Siyah Kuğu deyimiyle; olması ihtimal dışı görülen, fakat vuku bulduğunda etkisi çok büyük olan ve bir kez gerçekleştikten sonra, onu daha az rastlantısal kılacak bir açıklama uydurduğumuz olaylar kastedilmektedir. Aslında bu kitap konusunu dünyada son dönemde dozu artarak büyüyen ticaret savaşları ile ilişkilendirmek daha doğru olacaktır.

Bugünkü ticaret savaşları bazen direkt cepheden bazen de cephede gözükmeden dolaylı olarak icra edilmektedir. Ülkemizdeki sürece döndüğümüzde, 10 Ağustos günü Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yeni dönem ekonomi modeli sunumu yaparken Trump’ın attığı çelik ve alüminyumdaki gümrük vergilerinin Türkiye için 2 katına çıkarılacağını belirten tweet’i aslında Siyah Kuğu’daki mümkünsüz görünen hadiselerin mümkün olabileceği algısı oluşturulmasına uygun bir örnek teşkil etmektedir. 11 Ağustos 2018 günü gelen yurtdışından gelen ataklar ile TL’nin Dolar ve Euro para birimi karşısında çok hızlı değer kaybı piyasalar için oldukça tedirginlik yarattı. Özellikle süreç vatandaşımıza olumsuz yansıyarak hane halkının satın alma gücünü çok ciddi oranda düşürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vatandaşa ve iş dünyasına yaptığı ‘doları TL’ye çevirin’ çağrısı ile piyasalarda güven algısı ile gerginlik azaldı ve yumuşama yaşandı. Merkez Bankası’nın kurlara kontrollü müdahalesi ile biraz normalleşme oluşsa da usd/TL 6.00’den daha aşağıya henüz inemedi. Ülkemizde bunlar olurken, gelişmekte olan ekonomiler, bu yılki en kötü günlerinden birini yaşadı.

Real, ZAR, Ruble önemli değer kayıpları var. Arjantin’in halen yaptığı anlaşma çerçevesinde IMF’den alacağı miktarın gelmemiş olması büyük sorun teşkil ediyor. Trump’ın Çin için 200 mlr usd’lik ithalata, haftaya vergi uygulamasını başlatacağına dair artan beklenti oluşması, Brezilya’da Ekim’deki seçimlerin yaklaşması, gelişmekte olan ülkeleri beklenenden hızlı bir belirsizliğe doğru götürüyor. Trump’ın Meksika ile yapmak istediği anlaşmalar Meksika için çok parlak görünmüyor. Problemin ana kaynağı; 2008 krizinden bu yana yüklü şekilde ucuz para ile özel sektörü borçlanmış, gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı sıkıntının derinleşmesidir. Bu ülkeler bu dış borçlarını çevirmek durumundalar, dış borç çevirme maliyetlerini yükseltirken, doların yıkıcı etkisi maalesef daha da artmaktadır. Özel sektörün üzerindeki borçluluk, Türkiye’nin de içinde yer aldığı gelişmekte olan ekonomilerin dış borç maliyetlerini katlayarak yükseltmeye devam ediyor. Ülkemizin Bankacılık Sistemi, görece güçlü görünüyor ama vatandaşın satınalma gücü düşerken yapılması gereken en temel ve hızlı adım, tarım ve sanayimizde ‘’Üretim Odaklı ve Üretimi Artıran’’ politikaların çok hızlı hayata geçirilmesinin gerekliliğidir.

Son olarak AVM ve gayrimenkul kiralarında döviz yerine TL ile mukabele edilmesi noktasında Bakan Berat Albayrak’ın yaptığı açıklama çok önemlidir. Özellikle AVM’lerde son birkaç yıldır kapanan mağazaların en temel sorunu artan paritedeki döviz kiraları idi. Daha da önemlisi ticaretinin sorunlu olduğunu bildiren esnafın AVM’den çıkışlarının önü, uzun sözleşmelerin dayatılarak tazminat ödeme talepleri ile kapatılmaktaydı. TL ile vatandaştan para alan ve ticaretini yapan esnafın TL olarak kira ödemesinden daha doğal bir durum olamaz. Eylül ayı da özellikle çok farklı gelişmelerin yaşanacağı bir dönem olarak görülüyor. Umarız hepimiz için pozitife dönecek neticelerin alınmaya başlayacağı bir süreç olur.