Bundan yaklaşık 250 yıl önce klasik iktisadın kurucusu olarak kabul edilen Adam Smith, ‘Ulusların Zenginliği’ adlı kitabında, ülkelerin ticaret yaptıkları hallerinin, kapalı ekonomiye kıyasla daha fazla refah sağlayan bir olgu olduğunu ve bu durumdan daha karlı çıktıkları için ticaret yapma motivasyonuna sahip olduklarını ifade etmişti. Aradan bir hayli zaman geçse de günümüzde halen dış ticaret, ülkelerin üretim becerilerini geliştiriyor, küresel pazarlardaki rekabetçi güçlerini artırıyor ve ülkeler arasındaki iletişim ile birlikte üretimde daha nitelikli bir dönüşümü beraberinde getiriyor. Ülkemiz 2000’li yılların başıyla birlikte ihracata dayalı büyüme modeliyle birlikte hem güçlü bir büyüme patikasına erişmiş hem de üretim deseninin niteliğini geliştirerek daha fazla katma değer sağlayan bir endüstri yapısına kavuşmuştur. 1996 yılında Gümrük Birliği Anlaşması ile birlikte dünyada gelişmiş pazarlardan olan Avrupa Birliği ile ticari ilişkilerin güçlenmesi ve günümüzde en büyük ihracat pazarımız haline gelmesiyle birlikte üreticilerimizin beceri seti de gelişim göstermiştir.

Öyle ki, dış ticaret literatüründe daha gelişmiş pazarların daha kaliteli ve nitelikli ürün ithal etme eğiliminde olduğu ve bu pazarlara entegre olabilen ülkelerin ihracatlarının teknolojik yoğunluğunu ve katma değerini artırdığı kanıtlanmıştır. Türkiye, ihracata odaklanan büyüme performansıyla birlikte ilk defa dünya ihracatından aldığı payı yüzde 1’in üzerine taşıdı ve son açıklanan verilere göre Temmuz ayı itibarıyla yıllıklandırılmış ihracatta 248 milyar dolar seviyesini aştı. İhracattaki bu performansın sonuçlarını büyüme bileşenlerine baktığımızda da rahatlıkla görebiliyoruz. 2021 yılında yüzde 11 seviyesinde gerçekleşen büyümemizin 4,9 puanlık kısmı net ihracattan gelirken 2022 yılının ilk çeyreğindeki yüzde 7,3’lük büyümemizin ise 3,5 puanlık kısmını net ihracat kalemi oluşturdu.

İhracat, ekonominin kaynaklarının daha etkin dağılımını sağlayarak refah artışını beraberinde getirir. Nasıl ki bir bardak suyun değeri, Nil Nehri’nin kenarında ve Sahra Çölü’nün tam ortasında birbirinden farklıysa ihracat da ürünlerin değerlerinin etkin bir şekilde yeniden kıymetlendirilmesini sağlar. İhracat kanalıyla farklı coğrafyalara ve pazarlara ulaşan ürünler katma değerli bir şekilde hayat döngülerine devam eder. Bununla birlikte, bitmek bilmeyen bir öğretim süreci olan ihracat ile ülkeler, en iyi yapabildikleri mal ve hizmet üretimine yoğunlaşarak söz konusu alanda giderek daha uzmanlaşır. Daha sürdürülebilir bir istihdam ve daha etkin bir üretim kapasitesini ortaya çıkaran bu süreç, üretilen ve ihraç edilen her bir üründen ülkemizin çok daha yüksek katma değer kazanmasını sağlar. İhracatımızın hem ihracatçı hem ürün hem de illerimiz bazında tabana yayıyor olmamız da bu öğretim sürecinden en iyi şekilde faydalandığımızın bir göstergesi. 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız fasıl sayısı artık 35’e yükselmişken, 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ülke sayısı 38’e, 500 milyon doların üzerinde ihracat yapan illerimizin sayısı 25’e yükseldi.

İhracattaki yaygınlaşmayı başarıyla sürdürürken ülkemizi daha rekabetçi bir konuma eriştirecek teknolojik kompozisyonun dönüşümü alanında da daha iyiyi hedefleyerek yolumuza devam ediyoruz. 2022 yılının ilk yarısı itibarıyla imalat sanayii ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 2,9 olarak gerçekleşirken orta-yüksek teknolojili ürünlerin payı ise yüzde 32,9 olarak gerçekleşti. Keza, dış ticaretimizin niteliksel kompozisyonunu incelemek için yaptığım çalışmalarda ülkemizin sahip olduğu potansiyelin daha altında bir ihracat niteliğine sahip olduğunu görüyoruz. İşte bu bağlamda, ülkemizin her ay kendi rekorunu kıran ihracatının daha katma değerli hale gelmesi için niceliği kadar niteliğini de artıracak bir dönüşüme ihtiyacı bulunmakta. Bu noktada, tüm dünyanın içinden geçtiği dönüşüm sürecinin bir sonucu olarak yenilikçi üretim alanlarına yoğunlaşan, özellikle yeşil dönüşümü odağına alan, dijitalleşmenin etkisiyle birlikte yeni dönemin kazananı olan alanlardaki üretim becerisini geliştiren bir Türkiye, sahip olduğu üretim ve ihracat kapasitesi ve tecrübesiyle birlikte mevcut başarılarının üzerine çok daha büyüklerini rahatlıkla ilave edecek konumdadır.