Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Bizler, bu topraklarda bütün farklılıklarımızla birlikte et ve tırnak gibiyiz” dedi

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Muharremiye ve Kerbela Şehitlerini Anma Programı”na katıldı.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Ankara Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde gerçekleştirilen programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Muharrem ayının, Hz. Peygamberin “Allah’ın ayı” olarak nitelendirdiği ve Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de savaşın yasaklandığını bildirdiği dört aydan birisi olduğunu ifade ederek, “‘Muharrem’ hürmet edilen anlamına gelmektedir. Bu niteleme Muharrem ayının faziletine, ilahi feyz ve bereketinin bolluğuna işarettir” dedi.

Pek çok önemli hadiseye sahne olan Muharrem ayının, her şeyden önce hicreti, Âşûrâ’yı ve Kerbelâ’yı hatırlattığını belirten Başkan Erbaş, İslam tarihinin bu önemli olaylarının bütün Müslümanların zihin ve gönül dünyalarında aynı anlamı ve acıyı ifade ettiğini kaydetti.

“Hicret, tüm insanlık için tarihi bir dönüm noktasıdır”

Hicret’in Muharrem ayının başında gerçekleştiğini hatırlatan Başkan Erbaş, şöyle devam etti: “Hicret, Müslümanlar için bir milat, tüm insanlık için tarihi bir dönüm noktasıdır. İslam’ın evrensel değerlerini yaşama ve yaşatma adına bir varoluş mücadelesi veren Resul-i Ekrem (s.a.s) ve ona tabi olanlar, hicretle birlikte cahiliye karanlığından uzaklaşarak aydınlık bir çağın temellerini atmışlar, Mekke-i Mükerreme’den Yesrib’e göç ederek orayı nurlu şehir anlamına gelen Medine-i Münevvere haline getirmişlerdir. Hicret, aynı zamanda, zorluklar ve sıkıntılar karşısında asla ümitsizliğe kapılmadan iman, cesaret, sabır, tedbir gibi değerleri kuşanan ve hakkı, hakikati üstün tutanlar için Yüce Allah’ın mutlaka bir çıkış yolu açacağının en açık göstergelerindendir.”

“Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi, Müslümanları tarifi imkansız acılara gark etmiştir”

Muharrem ayının 10. gününün, pek çok tarihi hadiseye sahne olduğunu belirten Başkan Erbaş, “Bununla birlikte Âşûrâ, Hazreti Hüseyin’in bu günde şehit edilmesi nedeniyle Müslümanların ortak hafızasında bir hüzün mevsimi olarak yer etmiştir. Yüce Allah’ın bu ayda savaşı yasaklamış olmasına rağmen ne yazık ki Kerbela çölünde Hazreti Hüseyin Efendimiz ile beraber çoğu ehlibeyt mensubu yetmişten fazla insan, siyasetlerini hile ve desiseyle sürdüren bir grup azgın ve muhteris tarafından acımasızca şehit edilmiştir. Bu elim olay, sevgili Peygamberimizi ve onun ehl-i beytini seven bütün müminleri derinden yaralamış, bütün Müslümanları tarifi imkansız acılara gark etmiştir.” şeklinde konuştu.

Hz. Hüseyin’in, zulme ve zalimlere karşı destansı direnişi, ihanet ve sadakatsizlik karşısındaki sarsılmaz duruşuyla müminlerin zihin ve gönül dünyalarında taht kurduğu değerlendirmesinde bulunan Başkan Erbaş, ona ve yakınlarına bu zulmü reva görenlerin ise vicdanlarda hep mahkûm edildiğini, isimlerinin tarihin karanlık zindanlarında kaybolup gittiğini, bugün Anadolu’da ve İslam dünyasındaki evlerde ehlibeytin isimlerinin olduğunu söyledi.

“Hz. Hüseyin’i sevmek, Peygamberi sevmektir”

Ehl-i beyt ve Hz. Hüseyin ile bağın, Muhammedî bir muhabbet olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, şöyle devam etti: “Gönlümüzün derinliklerinde beslediğimiz Peygamber sevgimizin açık bir tezahürüdür. Zira Hz. Hüseyin’i sevmek, Peygamberi sevmektir, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimizi sevmektir. Rasulullah (s.a.s.) bu hususta şöyle buyurmuştur: ‘Kim Hasan ve Hüseyn’i severse beni sever, onlara buğz eden bana buğz etmiş olur.’ Dolayısıyla Hz. Hüseyin’i sevmek, onun uğruna can verdiği değerleri sahiplenmek, onun yürüdüğü yolda yürümektir. Elbette Hz. Hüseyin’in yolu, Allah’ın elçisi Muhammed Mustafa‘nın (s.a.s) Efendimizin yoludur.”

“İslam coğrafyasını büsbütün Kerbelâ’ya dönüştürme gayreti içerisinde olanlar var”

Başkan Erbaş, günümüzde İslam coğrafyasını büsbütün Kerbelâ’ya dönüştürme gayreti içerisinde olanların varlığına dikkati çekerek, “Hala bu fitneyi kanatmak isteyen, bu fitneyi sürdürmek isteyenler var. Müminleri birbirine düşürmek isteyen bazı kesimler, gruplar da bunu fırsat bilip tuzak kurma peşindeler. Etnik, mezhebi ve siyasi farklılıkları kavga sebebi haline getirerek Müslümanların arasına tefrika sokmaya, fitne tohumu ekmeye çalışanlar var. Nitekim bunun farkında olunmadığı için gönül coğrafyamızın pek çok noktası adeta birer Kerbelâ’ya dönüşmüş durumdadır.” şeklinde konuştu.

“Birliğimizi, beraberliğimizi pekiştirmenin gayreti içerisinde olmalıyız”

Birlik ve beraberliğin önemine vurgu yapan Başkan Erbaş, şunları kaydetti: “Bizler, ‘Hepiniz toptan Allah’ın ipine sarılınız. Tefrikaya düşmeyiniz, ayrılıp bölünmeyiniz.’ ilahi fermanının gereği olarak Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılmak zorundayız. Zamanın savrulmaları karşısında dirayet, basiret ve ferasetle durmalıyız. Fitneye, ihanete, tefrikaya karşı hep birlikte uyanık olmalıyız. Duygu, düşünce, söz ve davranışlarımızla birliğimizi, beraberliğimizi pekiştirmenin gayreti içerisinde olmalıyız. Kalplerimizi birleştirerek tek bir kalbe ve tek bir vicdana dönüştürmeliyiz. Eğer bunu hayata geçiremezsek İslam coğrafyasında, hüznün ve matemin en acılı hikayeleri yaşanmaya her zaman devam edecektir.”

Başkan Erbaş, bugün Kerbelâ’nın acısını kalbinin derinliklerinde yaşayan Müslümanlara düşen en hayati görevin Kerbelâ’yı doğru okumak, doğru anlamak ve ondan dersler çıkarmak olduğu ifade ederek, “Hz. Hüseyin’in şahsında vücut bulan erdemlerini kuşanmaktır. Hak yolda mücahede ve mücadele etmektir. Rabbimizin, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) ile gönderdiği ilahi hakikatlere sadakat göstermektir. Allah’a, Rasulüne ve bütün müminlere karşı samimi olmak, içten davranmaktır” dedi.

“Hiçbir bahane bizi birbirimizden ayıramaz, koparamaz”

İslam dininin en güçlü bağ ve en büyük imkan olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, şunları söyledi: “Bizler, âlemlerin rabbi olan Allah’a, O’nun son elçisi Resul-i Ekrem’e, (s.a.s) son ilahi mesaj olan Kur’an’ı Kerim’e gönülden iman etmiş insanlarız, mü’minleriz, Müslümanlarız.

Bizler, bu topraklarda bütün farklılıklarımızla birlikte et ve tırnak gibiyiz. Hiçbir bahane bizi birbirimizden ayıramaz, koparamaz. Bizler, bir bedenin uzuvları gibiyiz. Birimizin acısı hepimizi hüzne boğar. Bizler, merhamet medeniyetinin mensuplarıyız. Yeryüzünde nerede bir mazlumun canı yansa yüreğimiz yanar, yüreğimiz dağlanır. Ortak hedefimiz ve duamız, bütün insanlığın huzuru, barışı ve selametidir. Cehalet, nefret söylemi, şiddet ve fitne ise hepimizin ortak düşmanıdır.

Unutmayalım ki bizler, birlik ve beraberlik içinde olduğumuz sürece çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Bunu gerçekleştirecek tarihi birikime, ilme, irfana, imana, hikmete ve imkana fazlasıyla sahibiz. Yeter ki bu konuda samimi bir niyet ve azami bir gayret ortaya koyalım. Bu vesileyle, Muharrem ayının milletimiz ve tüm İslam âlemi için birlik ve kardeşliğe, hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Ehl-i beytin tüm mensuplarını, hassaten şehit Hazreti Hüseyin mukaddesat uğrunda, hak hakikat yolunda en aziz varlığı olan canını feda eden bütün şehitlerimizi hürmetle ve rahmetle yâd ediyorum. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, kuvvetimizi ve devletimizi ilelebet payidar eylesin. Rabbim, içimize fitne sokmak isteyen, bizi birbirimize düşürmek isteyen hainlere, fasıklara, münafıklara, düşmanlara fırsat vermesin.”

Diyanet TV ekranlarından canlı yayınlanan programda Kur’an-ı Kerim tilavet edildi,

salavatlar getirildi, mersiye ve muharremiyeler okundu. Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Remzi Bircan da dua etti.