Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, vergi suçlarında bölge adliye mahkemelerinde ve ilk derece mahkemelerinde uzmanlaşmaya gidilmesi gerektiğini belirterek, "Bu sayede hakimler, vergi suçlarına ilişkin emsal kararları ve gelişmeleri fazla zaman ve emek harcamadan takip ederek gecikmeksizin ve isabetli karar verebilirler. Böylece artan adli kalite, ortalama yargılama süresinin ve iş yükünün de azalmasına katkı sağlar” dedi.

‘Vergi Suçlarında Uygulama Sorunları Sempozyumu’nda konuşan Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, vergi suçlarının farklı açılardan ele alınmasının hem uygulamadaki sorunlara hem de güncel tartışmalara büyük katkı sağlayacağını belirtti. Toplanan vergilerle oluşturulan mali kaynakla kamu ihtiyaçlarının karşılandığını söyleyen Akarca, “Kamu giderlerinin karşılanmasının ana kaynağı vergidir. Toplanan vergiler yoluyla sağlanan mali kaynak sayesinde kamu ihtiyaçları karşılanır. Bu nedenle vergilerin zamanında ve tam olarak toplanması hem devlet ve toplum düzeninin devamı hem de vergi yükünün dengeli ve adil dağıtılması bakımından önemlidir. Anayasamızın 73’üncü maddesine göre de ‘Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür" ifadelerini kullandı.

“Vergi suçları özel olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırımlar öngörülmüştür”

Geçen hafta TBMM’de ‘Vergi Usul Kanunu’na ilişkin kapsamlı bir kanun değişikliğinin kabul edildiğini hatırlatan Akarca, “Vergi hukuku, içerdiği mali, idari ve cezai hükümler ile hukuk sistemimizde önemli bir yere sahiptir. Vergilerin toplanması için çeşitli derecelerde zorlayıcı tedbirler alınması ve vergi yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere karşı caydırıcı yaptırımlara başvurulması adil bir vergi sisteminin işleyişi bakımından zorunludur. Bu nedenle 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun çeşitli hükümlerinde vergi suçları özel olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Vergi suçlarının uzmanlık gerektirmesi, ticaret hayatına ve ekonomik düzene etkileri, soruşturma ve kovuşturma usulünün Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suç tiplerine göre farklılık göstermesi göz önüne alındığında bu konu üzerinde hassasiyetle durulması gerektiği açıktır. Geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi, Vergi Usul Kanunu’na ilişkin kapsamlı bir kanun değişikliğini kabul etmiştir. Diğer yandan vergi suçlarına ilişkin bazı yasal değişikliklerin yapılmasına yönelik görüşler ve öneriler çeşitli platformlarda gündeme gelmektedir. Bu bakımdan vergi suçlarının farklı açılardan bugün ele alınmasının hem uygulamadaki sorunlara hem de güncel tartışmalara önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum” diye konuştu.

Vergi suçlarında uzmanlaşmış mahkemelerin kurulmasının daha az sayıdaki hakime daha düşük maliyetle eğitim verilmesi anlamına geldiğini ifade eden Akarca, “Vergi suçları Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen suç tiplerinden farklı olup, delillerin değerlendirilmesi başta olmak üzere soruşturma ve kovuşturma sırasında gözetilmesi gereken birçok farklı unsur içerir. Ceza hukukuna veya ceza muhakemesi hukukuna özgü genel bilgiler, bu suçların soruşturulması ve kovuşturulması için yeterli olmamaktadır. Vergi suçlarına ilişkin bozma oranının ortalamanın iki katından fazla olması, bu yargılamaların uzman

mahkemeler tarafından yapılmasını gerekli kılmaktadır. Yargıtay’da vergi suçlarına bakma görevi uzmanlaşmanın temini

bakımından sadece bir daireye verilmiş, farklı daireler arasında paylaştırılmamıştır. Böylece içtihat tutarlılığı, hukuki güvenlik ve istikrar güvence altına alınmıştır. Bölge adliye mahkemelerinde ve ilk derece mahkemelerinde de uzmanlaşmaya gidilmesinin yararlı olacağına inanıyorum. Vergi suçlarında uzmanlaşmış mahkemelerin kurulması, daha az sayıdaki hakime daha düşük maliyetle eğitim verilmesi anlamına da gelir. Bu sayede hakimler, vergi suçlarına ilişkin emsal kararları ve gelişmeleri fazla zaman ve emek harcamadan takip ederek gecikmeksizin ve isabetli karar verebilirler. Böylece artan adli kalite, ortalama yargılama süresinin ve iş yükünün de azalmasına katkı sağlar” şeklinde konuştu.

“En önemli önceliklerimizden biri de adli kalitenin artırılmasıdır”

İstanbul Bildirgesi’nin 2019 yılında BM Ekonomik ve Sosyal Konsey’de kabul edilmesinin Yargıtay’ın küresel yargı bakımından önemli bir aktör olduğunun en somut göstergesi olduğunu söyleyen Akarca, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yargıtay son yıllarda çok önemli yapısal reformlar gerçekleştirmiştir. Bu yenilenme ve dünyadaki temyiz mahkemeleri arasında en iyi uygulama örneklerini geliştirme çabası gün geçtikçe ivme kazanarak devam etmektedir. Yargıda şeffaflığa ilişkin İstanbul Bildirgesi’nin 2019 yılında Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’de kabul edilmesi, Yargıtay’ın küresel yargı bakımından da önemli bir aktör olduğunun en somut göstergesidir. Şu an en önemli önceliklerimizden biri de adli kalitenin artırılmasıdır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinin de etkisi ile Yargıtay’ın iş yükünde meydana gelen azalma, Yargıtay’ın asli görevi olan içtihat tutarlılığının güçlendirilmesi bakımından bize tarihi bir fırsat sunmuştur. Tüm Yargıtay camiası olarak bu tarihi fırsatı en iyi şekilde değerlendirmenin heyecanını duyuyoruz. Yargıtay içinde uygulamaya başladığımız Dosya İzleme Sistemi’ni detaylandırarak kalite standartlarımızı her geçen gün yükseltiyoruz. Hukuk dairelerinin ortalama temyiz süresi 2020 yılında Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin ortalamasının altına düşmüştür. Ceza daireleri bakımından da 2023 yılında aynı sonuca ulaşacağımızı düşünüyorum. Uluslararası alanda mahkemelerin performansını ölçmeye yönelik göstergelerin bir kısmını da ölçme ve değerlendirme sistemimize dâhil ettik. Bu şekilde şeffaflık ve topluma karşı hesap verebilirlik bakımından da ilerleme sağladığımızı söyleyebilirim. Bunun yanında uluslararası işbirliğiyle mahkeme mükemmeliyetine yönelik çalışmalarımızda da önemli bir mesafe kat edilmiştir. Bu kapsamda 2 Eylül 2021 tarihinde Yargıtay’da üç kıtadan, 13 ülkeden ve farklı hukuk geleneklerinden gelen yüksek mahkeme başkanlarının ve ülke başsavcılarının katılımlarıyla ’Temyiz Mahkemelerinde Mükemmeliyet İlkeleri’ geliştirilmiştir. Bu konuda yaptığımız yayınlarla adli kalite bilincini başta adalet aktörleri olmak üzere tüm yurt düzeyinde yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Eminim ki bu çabalarımız kısa süre içinde toplumun vicdanında hak ettiği yeri bulacaktır.”

Yargıtay’da gerçekleştirilen sempozyuma Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’nın yanı sıra Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Yargıtay Birinci Başkanvekili ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı Eyüp Yeşil ve Yargıtay 7. Ceza Dairesi Başkanı Mehmet Mutlu katıldı.