kendileri hem de istihdam ettikleri kişiler için iş yaratmaları ve çalışma yaşamında daha aktif olmalarının; onların toplumdaki konumlarını güçlendirmelerine, toplumların gelişmişlik düzeyine katkıda bulunmalarına ve gelir dağılımındaki adaletsizliği önlemelerine yardımcı olduğu açıkça ortadayken Türkiye’nin sosyal ve ekonomik gelişmesine katkıda bulunmak ve sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirebilmek için ekonomik değer yaratan kadın girişimci sayısını arttırmak, var olan kadın girişimcileri güçlendirmek ve onları dünya ile bütünleştirmek bizim ülke politikamız olmalıdır.