‘Stres’ kelimesi nedeniyle halk arasında genellikle psikolojik olduğu düşünülen stres kırığına ilişkin açıklama yapan İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Osman Lapçın, kırığa neden olan stresin psikolojik değil kemiğin maruz kaldığı fiziksel bir stres olduğunu söyledi. Bunun bir anda değil, kemiğin normalde etkilenmeyeceği bir yük veya kuvvetle sürekli karşılaşması sonucunda oluştuğunu dile getiren Lapçın, kırığın sıklıkla baldır, ayak, tarak kemiği ile uyluk kemiğinde görüldüğünü kaydetti. Dr. Lapçın, röntgende görülmeyen stres kırığının tespiti için farklı bir görüntüleme yapılması gerektiğine dikkati çekerek, “Bu da MR oluyor. Çünkü MR, kemiğin içerisindeki sıvı düzeyini, ödemi çok rahatlıkla gösterdiği için röntgenin yakalayamayacağı bu süreci çok rahatlıkla yakalıyoruz” bilgisini verdi. Hastaların, ani bir travma ya da başlangıç olmadan aktiviteyle artan, dinlenince azalan, kırığın söz konusu olduğu bölgedeki hassasiyet şikayetiyle başvurduklarını aktaran Lapçın, buna şişlik ve ciltte kızarıklığın da eşlik ettiğini dile getirdi.

“TEMPOLU AKTİVİTELER RİSK OLUŞTURUYOR”

Hastalığın yaş grubu ayırt etmediğine dikkati çeken Lapçın, ileri yaş gruplarında kalça eklemi gibi özellikli bölgelerde daha fazla görüldüğünü ifade etti. Lapçın, modern tıpta bu hastalığın ilk olarak 1800’lü yılların sonunda Prusyalı askerlerde fark edildiğini aktararak, “Sporcularda, özellikle de kadın sporcularda daha fazla görülebiliyor. Askerlerde çok görülüyor. Bu iki meslek grubu da fiziksel olarak vücudun sınırlarını zorlayan aktiviteler gerektiriyor. Fiziksel olarak vücudun sınırlarını zorlayan herkeste stres kırığı gözükebilir” değerlendirmesini yaptı.

“ALÇI VE AMELİYAT GEREKTİREN TEDAVİLER UYGULANABİLİYOR”

Stres kırığında kemiğin birbirinden ayrılmadığını belirten Lapçın, “İlk süreçte kemiğin korteks denilen çeperi kırılmıyor. İlerleyen süreçte bu da söz konusu oluyor. Stres kırığında, kemik hareket etmediği için ilk anda yük vermeden aktiviteyi kısıtlamak, bazı durumlarda bu hareketi, yükü azaltmak için alçılar yapmak söz konusu olabiliyor. Ama bazen de kalça eklemi gibi kırığın bulunduğu bölgeye göre ameliyat ettiğimiz oluyor” diye konuştu. Tedavi sürecinde normal kırıktaki gibi hassas davranılması gerektiğini vurgulayan Lapçın, hastalara şu uyarılarda bulundu: “Bu konuda genellikle, ayak bileğine en ufak bir yük vermedikçe ağrı olmadığı için önerilerimiz pek dikkate alınmaz. Hastalarımız yük vermeye devam eder. Birkaç gün sonra ya da saatler sonra ağrısı başlar. Dinlenince geçer. Hastalarımız bu şekilde tolere edebileceğini düşünür. Hayır, yani bir kırıkta ne kadar hassas oluyorsak bu iyileşene kadar ki süre boyunca da o kadar hassas olmalıyız. Yük verme diyorsa hekimimiz yük vermemelidir. Alçı diyorsa alçıyı yaptırmalıdır. Bu konuyu gerçekten kırıkmış gibi dikkate almak gerekir.”