ANKARA (AA) - Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı,  "Bütün dünyada şu anda büyüme daha yavaş. Küresel kriz öncesi dönemin oldukça altında. Dolayısıyla dış talebimiz bir miktar zayıf olacak. Bunu kabul etmemiz gerekiyor" dedi.

Başçı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının 83. Hesap Dönemi Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada, birçok ülke için olduğu gibi, Türkiye açısından da gelecek dönemde karşı karşıya kalınacak görünümde dış konjonktürün önem arz ettiğini söyledi. 

Dış konjonktürün 2015 yılında Türkiye ekonomisi için hem fırsatlar hem de zorluklar barındırdığını ifade eden Başçı, fırsatlar açısından, düşük seyreden emtia fiyatları ve düşük seyreden uzun vadeli faiz oranlarının iki temel unsur olarak ortaya çıktığını dile getirdi. 

Türkiye'nin emtia ithal eden bir ülke olduğunun altını çizen Başçı, "Düşük enerji ve emtia fiyatları Türkiye'ye net bir şekilde yardım edecek" diye konuştu. 

Aynı zamanda Türkiye'nin net borçlu bir ülke konumunda bulunduğunu belirten Başçı, bu durumun ülkenin düşük uzun vadeli faiz oranlarından yararlanabilmesi imkanının getirebileceğini söyledi. Başçı, bunun net faydalarının gelecek aylarda görülebileceğine işaret etti. 

- "Dış talebimiz bir miktar zayıf olacak"

Fırsatlara karşın, zayıf seyreden dış talep ile avro-dolar paritesinde gözlenen aşırı oynaklıklar olmak üzere iki temel güçlükten de bahsedilebileceğine dikkati çeken Başçı, zayıf dış talebin küresel büyüme hızındaki yavaşlamadan kaynaklandığını dile getirdi. 

Zayıf dış talebin nedenleri konusunda son dönemde tartışmalar yaşandığını ifade eden Başçı, "Farklı görüşler var. Fakat bu bir vaka. Bütün dünyada şu anda büyüme daha yavaş. Küresel kriz öncesi dönemin oldukça altında. Dolayısıyla dış talebimiz bir miktar zayıf olacak. Bunu kabul etmemiz gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu. 

Başçı, bununla ilgili konuların gelecek hafta ABD'de yapılacak G20 ile IMF ve Dünya Bankası toplantılarında ele alınacağını bildirdi.

Bu kapsamda belirsizlik konusunun da değerlendirileceğini anlatan Başçı, belirsizliklerin gerek yatırım gerek tüketim anlamında harcamaları erteletici bir özelliğinin bulunduğunu kaydetti. 

Avro-dolar paritesindeki oynaklıkların da diğer bir zorluk olduğunu vurgulayan Başçı, paritedeki oynaklıkların tarihte eşi az görülür seviyede oluştuğunu ve son 8 aylık dönemde paritede yüzde 20'nin üzerinde hareket yaşandığına dikkati çekti. Başçı, bunun Türkiye açısından "geçici" bir zorluk olarak ortaya çıktığını dile getirdi. 

- Avro-dolar paritesindeki oynaklık

Emtia fiyatlarındaki düşüşün girdi maliyetlerini olumlu yönde etkileyerek enflasyon ve dış denge üzerinde doğrudan iyileştirici rol oynadığını belirten Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Uzun vadeli faiz oranlarındaki gelişmeleri incelediğimizdeyse, gerek avro bölgesinin uzun vadeli faizlerinin gerekse ABD Hazinesinin uzun vadeli tahvil faizlerinin enflasyon beklentilerindeki düşüş ile birlikte gerilemekte olduğunu görüyoruz. Elbette ki bu gelişmelerin Türkiye'deki finansal piyasalar üzerinde de yansımaları oluyor. Nitekim, Türkiye'de de gösterge tahvil faizi küresel kriz öncesi seviyesinin oldukça altında bulunuyor.

Ekonomik büyüme eğilimlerinde görülen farklılaşma nedeniyle, ABD'deki para politikasının yavaş yavaş normalleşme sürecine girmesi ancak avro bölgesindeki zayıflıktan ötürü para politikasının bir derece daha gevşetilmiş olması, geçtiğimiz yılın ikinci yarısında yeni bir dengenin oluşmasına yol açmıştır. Avrupa'da faiz oranlarının daha hızlı gerilemesi ABD dolarının avro karşısında güçlenmesine neden olmuştur. Dolayısıyla, ABD doları son bir yıllık dönemde benzer şekilde belli başlı diğer para birimlerine karşı da değişen oranlarda değer kazanmıştır. "

- "Risk primlerindeki artış DİBS getirilerine yansıyor"

Geçtiğimiz yıl, küresel para politikalarındaki belirsizliklerin artmasının risk primlerinde ve kur oynaklıklarında artışlara neden olduğunu ifade eden Başçı, bu unsurlardan dolayı gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımlarının oynak bir seyir izlemeye devam ettiğini söyledi. Anılan sebeplerin yanı sıra 2014 yılının sonlarından itibaren artan iç ve dış belirsizliklerden dolayı Türkiye’ye özgü risk primlerinde de bir miktar bozulma gözlediklerini belirten Başçı, yakın dönemde yaşanan "risk primlerindeki bu artışın, farklı vadelerdeki DİBS getirilerine de yansıdığını kaydetti.

Belirsizliklerin bir süre için tüketim ve yatırım harcamalarının ertelenmesine neden olduğunun altını çizen Başçı, bu dönem geçtiğinde ise gerek tüketim ve yatırım harcamalarının arttığını gerekse fiyatlamaların eski seviyelerine gelebildiğini dile getirdi. 

- "Kredilerin ve para arzının büyüme hızları makul düzeylerde"

Geçen yılın başlarında uyguladıkları sıkı para politikası duruşu ve yılın ortalarında azalan belirsizlikler neticesinde, finans piyasalarındaki oynaklığın yıl ortasında düştüğünü ve risk primlerinde kısmi iyileşme yaşandığını hatırlatan Başçı, konuşmasını şöyle tamamladı: 

"Uygulamakta olduğumuz para politikası bileşiminde farklı araçları esnek bir şekilde kullanmaya devam ediyoruz. Likidite politikamızı konjonktürel gelişmeleri de dikkate alarak enflasyonu düşürücü yönde kullanmaktayız. Nitekim, çekirdek enflasyon göstergelerinin seyrinde önemli bir iyileşme kaydetmiş bulunuyoruz.

Diğer taraftan, bildiğiniz gibi, döviz kurlarında gözlenebilen aşırı oynaklığın enflasyon ve finansal istikrar üzerinde etkileri bulunabilmektedir. Bu nedenle döviz rezervlerimizi de aşırı oynaklık dönemlerinde destekleyici bir araç olarak kullanabilmekteyiz. Uygulamakta olduğumuz para politikası çerçevesinde, krediler ve para arzı, gerek fiyat istikrarı gerekse finansal istikrar açısından yakından takip ettiğimiz başlıca değişkenlerdendir. Sıkı para politikası duruşu ve alınan makro ihtiyati önlemlerin etkisiyle kredilerin ve para arzının büyüme hızları makul düzeylerde seyretmektedir."

(Bitti)