Eylül ayı, bu yıl da yine umutların, beklentilerin bir başka mevsime kaldığı bir ay..

Havalar sıcak, gündem sıcak…

İçte ve dışta etrafımızda bir grilik, bir belirsizlik…

Peki, Eylül ayını sıcak tutan olaylar neler? Öncelikle sağlıkla ilgili Covid-19 konusunda yaşanan süreç, Türkiye’de para piyasalarında yaşanan sıcak gelişmeler, altın ve dövizdeki yükseliş, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin önünün kesilmeye çalışılması, ABD’de yaklaşan genel seçimler,

Okullarda yüz yüze eğitimin başlayıp başlamayacağı, Yaz sıcaklarının Eylül’de yakıp kavurması, çıkan orman yangınları…

Hasat mevsiminde çiftçilerin rekolte tahminlerinin oluşmaması… Gündem yoğun, biz ancak bir kaçına şöyle bir göz atalım 

İlk sırada Covid-19 var. Şubat-Mart ayında Dünyanın gündemine düşen amansız  bir virüs…. Çin’in Wuhan kentinde çıktı denildi. Bir anda bütün dünyaya yayıldı. Covid-19 yüz binlerce kişinin“ ölüm” sebebinin adı oldu. Bütün dünyada ABD’den Avrupa ülkelerine, Asya’dan Afrika’ya her ülkede özellikle yaşı 65’i gecen tüm insanların “ortak kaderi” oldu. Bu ölümcül hastalığı yenen de oldu, hastalığa yenilen de… Eylül ayına girdiğimiz günlerde Türkiye’de hastalığın 2. yükseliş dönemine girdiğini uzmanlar açıklıyor. Bir anda birçok şehirde Covid-19 sebebi ne olursa olsun duyarsız insanlar sebebiyle yeniden artıyor. Eylül ayında ilk, orta, lise ve üniversiteler yeni eğitim ve öğrenim yılına sevinçle girerdi. Bu yıl Covid-19 un tedbirleri dolayısıyla okulların ne zaman açılacağı belli değil. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Bilim Kurulu kararları doğrultusunda uzaktan eğitime bir süre devam kararı var. Öğrenciler bu karara uygun bir düzen oluşturma çabasında.

Eylül ayı çiftçilerin hasat ayıdır. Ürünlerini toplar, pazara indirir, elde edeceği gelirle bir yılın hesabını yapardı. Bu yıl yine Covid-19’un kısıtlama uygulamaları yüzünden tarım sektörü de sıkıntılı bir yıl geçirdi. Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin aldığı  kararlarla tarım sektörü destekleniyor ancak bu kararlar çiftçileri tatmin ediyor mu? Açıklanan tarım ürünlerini destekleme fiyatları  uygun görülse de rekolte düşüklüğü tarım kesimini korkutmuş görünüyor. Gündem öylesine hızla değişiyor ki, insanın nereye bakacağı, nelere öncelik vereceği saatlik değişiyor. Ülkemizde son yıllarda özellikle yerel yönetimlerin yaptığı imar hataların  bedellerini masum halk ödüyor.

Ağustos ayının son haftasında Giresun, Ordu, Rize ve Trabzon’da yaşanan sel ve heyelan felaketleri bunun neticesi… Yerel yönetimlerin imar izni verirken derelerin her hangi bir taşma veya benzeri sorunlara karşı tedbir almadan derelerin akışını beton duvarlarla daraltması sonucu Giresun’un Dereli ilçesi sele teslim oldu. Sel koca ilçeyi yıktı geçti. Geride bir enkaz bıraktı. Hiç kimse  dere yataklarına suluklara imar izni verenleri sorgulamadı. Belki teknik lise mezunu bile olmayan, siyasi torpillerle imar  müdürlüklerine çalışan yüzlerce personel; “Bu işte bizim de sorumluluğumuz var? Karşı çıkmadık? Başkana itaatte kusur etmedik” diye hala avunuyorlar mı?

Köy okullarını kapatarak halkı büyük şehirlere göçe zorlayan yönetim acaba kendini sorguluyor mu? Köylerde iş geliştirme projeleri  yerine halkı şehir hayatına bir şekilde teşvik edenler acaba şimdi nasıl düşünüyor? Anadolu özellikle Covid-19 vakaları yüzünden bitik.

Esnaf siftah etmeden kepenk  kapatıyor. Seyahat kısıtlamaları tarım sektörü için bir kayıp yıl oldu. Dedim ya Eylül gündemi sıcak, hem içte hem dışta. Yedi düvel bir olmuş, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin  üzerine geliyor.

ABD 39 yıldır silah satışı yapmadığı Kuzey Kıbrıs Rum kesimine ambargoyu kaldırıyor. AB ülkeleri Yunanistan’a açık açık Türkiye’ye saldır biz seninleyiz mesajı veriyor. Fransa’nın Başkanı Macron, Birleşik Arap Emirlikleri’yle birlikte Yunanistan’ın emrine ortak tatbikat için, uçaklar ve uçak gemisi gönderiyor. Akdeniz’de gündem çok sıcak… Beslediğimiz karga gözümüzü çıkarmaya çalışıyor. Düşünün biz yıllarca Türkiye’ye komşu Yunan adalarını turizmle desteklemişiz.

Tekne turlarıyla Türkiye’ye gelen turistleri oralara götürmüşüz. Onlara para kazandırmışız. Bir örnek vermek gerekirse MEİS  adası... MEİS adası Antalya’nın Kaş ilçesine sadece 1500-2000 metre uzaklıkta tekneyle 5 dakikada geçiliyor. Bu adada 100’den fazla lüks villa bulunuyor. Oteller, cafe’ler… Kış aylarında adanın nüfusu bin 500’ü geçmez. Yazın ise 15 ila 20 bin.

Şimdi Yunanistan bu adayı örnek göstererek bizim kıta sahanlığımıza saldırıyor. Bu adanın elektriği, suyu ve gıda ihtiyacının tamamı Kaş’tan… Yunanistan bu adaya uluslararası anlaşmalara aykırı asker gönderiyor. Hem de turistik gemilerle… Türkiye şimdi uluslararası yasalardaki hakkını kullanarak MEİS adasının elektriğini, suyu ve gıda ihtiyaçlarına kısıtlama getirse, elektrik ve su  hatlarını kapatsa ne olur?

Yunanlılar bunu düşünmeyecek kadar geri zekâlı olamaz. Ama bilerek yapıyorlar. Tahrik ediyorlar. Türkiye’yi savaşa zorlamak için  yapıyorlar… Çünkü Türkiye Irak’da, Suriye’de, Libya’da yeni oyun kurucu kurdu. Zalimin karşısında, mazlumun yanında oldu.

Fransa’nın ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin ve siyonistlerin oyunları bozuldu. Keza Afrika da Türkiye’nin etkinliği hızla artıyor.   Öyle bir güç artışından rahatsız olan sömürgeciler, ister istemez Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin egemenlik haklarına saldırı olarak Yunan maşasını üzerimize sürüyor. Türkiye Doğu Akdeniz’de suların giderek bulanıklaştığı bir dönemde MEİS adasına giden musluklar kapatsa… Bir hafta için de MEİS yaşanmaz olur… MEİS’de insan kalmaz. Çünkü suyun elektriğin olmadığı bir yerde  nasıl yaşanır? MEİS adası Yunanistan’a binlerce kilometre uzak. Ne elektrik alabilir ne de su. Taşıma gemilerle gelse günler sürer.

Bir kilo domatesi 100 eurodan bir bidon suyu 50 eurodan ne kadar süre alabilirler. Türkiye 2023 hedeflerini yaparken dünyanın  en  büyük ilk 10 ülkesi arasına girme hesaplarını yıllardır yapıyor. Şimdi savunma sanayiinde atak içinde, teknolojik merkezlerin açıyor. Özellikle enerjide dışa bağımlılıktan kurtuluyor. Dünyada enerji dengeleri değiştiriyor. Karadeniz’de bulunan zengin doğalgaz  yatakları dünyanın ilgisini Türkiye üzerine çekiyor. Enerjide dışa bağımlılıktan kurtulan Türkiye’nin neler yapacağını kimse kestiremiyor. Kim ne derse desin, bizi Doğu Akdeniz’e hapsetmek isteyen güçler, ne yaparsa yapsın Türkiye ilerlemesini  sürdürecektir. Eylül sıcaklığı geçecek, önümüzdeki günler daha güzel olacak.