İstanbul Ticaret Odası (İTO), Kasım ayında seçimlere gidiyor. Siz de başkanlık için adaylığınızı koydunuz. İTO Başkanı seçilirseniz nasıl bir yönetim stratejisi izleyeceksiniz?

Dünya ekonomisi dev bir dönüşüm içerisinde. İş dünyası ve iş dünyasını temsil eden sivil toplum kuruluşları olarak bizlerin ortak misyonu, bu yeni küresel ekonomik düzende ülkemizin en güçlü şekilde yer alabilmesi için üzerimize düşeni yapmak. Hedefimiz, birlik ve beraberliği sağlayarak liyakatli, sektörlerinde deneyimli ve yürüteceği projelerle ülke ekonomimize güç katacak bir yönetim oluşturmak. Seçim Ofisi olarak ortak düşüncemiz güçlü ekibi ve imza atacağı küresel projelerle iş dünyamızı daha ileriye taşımak için çalışmak. Küresel siyasi ve ekonomik düzenin yeniden yapılandığı dönemde, ülkemizin ortak menfaati için hükümetimiz ile yakın istişare içinde çalışacak, ayrıştırmadan birleştirerek her üyemizin ihtiyacına somut öneriler getirecek güçlü bir Oda yönetimi oluşturmaya talibiz.

“TİCARETTE YENİ BİR HİKAYE YAZMAMIZ GEREKİYOR”

Gerçekleştirmeyi hedeflediğiniz plan ve projeler nelerdir?

İstanbul Ticaret Odası’nın, Türkiye ekonomisine katkıda bulunacak projeler ortaya koyması gerekiyor. Söz değil, iş üretmek ve önce İstanbul’a, bunun etkisiyle memleketimize hizmet vermek zorundayız. Önümüzdeki dönemde tek başına katma değer üretmek mümkün değil. Hangi sektörden olursa olsun iş dünyası, sivil toplum kuruluşlarıyla el ele vererek, öncelikle İstanbul’u, dolayısıyla da Türkiye’yi arzu ettiği hedeflere ulaştırmak için kümelenmeliyiz. En önemlisi, ticarette yeni bir hikaye yazmamız gerekiyor. Bunun için de ticari altyapıyı güçlendirmek, küresel pazarlarla buluşturmak ve büyüme potansiyelini destekleyecek finansal çözümlere ihtiyacımız var. Biz, İstanbul’un kalkınmasında çarpan etkisi yapan projeleri yapılandırıyoruz. Seçim ofisimizde inşaat, gayrimenkul, enerji, bilişim, teknoloji, lojistik ve tekstil gibi önemli sektörlerdeki projeleri liyakatli ekiplerimizle değerlendiriyoruz. Göreve geldiğimizi sektör grupları ile bu projeleri istişare edip, hükümetimizle paylaşıp, üyelerimize ve Türkiye ekonomisine katkıda bulunmak istiyoruz.

“STK’LARDA HİZMET VERMEYE DEVAM EDİYORUM”

İTO’da geçmiş dönemde başkan yardımcılığı yaptınız. Bugüne kadar pek çok hizmetlerde bulundunuz. Bu hizmetlerden ve geçmiş dönemdeki çalışmalarınızdan kısaca bahseder misiniz?

Ben yaklaşık 130 yıla yaklaşan süre zarfında Türkiye’nin kalkınmasına destek olan, ticaretiyle, yatırımlarıyla, sanayiciliğiyle birçok konuda katkıda bulunmuş bir ailenin mensubuyum. Enerji, inşaat, gayrimenkul, mimarlık, mühendislik, bilişim, teknoloji, akaryakıt, dış ticaret gibi birçok sektörde faaliyet gösteriyorum. Geçmişten aldığımız birikim ve tecrübeyle, aynı zamanda yenilikçi ve inovatif bir bakış açısını ülkemize taşımak en önemli görevimiz. Sadece şahsım değil, bu seçim çalışmalarında birlikte yol aldığımız arkadaşlarımla, geçmiş tecrübelerimizde, sivil toplum kuruluşlarında başkanlıklar, yönetim kurulu üyelikleri yaptık, kuruluşlarında bulunduk birçoğunun; yani az önce bahsettiğim, sivil toplum bilincinin geliştiği tüm dönemlerde biz de iş dünyasının aktörleri olarak yer aldık ve katkıda bulunduk. 1990’lı yıllarda Türk-Alman Tekstil Hazır Giyimciler Birliği başkan yardımcısıydım. O günden bugüne de sivil toplum kuruluşlarında hizmet vermeye devam ediyorum. Türkiye’ye dönüş yaptıktan sonra Mimar ve Mühendisler Grubu’nda (MMG) yaklaşık 4 yıl başkanlık yaptım. 4 yıllık görev süresinde birçok çalışma yaptık. Türkiye çağında bürokraside, siyasette ve iş dünyasında meslek erbapları arasında mimar ve mühendisler kapsamında oluşan MMG’yi tüm Türkiye’de teşkilatlandırarak, hem hükümetlere hem de bürokrasi ve iş dünyasına, sanayiye, hem insan kaynağı hem de projeler yapmak, üniversite-sanayi iş birliğini geliştirmek ve çeşitli sektörlere yönelik çözüm önerileriyle bir çok proje gerçekleştirdik.

İş dünyası ile akademiyi bir araya getirdik. Teknik elemanların sorunlarıyla ilgilendik. Çalıştaylarımız oldu, panellerimiz oldu. Bu süre zarfında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ve belediyelere çözüm önerilerinde bulunduk. İmar yasaları yeniden dizayn ediliyordu, biz de bu çalışmalarla ilgili teknik altyapı desteği oluşturduk. Aynı zamanda 7 yıl MÜSİAD’da dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcılığı görevinde bulundum. Adeta MÜSİAD’ın üyelerini dünyaya açılmasında görev aldım. Her yıl on binlerce iş adamını dünyaya dünyadan Türkiye’ye heyetler halinde fuarlarla kongrelerle götürüp getirerek, ülkeler arası ticari ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla, hem bir çok proje yaptık hem de bizzat fiili olarak bir araya gelmelerini sağladık. Öte yandan tüm üyelerle Ticaret Merkezi kurulması projesi gerçekleştirdik. Ekonomi Bakanlığı’yla yakın bir ilişki içerisinde Türkiye’nin o yıllarda belirlemiş olduğu 2023 hedefleri doğrultusunda sektörel bazda ihracat hedeflerine ulaşma doğrultusunda çalışmalarda bulunduk. Hepsi için teknik altyapıyı oluşturduk. Bunun dışında çeşitli vakıf ve derneklerde görevlerde bulundum. Bunlardan bir tanesi Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırma Vakfında Yönetim Kurulunda yer aldım. Fuat Hoca’nın kütüphanesinin, müzesinin Türkiye’ye taşınmasında önemli katkılarım oldu.

Türk iş dünyasıyla, öğrencilerle, gençlerle hem İslam bilimi tarihi alanında bilinçlenmesini sağladık hem de önümüzdeki süreçte yeni bilim adamlarımızın ortaya çıkmasında altyapı hazırlamış olduk. Ardından üç dönem İTO meclis üyesi olarak görev yaptım. Akabinde Rahmetli İbrahim Çağlar döneminde başkan yardımcılığını yürüttüm. Bu süre zarfında Bilgiyi Ticaretleştirme Merkezi’ni kurduk. Ben de Kurucu Başkan Yardımcısıyım. Teknopark İstanbul’da Savunma Sanayi ile ortak yatırımımız olan projede, İstanbul Ticaret Odası’nı temsilen icra kurulunda yer aldım ve teknoparkta birçok yatırım yapılmasına öncülük ettik. Sabancı Holding’den Yeditepe Üniversitesi’ne, BMW Grubu’ndan Vestel’e, YTÜ’den bir çok savunma sanayi yatırımcısına ve aynı zamanda kuluçka merkezindeki gençlerle yatırımcıyı bir araya getirerek, bugünkü savunma sanayinin gelişmesine katkı sağladık. Öte yandan Sirkeci ve Eminönü’nde tarihteki en önemli ticaret merkezleri olması vesilesiyle, ileriki yıllarda da yeniden dünyanın kalbi, merkezi olması için projeler ortaya koyduk. Türkiye’nin en iyi mimarlarını çalıştırdık. Bu projemiz hazır, yeniden göreve geldiğimizde bu projeyi ortaya koymayı planlıyoruz. Bunun dışında Enerji Verimliliği Derneği’nin başkanlığını 2 yıl boyunca yaptım. Bu süre zarfında sanayide, konutlarda ve çeşitli altyapılarda verimliliği artırması ile ilgili projeler ortaya koyduk. Hükümetle sanayici arasında, elektrik dağıtım şirketleriyle tüketici arasında köprü vazifesi gördük. Enerji verimliliği çok önemli, her yıl yüzde 1’lik bir tasarruf bile Türkiye’ye büyük bir katkı sağlamış olacak. Çünkü enerji ithalat eden bir ülkeyiz ve yıllık yaklaşık 40-50 milyar dolarlık civarında bir cari açığımız var. Verimliliği artırdığımız taktirde, bu açığında kapatılmasına katkıda bulunacağız. Hayata geçen her projeyi bu ülkeye ödenen bir borç olarak görüyorum ve daha çok görevimiz var.

“İTO, DÜNYANIN İLK ÜÇ ODASINDAN BİRİSİ”

İTO gibi köklü bir kurumda başkanlık fikri nasıl ortaya çıktı? Seçim sürecinde olduğumuz İstanbul Ticaret Odası ise sadece ülkemizin en büyük ticaret odası değil; aynı zamanda faaliyetleri, iştirakleri ve üye sayısı itibariyle dünyanın ilk üç odasından birisi. Türkiye’nin lokomotif sektörleri, ticaret odamızın üyesi. Bu nedenle küresel dönüşümde geleceğe en iyi şekilde hazırlanmak ve ülkemizin küresel bir ekonomik güç olması için İstanbul Ticaret Odası’nın aktif olarak görev alması, katkı sağlaması gerektiğine inanıyorum. Küresel daralma döneminde ülkemize yeni fırsatlar sağlayacak, hükümetimizle birlikte çalışacak ve ürettiği projelerle küçük işletmelerden, küresel oyuncu kurumlara kadar hizmet verecek bir yönetime ihtiyaç duyuyoruz. İş insanlarımızın geçmişten bugüne sarf ettiği gayretler, katkılar var. Dolayısıyla, böyle bir potansiyeli yönetebilecek kadrolara ihtiyaç var. Bizler, hem şahsım hem yol arkadaşlarım, çeşitli sektörlerde şirketlerimizle beraber İstanbul Ticaret Odası’na üyeyiz. Geçmiş yıllarda yaptığımız çeşitli sektörlerde yaptığımız yatırımlar ve ticaret odasına verdiğimiz hizmetlerimiz, başarılarımız var. Önümüzdeki süreçte hem Türkiye’yle ilgili hem dünyayla ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bu yaklaşım ile yaklaşan ticaret odası seçimlerinde, hem bilgi alışverişini sağlayabileceğimiz hem iş dünyamız için bir buluşma ve danışma merkezi olacak seçim ofisimizi Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi’nin içerisinde kurduk. Türkiye’nin en önemli sivil toplum kuruluşu olan İstanbul Ticaret Odası’nın, bu gelişmelerde öncü olması, hedeflere ulaşabilmesi için güçlü bir ekibe; dinamik, enerjik, liyakatli, donanımlı, süreçleri okuyabilen, gelişmeleri takip edebilen bir yönetime ihtiyacı var. Bu yönetim, hem çeşitli sektörlerle iletişim halinde olan, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarıyla yakın çalışabilecek hem de siyasetle reel sektör arasında köprü kurabilen bir iletişim kurabilen bir yaklaşım icra etmeli. Sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşu başkanlarıyla, STK’larla ilgili siyasi temsilcilerle bir araya gelerek istişareler yaptık ve İstanbul Ticaret Odası’nın yönetimine talip olmaya karar verdik. Görevi alıp, Türkiye’nin ticaretinin kalbi olan İstanbul’a hizmet etmek en büyük temennimiz.

“ÜRETİMİN ARTIRILMASI GEREKİYOR”

Türkiye ekonomisine baktığımızda karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor? Ekonomideki belli başlı sorunlar nelerdir? Sizce neler yapılması gerekiyor?

Küresel bir enflasyon ve daralma ile karşı karşıyayız. İthalata dayalı bir ihracat yapısı olan ülkemizin, üretimini artırması ve rekabetçi kur politikasını çok yakından takip etmesi gerekiyor. Reel sektörün ihtiyaçlarına yanıt veren, ülke büyümesi için teşvik ve vergi düzenlemeleri getirilen bir yapı önem taşıyor. Burada üretmeye ve dünya ticaretine olanak sağlayan sürdürülebilir ekonomik politikaların çok kıymetli olduğuna inanıyorum.

“TÜRKİYE PANDEMİDE OLUMLU SINAV VERDİ”

Tüm dünyayı derinden etkileyen pandemi sürecinden Türk iş dünyası nasıl etkilendi? İş dünyası pandemide nasıl bir sınav verdi?

Geçmişte ülkemiz pek çok savaş ve küresel kriz gördü. Bu coğrafyada yaşanan dalgalanmalar her dönemde iş dünyamızı bir sınav ile karşı karşıya bıraktı. Geçtiğimiz 40 yılın iş dünyasına şahit olan iş insanı olarak çok somut söyleyebilirim ki, krizin etkilerini azaltmak ve yeniden başlamak için her zaman diğer ülkelere göre çok daha hızlı hareket ettik. Pandemi krizinde de belli sektörlerde çok uzun süreli iş kapatmalar, bunun sonucunda sermaye ve istihdam açığı ortaya çıktı. Ülke ekonomisinin olumsuz etkilerini sınırlandırmak için finansal piyasaların, kredi kanalının ve firmaların nakit akışının kesintisiz ve sağlıklı bir şekilde işlemeye devam etmesi büyük önem taşıdı; bu aynı önemi taşımaya da devam ediyor.

“İŞ DÜNYASI İÇİN YENİ PAZARLAR OLUŞTURULMALI”

Pandemi sonrasında ihracatta her ay rekorlara imza atılıyor. İhracat konusunda İTO olarak ne gibi hedefler içerisindesiniz? Ne gibi çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?

Dış ticaret verilerine göre 2022 yılının ilk 6 ayında ihracat, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 19,5 oranında artarak 12,15 milyar dolara ulaştı. Ancak ülkemizin potansiyelinin bunun çok daha ötesinde olduğu ve küresel tedarik zincirlerinde yaşanan kısıtlamaların yeni fırsatlar oluşturduğuna inanıyorum. Burada iş dünyamız için yeni pazarlar oluşturulması çok önemli bir rol oynuyor. B2B görüşmelerin, fizibilite çalışmalarının İTO tarafından hazırlandığı ve planlandığı çalışmalar bizim odağımızda olacak. Ayrıca pazar araştırması, tanıtım gibi çalışmaları üyelerimiz için İTO desteğiyle yürütecek yeni fırsatlar için birleşeceğiz.

“SAVAŞ, KÜRESEL ENFLASYONLA MÜCADELEDE BÜYÜK HANDİKAP”

Mevcut İTO yönetimi, pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı döneminde üyelerine yeterince destek olabildi mi? İTO üyeleri yönetimden neler bekliyor?

Rusya-Ukrayna savaşının da etkisiyle yılın ikinci çeyreğinde gerçekleşen jeopolitik riskler ve etkileri halen devam eden pandemiden kaynaklanan enerji, arz kısıtları ve tedarik zinciri aksamaları ile birleştiğinde küresel ekonomik faaliyet olumsuz etkileniyor. Bundan İTO üyeleri de aynı şekilde etkileniyor. Aralık 2021’de Türkiye’nin başta enerji olmak üzere en fazla ithalat yaptığı ülke konumundaydı. Diğer yandan Rusya, Türkiye’ye en fazla turist gönderen ülke. Ukrayna da üçüncü sırada. Dolayısıyla her sektörü direkt etkiliyor. Ayrıca bu savaş, küresel enflasyonla mücadele açısından da büyük handikap oluşturuyor. Benzer şekilde, Rus bankaların swiftten çıkarılması Rusya ile ticaret yapan ve aynı zamanda Rusya’da iş yapanların ödemelerinde de sorunlara neden oldu. İhracat yapan firmalarımızın ödeme tahsilatlarında zorluklar yaşanıyor. Bu durumda, reel sektörün sorunlarının hükümete aktarıldığı, bu kaybı telafi etmeye yönelik paketlerin yürürlüğe alındığı görüşmeleri yürütmek ve doğru bilgi akışına aracı olmak İTO yönetiminin üyelerine karşı sorumluluğu.

“İTO OLARAK ORTAK ÇÖZÜM MERKEZLERİ KURMAMIZ LAZIM”

Özellikle pandemide dijitalleşme ve e-ticaret oldukça büyüdü ve yaygınlaştı. Dijital dönüşümü başarıyla gerçekleştiren firmaların pazar payları da arttı. Konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Dijital dönüşüm ve e-ticaret çok önemli bir fırsat. Ancak bunun başarıyla yapılabilmesinde bilgiye ve finansmana erişim iki temel konu. Özellikle işletmelerdeki çalışan sayısı arttıkça bütçe yetersizliği en öncelikli sorun konumundaki yerini “bilgi eksikliğine” bırakıyor. Bütçesi olan KOBİ’lerin dijital dönüşüme nereden başlayacaklarını bilememesi, yeterince bilgi sahibi olmayan KOBİ’lerin ise bütçe yatırımını ne kadar zamanda geri kazanacaklarını öngörememeleri KOBİ’lerin dijitalleşmesinin önündeki en önemli etkenler olarak görünüyor. Bu konuda sektörler arasında farklılıklar yaşanıyor. Örneğin, araştırmalar Ticaret, Perakende ve Tekstil sektörlerinde “bütçe yetersizliği” daha fazla olurken, Hizmet ve Üretim sektörlerinde “bilgi eksikliği” görece daha öncelikli bir sorun oluyor. Bizim İTO olarak ortak çözüm merkezleri kurmamız ve birbirimizden öğrendiğimiz gelişim için ihtiyaç duyulan uzmanlığı üyelerimize sunduğumuz bir yapı gerekiyor.

“HİZMETLERİMİZDE KOBİ’LERE ODAKLANACAĞIZ”

Türkiye ekonomisinin belkemiğini oluşturan KOBİ’lere yönelik ne gibi çalışmalar ve hizmetler gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz?

İstanbul Ticaret Odası’nın 500 bini aşkın üyesinin önemli bir kısmını KOBİ’ler oluşturuyor. Bu nedenle, hizmetlerimiz, KOBİ’lerin hem ticari pazarlama hem de finansal yapılarının güçlendirilmesine odaklanacak. Türkiye, Avrupalı şirketlerin üretimlerini daha yakın noktalara çekmesinden büyük oranda faydalanabilir. Avrupa, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı konumunda. Avrupalı şirketler, tedarikçilerine tam olarak bağlanmış durumda. KOBİ’lerimiz için bu önemli bir fırsat. Eş zamanlı olarak beraberinde hem dijital hem çevreci politikalar geliştirilmesi gerekiyor. Burada kapasite artırımı için çalışmalarımızı güçlendireceğiz. Ayrıca önemli bir konu dış ticaret açığı. İlk altı aya bakıldığında ihracat yüzde 18,7, ithalat yüzde 39,7 arttı. Nerdeyse iki katı bir fark var. Bu dengenin değişmesi için enerji verimliliğin artırılarak enerji ithalatını düzenleyen, üretim maliyetlerini düşüren çözümler gerekiyor.

“EN ÖNEMLİ HEDEFİMİZ İTO’NUN KÜRESEL DÖNÜŞÜMÜ”

İTO’da küresel dönüşümü nasıl gerçekleştireceksiniz? Kısa ve uzun vadede hedeflerinizden bahseder misiniz?

Bu iki soruya birlikte yanıt vermek istiyorum. Çünkü en önemli hedefimiz, İTO’nun küresel dönüşümünde görev alarak ülke ekonomimize katkı sağlamak. Bu uzun soluklu ve aşamalı bir çalışma. 261 meclis üyesi, 597 komite üyesi ve 464 bin 824 üyemizle bizim İTO ve iştiraklerinde güçlü bir şekilde İstanbul iş dünyası olarak ve iş dünyamızın temsilcileriyle de işbirliği yaparak ülke ekonomisine katkıda bulunmamız gerekiyor. Bunlar tabii sadece proje üreterek, sadece reçete ortaya koyarak da değil, bizim İstanbul Ticaret Odası yönetiminde istikrarı da sağlayacak ilişkileri yapılandırarak başlayacağız. Üyelerimizi dinleyecek, onlara sunduğumuz hizmetleri anlatarak ve yapılandırarak başlayacağız. Biz tüm sektör paydaşları ile bir araya gelerek, diğer sektörlerle aynı şekilde çözümler ortaya koyup çalıştaylar düzenleyerek Türkiye’mizi, ekonomimizi gelecek 10 yıllara hazırlamalıyız. Üyelerimizi güçlendirerek, güçlü bir ekonomik model oluşturacağız ve küresel oyuncularla birebir çalışmalar yapacağız. Yani bizim her sektörde klasik çalışma yöntemlerini bir kenara bırakıp mutlaka artık yeni dünya düzenine ayak uyduracak ama ticaretle ama yatırımlarla ama teknolojisiyle ayak uyduracak yeni adımlar atmamız gerekiyor.

“ÜLKEMİZİN İŞ DÜNYASINA İNANIYOR VE GÜVENİYORUZ”

Özellikle vurgulamak istediğiniz mesajınız var mı?

Her küresel dönüşüm dönemi beraberinde fırsatları barındırıyor ve bu fırsatlardan ülkemizin en üst seviyede faydalanması için ekonominin kalbi İstanbul iş dünyasının yeni bir başarı hikayesi yazmaya ihtiyacı var. İşte biz bu hikâyeyi yazmaya talibiz. İTO’yu ekonomimizin en güvenilir çatısı olarak yapılandırmaya, bu hikâyeyi yazmak için var gücümüzle çalışmak, yeni bir bakış açısı sunmak için yola çıktık. Çünkü biz ülkemize, ülkemizin iş dünyasına inanıyor ve güveniyoruz. Türkiye’nin geleceği için ticaret dünyasının geleceğinin inşa edilmesine ihtiyaç olduğunu biliyor ve ekonominin kalbi İTO’da bunu hayata geçirmek için göreve talibiz.