2020 ve 2021 yılları pandeminin birçok alanda etkili olduğu ve olumsuz ekonomik sonuçlar doğurduğu dönem oldu. Ülkeler gerek kendi içinde gerek küresel anlamda bu süreci yönetmeye çalıştı. Ancak, belirsizlik içeren bir süreç olarak kişi ve firmaların ekonomik durumunu, tahminlerini, yatırımlarını ve beklentilerini olumsuz etkiledi. Çip krizi, küresel tedarik zincirindeki aksaklıklar, artan taşıma maliyetleri, turizm faaliyetlerindeki gerilemenin etkisi ile azalan turizm gelirleri, bunlara bağlı olarak seyahat ve havayolu taşımacılığındaki durgunluk bu süreçte yönetilmeye çalışılan önemli ekonomik zorluklardan bazılarıdır. RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI Pandeminin etkisinin azalmaya başladığı, yasakların kalktığı, ticari faaliyetlerin yavaş yavaş canlanmaya başladığı süreçte, Şubat 2022 itibariyle Rusya-Ukrayna savaşı başladı.

Siyasi sonuçları ve etkileri bir yana, bu savaş gıda ve enerji alanında önemli 2 ülkenin savaşıydı fakat etkileri küresel ölçekte oldu. 2021 ortalarından itibaren birçok ülkede ortaya çıkan enflasyon ve bunu kontrol altına alacak politikaların üretilmesi ile boğuşulurken, savaşın etkisi ile gıda ve enerji krizi ortaya çıkmış, fiyatlarındaki artış ta ülkelerin enflasyonunu artıran bir faktör olmuştur. Savaş sürecinde alınan ekonomik yaptırımlar türü ve sayısı, Rusya’nın enerji ve gıda konusunda karşı tedbirleri, 2022 yılı Kasım ayı itibariyle en önemli gündem konuları olmaya devam etmiştir. Özellikle, tahıl koridoru çalışmaları ile Türkiye bu sürece olumlu katkılar vererek, küresel anlamda gıda sorununun savaş nedeniyle aksayan kısmında çözümler üretmiştir. Bu dönemde tüm ülkeler son yılların en yüksek enflasyon oranı ile karşı karşıya kalmışlardır. Örneğin Almanya 70, İngiltere 41, EURO bölgesi 40, Almayna 40 ve Türkiye 24 yılın en yüksek enflasyon oranı ile yüzleşmiş, diğer ülkelerde de benzer sonuçlar ortaya çıkmıştır. İngiltere Merkez Bankası Şubat 2022, Fed Mart 2022, Avrupa Merkez Bankası Temmuz 2022 itibariyle faiz artışına başlamış, diğer ülkeler de buna ayak uydurarak ardı ardına faiz artışına gitmiştir.

Faiz artışları başlamasına başlamıştı ancak ülkeler artan faiz oranlarının ekonomik büyümeye etkisini de hissetmeye başlamıştı. Ülke merkez bankaları faiz kararları alırken enflasyon, durgunluk ve istihdam/işsizlik verilerindeki gelişmelere bağlı olarak kararlarını almışlar ve verilere bağlı olarak ta alacaklarını ifade etmişlerdir. ABD, 2022 yılının ilk 2 çeyreğinde negatif büyüme sonucu teknik resesyona girmiş, Kasım 2022 itibariyle Rusya’nın resesyona girdiği ifade edilmiş, EURO bölgesi ve İngiltere için resesyon çanları çalmaya başlamış ve söylemler artmıştır. IMF, Dünya Bankası ile önde gelen kredi ve derecelendirme kuruluşları küresel büyüme ve ülkelerin büyüme beklentilerine ilişkin oranlarını ağırlıklı olarak aşağı yönlü revize etmiştir.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Antonio Guterres “Küresel Kriz Müdahale Grubu” tarafından hazırlanan raporu açıklarken, Ukrayna savaşının dünyada enerji, finans ve gıda konusunda üçlü bir kriz yarattığını, Bank Of America’nın gerçekleştirdiği ankette katılımcıların yüzde 92’sinin ABD’de stagflasyon beklediği, Avrupa Merkez Bankası Üyesi Kazaks’ın Euro Bölgesi için resesyonun baz senaryoları olduğunu, ancak kısa süreli olmasını beklediklerini, Fitch, ABD ekonomisi için 2022 ve 2023 yılı büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ettiklerini Goldman Sachs, 2023 için ABD ekonomik büyüme tahminlerini düşürdüğünü, JPMorgan ekonomistleri, faiz artışları nedeniyle ABD’nin 2023 yılında ılımlı bir resesyona gireceğini, S&P raporunda, Euro Bölgesi ekonomisinin sert bir küçülmeye gitmesini beklendiği, AMB Başkanı Lagarde, Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyonu dizginlemek için ekonomik faaliyeti sınırlaması gerekebileceği, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, enflasyonun birçok ülkede yüksek olduğunu ve küresel ekonomik büyümenin yavaşladığını, Fed Başkanı Powell, ekonominin benzersiz bir şekilde zorlu bir dönemden geçtiğini ve olağan dışı bir dizi ekonomik aksaklıkla uğraşmaya devam ettiklerini, Citigroup Ekonomistleri, ABD ve Euro Bölgesi’nin gelecek 12-18 ayda ılımlı bir resesyona gireceği ve küresel büyümenin trendin altında kalacağı gibi durgunluk ve ekonomik faaliyetlerde yavaşlama olacağına ilişkin açıklamalar yapılmış ve tahminlerde bulunulmuştur.

BÜYÜME KÜRESEL ÇAPTA ZARAR GÖRDÜ

IMF Başkanı Kristina Georgieva, Ukrayna’daki savaşın 2022 ve muhtemelen 2023’te dünya ekonomisi için en negatif faktör olduğunu, büyümenin de küresel çapta zarar gördüğünü, özellikle de gelişmekte olan ülkelere zarar verdiği değerlendirmesini yapmıştır. IMF’in “Hayat Pahalılığı Krizine Karşı Koymak” başlığını taşıyan Ekim 2022 Dünya Ekonomik Görünüm raporunda, kalıcı hale gelen enflasyon, Çin ekonomisinde yavaşlama ve Rusya’nın Ukrayna işgalinden kaynaklanan baskılara dikkat çekilmiş, küresel büyümenin 2021 yılına %6 olmasına karşın 2022’de yüzde 3,2’ye; 2023’te de yüzde 2,7’ye düşeceği, küresel enflasyonun 2022’de yüzde 4,7’den yüzde 8,8’e yükseleceği, 2023 yılında yüzde 6,5’a gerilemesi öngörüsü yer almıştır.

Küresel Ekonomi, ABD, Euro Bölgesi, Almanya, Fransa, İtalya İspanya, Japonya, İngiltere, Çin ve Rusya için 2023 yılı büyümesinin 2022 yılına göre düşeceğini, 2023 yılında ayrıca Almanya, İtalya, Rusya’nın daralmasını öngörmüştür. IMF’nin “Yüksek Enflasyon Ortamında Yön Belirlemek” başlığını taşıyan Ekim 2022 tarihli Küresel Finansal İstikrar Raporu’nda ise, Avrupa’da enerji krizinin kötüleşen görünüme katkıda bulunduğu, devam eden riske açık koşullar, sıkılaşan likidite, inatçı enflasyon ve dünya genelinde merkez bankalarının enflasyonla mücadele etmek için faiz oranlarını artırma çabalarının riskli bir ortamı beraberinde getirdiği ifade edilmiştir. IMF Ekonomisti T. Gudmundsson, Küresel ekonomik büyümedeki yavaşlamaya yönelik kaleme aldığı bir yazısında; küresel ekonomi için beklentilerin önceki tahminlerden bile kötü olduğunu, büyüme beklentilerindeki olumsuzluğun sebepleri olarak, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, faiz oranlarındaki artışlar ve Çin’in sokağa çıkma kısıtlamaları ve tedarik zincirlerindeki aksamaları göstermiştir.

Küresel üretimin üçte birinden fazlasını oluşturan ülkelerin 2022’nin bir bölümünde veya 2023 yılında daralmasını beklediklerini, bazı ülkelerde PMI verilerinde son aylarda bir kötüleşme olduğunu, küresel bir yavaşlama işaretleri olduğunu ancak enflasyonu kontrol altına almaya öncelik verilmeye devam edildiğini, makroekonomik politika ortamının belirsiz olduğu, küresel ekonominin karşı karşıya olduğu zorluklar ve zayıflayan ekonomik göstergelerin ileride daha fazla zorluklara işaret ettiğini belirtmiştir. Aşağıdaki tabloda, ülke ekonomilerinin ve piyasaların canlılığına işaret eden göstergeler en son Ekim veya Kasım ayları verilerini göstermektedir. PMI verileri ağırlıkla gösterge 50’nin altındadır, enflasyon oranı yüksek seviyelerde, perakende satış ve sanayi üretimi dalgalanmakla birlikte daralma göstermekte, büyüme oranları da düşük seviyelerdedir. Sonuç olarak, yapılan açıklamalar ve piyasa verileri, küresel anlamda ve ülkeler bazında yüksek enflasyon, düşük büyüme oranları, resesyon beklentileri, enerji ve gıda krizi, Rusya-Ukrayna savaşı, kırılgan piyasa koşulları altında bir 2023’ün bizi beklediğini göstermektedir. Alınan kararların etkilerinin görülmesi ve Rusya-Ukayna savaşının gelişimi ekonomik koşulların seyri konusunda belirleyici olacaktır