Yunanistan’ın İyon Denizi’ndeki karasularını 12 mile çıkarmasını değerlendiren müstafi Tümamiral BAU DEGS Başkanı Cihat Yaycı, bu kararın Yunanistan’ın bölgedeki üç basamaklı planının ilk adımı olduğunu belirtti. Yaycı bu kararla birlikte asıl hedefin: “Ege Denizi’ndeki adaların kara sularını arttırmak” olarak yorumladı.

Yunanistan’da, İyon Denizi’nde kara sularının 6 milden 12 mile çıkarılmasıyla ilgili kararname, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Söz konusu kararnameyi, Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne uygunluğunu değerlendiren müstafi Tümamiral BAU DEGS Başkanı Cihat Yaycı, kararın Yunanistan’ın üç basamaklı planının başlangıcı olduğunu ifade etti. Bundan sonraki basamaklarda ise Küçük Çuha, Büyük Çuha ve Girit Adası’ndaki kara sularını 12 mile çıkarmak ve Ege Denizi’ndeki kara sularını 12 mile çıkarmak için ölçümler yapmak olduğunu belirten Yaycı, Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki kara sularını 6 milin üzerine çıkarması durumunda Türkiye’nin askeri tedbirler de dahil olmak üzere bütün tedbirleri almasını ön gören 1995 yılında savaş nedeni olarak yorumlanan kararının yürürlüğe gireceğini hatırlattı.

Yunanistan’ın üç basamaklı planı

Yunanistan’ın planının İyon Denizi ile sınırlı olamadığını söyleyen Yaycı, “Uluslararası Deniz Hukuku’na göre yarı kapalı denizleri ve kapalı denizleri anlatan ilgili maddelerde karşılıklı görüşülerek, kıyıdaşların onayı alınarak ve hakkın kötüye kullanılmasını engelleyerek; bu tür uygulamaların yapılması öngörülüyor. İyon Denizi’nde Yunanistan’ın muhatabı temel olarak İtalya ve Arnavutluk. Arnavutluk’un bu karara dair Yunanistan’a itirazları var. İtalya’nın ise şu ana kadar bir itirazını görmedik. Konunun bizi ilgilendiren yönü ise bu karar sadece İyon Denizi ile sınırlı kalan bir konu değil. Bu karar üç basamaklı bir planın ilk basamadığıdır. Bu karar daha önce Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias 27 Aralık 2017 tarihinde Yunan devlet televizyonunda anlattığı plandır. Bu planın ilk basamağı Nikos Kotzias’ın dediği gibi gerçekleşti. Mora Yarım Adası’na kadar Yunan kara sularını 12 mile çıkardırlar. Bundan sonraki basamaklarda ise Küçük Çuha, Büyük Çuha ve Girit Adası’nın kara sularını 12 mile çıkarmak ve Ege Denizi’ndeki kara sularını 12 mile çıkarmak için ölçümler yapmaktır. Yunanistan’ın bu kararını değerlendirirken, Küçük Çuha, Büyük Çuha ve Girit Adası’nın Ege Denizi’nde olduğunu unutmamamız lazım. Bu karar Ege Denizi’ndeki adaların kara sularını arttırmanın başlangıcıdır” dedi.

“Türkiye Yunanistan’a karşı kamu diplomasisi yapmalı”

Yunanistan’ın bölge üzerindeki planının 2. basamağı hayata geçerse Güney Batı Adalar Denizi ve Ege Denizi’nin çıkışının kapanacağını ifade eden Yaycı, “Bu durumda Türk gemileri istediği gibi giriş-çıkış yapamayacak. Bu bakımdan askeri tedbirlere gerek kalmadan, diplomatik yollarla bu sorun halledilmeli. Yunanistan’a karşı Türkiye’nin kamu diplomasisi yapması lazım. Nitekim Arnavutluk’un bu karara itirazı var. Bu da BM Deniz Hukuku sözleşmesinin ihlal edildiği anlamına geliyor. Arnavutluk, Yunanistan’a hakkı kötüye kullandığını söylüyor. Bu bakımdan bizim Arnavutluk’u desteklememiz lazım” diye konuştu.

Türkiye’nin “Savaş Nedeni” kararı yürürlüğe girebilir

Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki kara sularını 6 milin üzerine çıkarması durumunda Türkiye’nin askeri tedbirler de dahil olmak üzere bütün tedbirleri almasını ön gören 1995 yılında Savaş Nedeni olarak yorumlanan kararının yürürlüğe gireceğini belirten Yaycı: “Yunanistan Küçük Çuha, Büyük Çuha ve Girit Adası’nda kara sularını genişletirse, bizim kararımız yürürlüğe girer. Bunu hatırlatmak lazım. Yunanistan bütün adaların Ege Denizi’nde olduğunu söylüyor. Bunun anlamı ‘Ben kısmi olarak Adalar Denizi’nde kara sularımı 12 mile çıkarıyorum ’dur. Yunanistan Türkiye’nin zor durumda olduğu durumları hep fırsat bildi. Türkiye’nin ambargo, yaptırım uygulanması ve baskı altında tutulması durumunda bu karara ses çıkarmayacağı düşünülüyor. Bu karar tepkimizi ölçmek için alınmış bir karar. O nedenle bu konu çok dikkate değer bir konudur” şeklinde konuştu.

“Yunanistan Doğu Akdeniz’de söz sahibi bile değilken hak iddia ediyor”

Uluslararası Deniz Hukuku’na göre Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de muhatap dahi olmadığının altını çizen Yaycı, “Türkiye’nin Yunanistan’la Doğu Akdeniz üzerine en ufak bir müzakere yapması dahi söz konusu değildir. Yunanistan bütün adalarının Ege Denizi’nde olduğunu söylüyor. Madem Doğu Akdeniz’de kıyısı yok neden hak iddia ediyor. Bu mesele üzerine bizim onlara kendi söylemleriyle karşılık vermemiz lazım. Doğu Akdeniz’deki haklı davamızda ‘yaptırımlar olmasın’ diye geri adım atmak günlük hesaplarla asırlık kayıplara neden olmak demektir. Bu konuda her kesimin devletimizin arkasında durması lazım. Bunu gelecek nesillerin refahı, milletimizin güvenliği için yapmalıyız” ifadelerinde bulundu.

“Haydut Devlet uluslararası hukukta çok ağır bir tanımlamadır”

Atlantik Konseyi raporunun, Türkiye için çok tehlikeli olduğunu dile getiren Yaycı, “Bizim için ‘Haydut Devlet’ tanımlaması yapıyorlar. Haydut devlet tanımlaması uluslararası hukukta çok ağır bir tanımlamadır. Gayri resmi bir tanımlama değil, böyle düşünülmesin. Türkiye’ye karşı neleri hedeflediklerinin göstergesidir. Atlantik Konseyi içerisinde Türkler de vardır. Çok acıdır, dünyadaki 10’uncu tehdit olarak Türkiye’yi gösteriyorlar. Haydut devlet; uluslararası düzeni bozan, teröristlere silah taşıyan, anlaşmalara uymayan, komşularını rahatsız eden, tehdit oluşturan ve ıslah edilmesi gereken devlet anlamlarına geliyor. Bize böyle bir imaj oluşturulmaya çalışılıyor” şeklinde konuştu.

“Türkiye’nin Afrika açılımdan rahatsızlar”

Türkiye’nin uluslararası düzeni bozduğu konusunda Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Fransa’nın FETÖ’cü PKK’lılarla birlikte çalıştığını ifade eden Yaycı, “Türkiye’nin uluslararası düzeni bozduğu konusunda Fransa dahil olmak üzere hep beraber çalışıyorlar. Çünkü Fransa Türkiye’nin Afrika açılımından son derece rahatsız. Sömürge düzeni sarsılıyor. Türkiye o ülkelerle eşit ilişki kuruyor. Onun için Fransa Türkiye’nin dışlanmasını ve Türkiye’nin iç problemleri ile çevresel problemlerine gark olmasını ve böylece Afrika’dan uzaklaşmasını istiyor” diye konuştu.

“Denizlerimize sahip çıkmalıyız”

2021 yılının “Denizcilik” yılı olmasına ilişkin düşüncelerini de paylaşan Yaycı, “2021, İstiklal Marşı yılı olarak seçildi. Aynı zamanda Piri Reis de 1521’de Kitab-ı Bahriye’yi yazdı. Çok önemli bir denizcilik eseridir. Dünya tarihine mal olmuştur. Bu yıl da 500’üncü yılına denk geliyor. Türkiye’nin bugün çektiği sıkıntıların temelinde de Doğu Akdeniz meselesi yani denizler meselesi var. Aynı zamanda Karadeniz’de de Türkiye tarihinin en yüksek rezervi bulundu. ‘Neden denizlerimize sahip çıkmalıyız, neden yaptırımlara karşı durmalıyız? Bunun için denizlerin önemi nedir, denizler neden önemlidir, denizlere nasıl sahip çıkılır, denizcilik eğitimi nasıl olur, devletimizin denizler konusundaki duruşunun anlamı nedir?’ gibi konuları halkımıza daha iyi anlatabilmek için 2021 yılının Denizcilik yılı olması gerektiğini düşünüyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.