Nagehan Alçı'nın yazısı şöyle;

Boğaziçi benim okulum. İstanbul Erkek Lisesi’nin ardından 1996-2001 arası 5 harika seneyi burada geçirdim.

Türkiye’nin en güzel ve en iyi üniversitesi Boğaziçi’dir. Bu konuda kamuoyunda da bir mutabakat vardır. En yüksek puanla öğrenci alan üniversitedir.

Diğer Türk üniversitelerinin çok büyük çoğunluğunda olmayan bir özelliği daha vardır: Boğaziçi bir özgürlükler adasıdır.

Bir yandan öğrenciler arasında her politik konu sansürsüzce tartışılır. Diğer yandan siyasetin üniversitelerde çok sert silahlı çatışmalara yol açtığı dönemlerde dahi kendini kutuplaşma ve silahlı ayrışmadan korumuş bir okuldur. Özgürlükçü ve demokratik bir ortamı vardır.

Elbette İstanbul Erkek ve Boğaziçi gibi Türkiye’nin seçkin liselerinin ve üniversitelerinin evrensel standartlar ile mukayese edildiğinde eksikleri ve problemleri yok değil.

Ben bu konudaki tespit ve tenkitlerimi 19 Haziran 2016 tarihinde Milliyet gazetesindeki köşemde ‘Elit okullar efsanesi’ başlıklı yazımda aktarmıştım. O yazıyı da buraya koyuyorum. Fakat her şeye rağmen Türkiye’nin en kaliteli okulları bunlar.

28 ŞUBAT'TA BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİLERİN ÖZGÜRCE GİREBİLDİĞİ OKUL

Benim Boğaziçi öğrenciliğim 28 Şubat askeri darbe sürecinin göbeğine denk geliyordu. 1996-2001.

İstanbul Üniversitesi’nin, Marmara Üniversitesi’nin ve daha birçok üniversitenin kapılarına ikna odalarının kurulduğu ve başörtülü öğrencilere büyük zulümler edildiği o günlerde Boğaziçi hep yasaklara karşı durdu. Başörtülü arkadaşlarımızla birlikte okuduk. Kağıt üzerinde yasak olsa bile fiilen türban yasağı uygulanmadı Boğaziçi’nde.

Tüm bunları hatırlayıp bugün yaşananlara bakınca içim acıyor…

Güney Kampüsün kapısındaki arbede, polis müdahalesi, dersleri boykot çağrısı…

Bu büyük krizin baş aktörü, yeni atanan rektör Prof. Dr. Melih Bulu ile dün uzun uzun konuştum.

Bulu’nun ardından YÖK Başkanı Yekta Saraç ve Liberal Demokrat Parti kurucu genel başkanı ünlü iş insanı Besim Tibuk ile de görüştüm.

Bazılarınızın ‘Besim Tibuk ne alaka’ diye söylendiğini duyar gibiyim. Anlatayım…

Melih Bulu’nun Boğaziçi Rektörlüğüne atandığını televizyondan ilk duyduğumda hemen kulak kabarttım. Bu ismi hiç duymamıştım.

Televizyonu birlikte seyrediyorduk. Rasim birden "Bu Genç Yunusların Genel Başkanı Melih Bulu yahu" diyerek bir kahkaha patlattı. Ardından ekledi:

"23-24 sene öncki halini biliyorum… Kendinden hiç hoşlanmayan hocaları bile ikna eder. PR ve insan idaresi konusunda gayet iyidir. Her kesim ile anlaşmaya ve uzlaşmaya çalışır. Yumuşak karakterlidir. Farklı kimliklere ve fikirlere çok saygılıdır. 3 ay sonra Boğaziçi’nde her şey normalleşir."

Genç Yunuslar 90’larda Besim Tibuk’un başında bulunduğu Liberal Demokrat Parti’nin gençlik kolları örgütlenmesiydi. Melih Bulu işte o Genç Yunusların kurucu başkanı olmuş ve politik olarak liberal-demokrat diye kendini tanımlayan bir isim.

YENİ REKTÖR PROF. DR. MELİH BULU'YA SORDUM...

Melih Bulu’yu bir anda büyük bir siyasi kavganın merkezine yerleştiren özelliği AK Parti’den geçmişte aday adayı olması.

Bulu da 2000’lerden itibaren Türkiye’deki liberal-demokratların çok büyük çoğunluğu gibi AK Parti ve Erdoğan’a destek vermiş.

Liberal Düşünce Topluluğu Başkanı ve köken olarak Mülkiyeli Prof. Dr. Atilla Yayla da Bulu’nun atanmasını destekleyerek "Muhtemelen Boğaziçi’nin en liberal rektörü olacak" dedi.

Melih Bulu’ya sordum. "Nedir siyasetle ilişkiniz?"

"Benim esas alanım yönetim Nagehan Hanım. Ben uzun süre özel şirketlerde çalıştım. Hem şirketlerin hem de ülkelerin yönetimi ilgimi çekiyor. Liberal Demokrat Parti’de Genç Yunusların kuruculuğu ve başkanlığını yaptım. Tüm Türkiye’deki Genç Yunusları ben örgütledim.

AK Parti kurulurken benim doktora yaptığım dönemde Sarıyer ilçe teşkilatının kurucularından oldum. Bir süre ilde de görev yaptım. 2009 yerel seçimlerinde Ataşehir aday adayı oldum."

DAVUTOĞLU'NUN TAVRINI YADIRGADIM

Bulu ardından Ahmet Davutoğlu’nun İstanbul Şehir Üniversitesi’ne geçmiş ve bu üniversitenin İktisadi ve İdari bilimler fakültesini kurmuş.

2016’ya kadar Şehir Üniversitesi geçmişi var. Sayın Davutoğlu’nun yakından tanıdığı ve en önemli fakültelerden birini kurmakla görevlendirdiği bir isim. Bilindiği gibi Davutoğlu da İstanbul Erkek ve Boğaziçilidir.

Melih Bulu ile beraber çalışmasına rağmen Sayın Davutoğlu da Bulu’nun atanmasını sert bir şekilde eleştirdi.

Davutoğlu’nun AK Parti’yi hedef tahtasına oturtmasını anlarım ama bizzat tanıdığı Bulu’ya yönelen dışlayıcı tavrını yadırgadığımı söylemek isterim.

En azından Bulu’nun akademik ve idari yönü ile ilgili olumlu bir yorum yapmalıydı diye düşünüyorum. Çünkü bizzat kendisi de Melih Bey’e görev vermişti.

Melih Bulu AK Parti yılları ile ilgili konuşurken…

"Ben AK Parti içinde iken Ali Babacan da AK Parti’deydi Nagehan Hanım. Şimdi Sayın Babacan da beni eleştiriyor, halbuki benim olduğum dönem birlikteydik" dedi….

Bulu, İstinye Üniversitesi'nin de kurucuları arasında. Son olarak Haliç Üniversitesi rektörlüğü görevini yürütüyordu.

"İNSANLAR BENİ TANIDIKÇA BÜTÜN PROBLEMLER ÇÖZÜLECEK"

Kendisine gösterilen tepkilere üzülüp üzülmediğini ve nasıl bir yol izleyerek gösterilen direnci kırmayı düşündüğünü sordum.

"Bu tip şeyler fırsattır Nagehan Hanım, insanlar beni yavaş yavaş tanıdıkça bütün problemler çözülecek buna eminim. Şimdi dikkatleri üzerimize çektik, bu önemlidir, bu süreci olumluya çevirebilirim."

Konuşmamızda Bulu ile ilgili iki detay öğrendim.

Birincisi akademisyen bir ailenin çocuğu olduğu. Babası Ankara Dil Tarih Fakültesi'nde Urdu Dili bölümünün kurucusu olan bir profesörmüş. Annesi giyim öğretmeni. Kız kardeşi ise UCLA’da ekonomi profesörü.

Akademisyenliğinin yanında Ali Koç ve İsmail Cem’ın kızı İpek Cem ile birlikte kurdukları Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu'nun halen başkanlığını yürütüyormuş.

Burada rekabet alanında dünyaca ünlü Harvard profesörü Michael Porter ile birlikte çalışmış.

Harvard’ı da çok iyi bildiğini dile getirdi Bulu ve şöyle söyledi… "Nagehan Hanım siz de Boğaziçilisiniz. Bizim okulun rol modellerinden biri de Harvard sistemidir. Ben bu sistemi tüm detaylarıyla biliyorum."

Yüksek lisans ve doktorasını Boğaziçi’nde yapmış bir akademisyen yeni rektör. Okulu çok iyi biliyor, konuşmamızdan edindiğim izlenim Boğaziçi’nin özgürlükçü ruhunu da çok seviyor.

Boğaziçi mezunlarında şöyle bir yanlış algı vardır… Gerçek Boğaziçili lisans seviyesinde 18-23 yaş arası burada bulunmuş kişidir. Sonradan gelip yüksek lisans yapanlar Boğaziçili sayılmaz. Lisans diplomalarını aldıkları okul neyse oradan sayılırlar. Bu kişiler ‘Biz Boğaziçililer’ derse rahatsız olurlar. Biraz da üniversite imtihanlarında başarıya referans yapan bir mantık.

Bu mantığa göre Boğaziçililer eğer doktora yapacaksa İngiltere ya da ABD’nin ileri gelen üniversitelerinde yapmaları gerekir. Nitekim Boğaziçi Hocalarının hemen hepsi biz okurken bu kurala uyarlardı.

Boğaziçi’nde lisans ve İngiltere ya da ABD’nin nitelikli bir üniversitesinde doktora. Bu şart aranırdı. Bu yazılmamış kaide gibiydi. Boğaziçi ya da herhangi bir Türk üniversitesinde doktora yapmış akademisyenler Boğaziçi’nde istihdam edilmezdi.

Bildiğim kadarıyla aynı kural ODTÜ ve Bilkent üniversitesinde de vardı. Doktora için muhakkak yurtdışı şartı aranırdı akademisyen alımlarında.

Fakat diğer üniversitelerde ve özellikle vakıf üniversitelerinde Boğaziçi doktoralı hocalara çok büyük ilgi ve talep olurdu.

Sanırım zamanla Boğaziçi ortamında bu kural esnetildi. Ama tam da emin değilim. Akademisyenler camiası bu konuya daha hakimdir. 1996-2001 döneminde Boğaziçi’nde ya da Türkiye’de doktora yapmış tek bir hocamız bile yoktu.

Melih Bulu’nun lisansı ODTÜ’de olduğu için "Gerçek Boğaziçili sayılmaz" diyenlere katılmıyorum. Akademik kariyerini Boğaziçi’nde yapmış olan kişi de Boğaziçilidir.

POLİS MÜDAHALESİNE NE DİYOR?

Peki iki gündür kopan kıyametle ilgili yeni rektör Bulu’nun yorumu ne?

"Polis müdahalesi fazla sert değil miydi? Biber gazı, plastik mermi ve verilen karşılık şart mıydı? Neden kapıları açmadınız? Bir Boğaziçili olarak bana ana kapıya kilit vurulması çok dokundu Sayın Bulu" dedim.

"Görüntüleri lütfen dikkatli bir şekilde izleyin Nagehan Hanım" diye başladı…

"Bakın bugün 17 kişi gözaltına alındı, bunların yalnızca 2’si Boğaziçi öğrencisiymiş. Öğrencilerimizi içeri alma talimatı verdim ama çoğu arbede çıkarmak için dışarıdan gelen gruplardı. Sanıyorum amaçları Rektörlük binasını işgal etmekti.

Emniyet güçleri de ciddi olarak zarar gördüler, elleri mahvoldu. Plastik mermi belki bir bilemediniz iki tane atılmıştır. Yalnızca karşılık verip daha büyük olayları, üniversiteye verilebilecek zararı önlemeye çalıştı polis. Bakın Boğaziçi öğrencilerine daima kapı açıktır, nitekim isteyen her öğrenci içeri girdi."

Bundan sonra nasıl yol almayı düşündüğünü sordum…

"Herkesle görüşüyorum. Diyaloğa girdiğimiz an hiçbir sorun kalmayacağına inanıyorum. Benim amacım Boğaziçi’ni daha yüksek bir yere taşımak. Bakın ‘Girişim sermayesi’ kavramını Türkçeye kazandıran benim. Rekabet alanında Türkiye’nin en iyisiyim, akademik literatüre bakın, bu konuda çok iddialıyım. İstinye Üniversitesi'ni kurduktan çok kısa bir süre içinde uluslararası kurumsal etki endeksinde ilk 400’e soktuk. Boğaziçi bugün maalesef ilk 500’de değil, onu ilk 100’e taşımak istiyorum."

BOĞAZİÇİ BUGÜNE KADAR AKADEMİSYENLERİNİ KORUDU, BU TAVIR SÜRECEK Mİ?

Boğaziçi akademik kadrosuna ve akademik özgürlüklere en çok sahip çıkan üniversitelerin başında geliyor. Yargılananları hemen uzaklaştırmıyor. Evrensel hukuka uygun şekilde Yargıtay kararı gelene kadar bekliyor. Bir iftira atılma ihtimaline binaen akademisyenleri koruyor. Bulu’ya aynı tavrı sürdürüp sürdürmeyeceğini sordum….

"Ben sonuna kadar akademik özgürlüklerden yanayım Nagehan Hanım. O noktada asla endişeniz olmasın. Bu ilkeye göre hareket edeceğim" dedi.

BESİM TİBUK, MELİH BULU HAKKINDA NE DEDİ?

Liberal Demokrat Parti’nin Kurucu Başkanı Besim Tibuk’u aradım. Biliyorsunuz Tibuk mevcut hükümetin sıkı bir muhalifi. Acaba O da Davutoğlu ve Babacan gibi Tayyip Erdoğan rektör olarak atadığı için Bulu ile ilgili fikirlerini değiştirdi mi?

"Melih iyi bir insan ve iyi bir yöneticidir Nagehan. Gerçek bir liberal ve demokrattır. Özgürlüklere aykırı bir tavrın içine gireceğini hiç sanmıyorum. Birlikte çalıştık. Ancak bu tepkiler zaten Melih Bulu’ya yönelik değil bence. Cumhurbaşkanına ve şu anki sisteme insanlar tepki gösteriyor. Her şey Tayyip Bey’in iki dudağı arasında. İnsanlar bu duruma tepkili. Bu iki olguyu iyi ayırt etmek gerekir Nagehan. Durduk yere Melih’i harcamak adaletli değil."

YÖK BAŞKANI PROF. DR. YEKTA SARAÇ'IN DİKKAT ÇEKTİĞİ ÖNEMLİ AYRINTI

YÖK dün konuyla ilgili bir açıklama yaptı ve Melih Bulu’nun rektörlük başvuru şartlarını sağladığını söyledi.

YÖK Başkanı Yekta Saraç telefon konuşmamızda Boğaziçi ile ilgili yapılan tartışmalara girmek istemedi, onun yerine bir çerçeve çizmeyi tercih etti.

Şunları söyledi sayın Saraç:

"Türkiye’de rektör atamaları maalesef hep atama yapılana kadar bir tartışma konusu oluyor Nagehan Hanım. Halbuki biz YÖK olarak atamadan sonraki sürecin en az atama kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyoruz. Yani atanan rektör ne yapıyor, üniversiteyi nereden nereye getiriyor gibi bir değerlendirme yapmak gerekir esas.

Biz YÖK olarak ilk defa üniversite izleme kriterleri uygulamaya başladık. 2018’i ve 2019’u açıkladık. Bir üniversitede kaç doktora yapılıyor, yayınlanan makale sayısı kaç ve nerelerde yayınlanıyor gibi parametrelere bakıyoruz."

Saraç’la konuştuktan sonra araştırdım. Boğaziçi rektör seçimi için 9 başvuru yapılmış.

Bu başvuruları YÖK alıyor, Cumhurbaşkanlığına veriyor. Başvuranlar arasında mevcut rektör Prof. Dr. Mehmed Özkan da varmış. Hatırlarsanız 2016’da Gülay Barbarosoğlu oyların yüzde 86’sını almış, ancak aday olmayan Özkan atanmış, bu da ciddi tepkilere yol açmıştı.

Ancak Mehmed Özkan Boğaziçi’nden bir isim. Ayrıca Özkan da AK Parti tandanslı. O neden tercih edilmedi diye soruşturdum. Bu geçen 4 yılda Hacettepe gibi üniversiteler ilerleme kaydettiler ama Boğaziçi birçok veri noktasında geriye gitti. Sanırım o nedenle Özkan yeniden seçilmedi.