“Et ve süt ürünlerinde artış sürüyor”

Gıda fiyatlarındaki keskin tırmanmanın sadece savaşla açıklanamayacağını söyleyen Prof. DR. Kozanoğlu, Dünya Gıda Örgütü (FAO) Gıda Fiyat Endeksi’nin, haziran ayında %2.3’e gerilese de, hala 1 yıl önceki düzeyinin %23.1 üzerinde olduğuna dikkat çekti. Savaştan en fazla etkilenen hububat fiyatlarının son 1 ayda %4,1 düştüğünü ancak hala haziran 2021’den %27.6 daha yukarıda olduğunu belirtti. Benzer eğilimlerin bitkisel yağlar, süt ürünleri ve şekerde de gözlendiğinin altını çizdi. Buna karşın et ve süt ürünlerinde artışın devam ettiğini vurguladı.

“Mutfak masrafları artıyor”

Temmuz 2022 itibarıyla TÜİK’e göre gıda fiyatlarında %94,65 artış olduğunu da hatırlatan Prof. Dr. Kozanoğlu, İTO’nun Ücretliler Geçinme Endeksinde temmuz ayı fiyatlarının %4,09 yükseldiğini, bu oranın gıdada da %4,83’le hız kesmediğini söyledi. TÜİK’te de fiyatlar genelde %2,37 artarken,gıdada ise %3,5’e sıçradığına dikkat çeken Prof. Dr. Kozanoğlu, “Sade vatandaşın mutfak masrafları hem Türkiye’de kontrolden çıkmış enflasyonun bir yansıması, hem de dünyada tarım fiyatlarının zirve yapmasının sonucu olarak artıyor.” saptamasını yaptı. Prof. Dr. Kozanoğlu, yine Temmuz 2022’de fiyatı en fazla artan ürünlerin temel gıda maddeleri yumurta %16.54, pirinç %12.63, patates %9.29, sebzeler %8.49, makarna %7.91 ile ön sıralarda yer aldığını hatırlattı.

“Eğitime, sağlıya, giyime kaynak kalmıyor”

Prof. Dr. Kozanoğlu, Türkiye’nin tüm dünyada gıda enflasyonu yaşayan ülkeler sıralamasında 4’üncü sırada yer aldığını belirtti. Türkiye’de gıdanın tüketim sepetindeki ağırlığının %25,32 olduğunu, bu oranın dar gelirli vatandaşlar arasında %30’un da üzerinde seyrettiğini söyledi. Son dönemde enerji fiyatlarının artışının hem ulaşım hem de ısınma maliyetlerine yansıdığına değindi. Bu nedenle yoksulların gelirlerinin %70’ten fazlasını gıda, ulaşım, elektrik, doğalgaz ve su faturalarına harcamak zorunda kaldıklarını dile getirdi. Prof. Dr. Kozanoğlu, “Bir de borçluların kredi kartları ve ihtiyaç kredisi borçlarını ödedikleri düşülürse; eğitime, sağlığa, giyim kuşama ayıracak paraları kalmıyor. Bırakın tatil yapmayı, güzel bir lokantada yemek yemeyi, düzgün bir kafede keyif yapmayı” ifadesiyle görüşlerini dile getirdi.

Yüksek fiyatların nedeni nedir?

Prof. Dr. Kozanoğlu, gıda fiyatlarındaki bu artışın nedenlerini dört maddede sıraladı. “FAO Gıda Endeksi Mayıs 2020 ile Mayıs 2021 arasında da %40 artış sergiledi. Birincisi, pandemide navlun fiyatlarının artışı, göreceli ucuz bir kategori olan gıda taşıma maliyetlerini iyice yukarı çekti. İkincisi, küresel iklim değişikliğine bağlı sert hava hareketleri başta Çin ve Hindistan birçok ülkenin tarım üretimini olumsuz etkiledi. Üçüncüsü, en belirgin şekilde Çin’de gözlenen bir eğilim, et tüketiminin artışıyla hayvanların yem ihtiyacı da arttı. Bu da özellikle yoksulların tükettiği hububat fiyatlarına da yukarı yönlü basınç yaptı. Dördüncüsü ise finansallaşma gıda ürünlerine de nüfuz ederek buğday, mısır, kahve başta gelmek üzere özellikle türev piyasalar üzerinde spekülasyonu yaygınlaştırdı.” diye konuştu.

Haziran ayı itibarıyla tarım ürünleri üretici fiyat endeksinin yıllık %149 artış gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Kozanoğlu, mazot, tarım ilacı, gübre, yem, tohum tarımdaki belli başlı girdilerin ithal ağırlıklı olduğunu hatırlattı. Kağıt üzerinde gıda ürünlerinde net ihracatçı görünsek de bu girdiler dahil edilince tablonun değiştiğini vurgulayan Prof. Dr. Kozanoğlu, “Döviz kuru ve dolar cinsinden dünya fiyatlarının etkisiyle üretici fiyatları bu yüksek düzeye geliyor. İster istemez bu maliyetler tüketim ürünlerine de yansıyor. Yılın ilk 5 aylık döneminde sırf hayvan yemi ithalatı 2.6 milyar dolara ulaştı.” dedi.

Türkiye, gıda enflasyonunda dünyada 4.sırada

Prof. Dr. Kozanoğlu, Türkiye’nin tüm dünyada gıda enflasyonu yaşayan ülkeler sıralamasında 4’üncü sırada yer aldığını belirtti. İlk sırayı buğday sevkiyatının durması nedeniyle Rusya-Ukrayna savaşının vurduğu Lübnan’ın aldığını, 5 milyon kişinin ciddi gıda güvensizliği ile karşılaştığı Zimbabwe’nin ikinci geldiğini dile getirdi. Latin Amerika ülkelerinde ise daha çok Rusya’nın gübre ihracatının aksamasının olumsuz etkileri hissedildiğini söyledi. Zaten çok ciddi enflasyon sorunu yaşayan Venezuela’nın 3’üncü olduğunu belirterek, Türkiye’nin 4’üncü sırada bulunduğuna işaret etti. “gıda enflasyonuyla manşet enflasyon farkını gösteren gerçek gıda enflasyonu sıralamasına göre de 5. sıradayız”.

Tablo- Dünya Bankası’nın Top 10 Gıda Enflasyonu Sıralaması

Ülke

Yıllık Nominal Gıda Enflasyonu

(%)

Ülke

Yıllık Gerçek Gıda Enflasyonu

(%)

Lübnan

332

Lübnan

122

Zimbabwe

255

Zimbabwe

23

Venezuela

155

İran

33

Türkiye

94

Sri Lanka

26

İran

86

Türkiye

16

Sri Lanka

80

Kolombiya

14

Arjantin

66

Macaristan

10

Surinam

55

Rwanda

10

Etiyopya

38

Burkina Faso

10

Moldova

34

Somali

10

“Gıdada 10,1 milyar dolar ihracat, 8,6 milyar dolar ithalat gerçekleşti”

Prof. Dr. Kozanoğlu’na göre, Türkiye’de ekmek, pirinç, un, bulgur, makarna gibi yoksulların temel beslenme kaynaklarını oluşturan ürünlerin fiyatlarının 2022 içinde %100’e yakın artması durumu daha da vahim hale getirdi. Ayrıca dünyada hububat fiyatları artışının, döviz kurunun da etkisiyle tüketiciye katlamalı yansımasının bir sonucu olduğu değerlendirmesini yaptı. Bir yandan da yüksek fiyatların Türkiye’nin işlenmiş gıda ihracatçısı olmasının yan etkisi olduğu olduğunu belirtti. Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu’nun araştırmasına göre yılın ilk 5 ayında tarım, gıda ve içecek sektörünün 10.1 milyar dolar ihracat, 8.6 milyar dolar ithalat gerçekleştirdiği bilgisini verdi. Prof. Dr. Kozanoğlu, “Buğday, ham ayçiçek yağı ithal ederken; makarna, un, işlenmiş ayçiçek yağı ihraç ediyoruz. Haliyle TL’nin hızla değer kaybının da etkisiyle küresel fiyatlar aynen bizim tüketiciye de yansıtılıyor. Gıda ürünlerinde KDV’nin %8’den %1’e çekilmesinin etkisi de zamanla silindi.” açıklamalarını yaptı.

Prof. Dr. Kozanoğlu son olarak, bugün yaşadığımız sıkıntıların temelinde Dünya Bankası’nın “yapısal reform” programları sonucu tarım desteklerini kesilmesi olduğuna değindi. Bu politikaların, Türkiye’de de uygulanmasının, inşaata dayalı büyüme modeliyle tarım alanlarının ranta açılmasının tarım üretimine büyük darbe vurduğunun altını çizdi.