Geçtiğimiz yazılarımda Türkiye’nin en büyük önceliğinin ekonomi olması gerektiği vurgusunu ısrarla satırlarıma taşımıştım. Ancak bunun mümkün olamadığını görüyoruz. Geçmişi hatırlayalım ki gelecekte neler yaşayacağız konusuna ışık tutabilelim. 2013 yılını hatırlayalım, Türkiye tarihinin en düşük faiz seviyesini görmüş, tam o sırada bizde Gezi olayları patlamış, aynı zamanda ABD de faiz artırımına gideceğini işaret etmişti. Bütün dünya merkez bankaları da pozisyonlarını buna göre ayarlamaya başladığı dönemde faiz artırımı konusunda yine ağır hareket etmiştik.

Herkes döviz ve faizdeki hareketlenmeleri bilinçsizce Gezi Parkı olaylarına bağlıyordu. O zaman da uyarmıştım. Arkasından 17-25 Aralık serüveni başladığında yine Hükümet, acil faiz artırımına gitmesi gerekirken o ayki MB toplantısında pas geçilmişti. Ardından o döneme göre rekor bir faiz artırımı yapılarak ateş söndürülmüştü.  Bu ilk serüvenlerden sonra Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek döneminde de aynı gerginlik ve direnç yüzünden faiz artırımı serüvenlerinde hep fazla bedel ödedik. Hatırlayın Mehmet Şimşek, gerekli olduğu için faiz artırımı yaptı, arkasından dönemin başbakanı, “arkamdan iş çeviriyorlar” dedi.

Bu örnekleri çoğaltarak gidebiliriz. Bu örnekleri ve geçmişi neden hatırlatıyorum? Çünkü piyasa faiz artırımı fiyatlamasını yaptığında, siz ne derseniz deyin, piyasa fiyatına gelmek zorundasınız. Koskoca ABD bile enflasyon ve ekonomi fiyatlamalarına bakarak para politikasını belirliyor. Eğer kısa vadeli faizi yükseltirseniz, uzun vadeli faiz ve kur düşer. Enflasyon da buna paralel düşecektir.

Hatırlayın Naci Ağbal geldi ve faizi piyasa fiyatına çekti. Ne oldu, kur 6.80’lere kadar gevşedi. Naci Ağbal sihirbaz mıydı da kuru düşürdü? Hayır tabi ki… Piyasanın fiyatlamalarına uydu, ona göre MB Başkanı gibi davrandı, piyasa ile inatlaşmayıp yeni bir sayfa açarak, piyasaya güven verdi. İki tane grafik paylaşacağım, dediğimin net anlaşılabilmesi için.

1. grafikte kısa vadeli faiz artırımında ne olmuş?

2. grafikte faiz artırıldığında uzun vadeli faiz ne olmuş?

Daha net anlaşılacaktır.  

1.Grafik (5 yıllık tahvil grafiği):

2. Grafik (En uzun vadeli 10 yıllık tahvil grafiği):

2020'de 6 Kasım Cuma gününü 7 Kasım Cumartesiye bağlayan gece yarısı Cumhurbaşkanı Kararı ile Merkez Bankası (TCMB) Başkanlığı görevine atanan Naci Ağbal, TL'nin değerinin dibe vurduğu ve TCMB rezervlerinin tükendiği bir noktada göreve geldi. 132 günlük serüvende ne yaptı? Gelir gelmez piyasa faizine MB faizini çekeceğinin sinyalini vererek piyasaya ilk güveni verdi. Ardından grafiklerde de görüldüğü gibi kısa vadeli gösterge faizi artırıldığında 5 yıllık tahviller yüzde 15’lerden 12.92’lere düşmüş, 10 yıllık tahviller ise yüzde 14.67’den yüzde 11.88’lere gerilemiş. Demek ki kısa vadeli faizler artırıldığında uzun vadeli faizler düşüyormuş. Çünkü piyasa fiyatlamalarına yaklaşıp para politikasını buna göre kurgularsanız piyasaya siz yön verirsiniz.

Şimdi bu iki grafikte son durumumuzu görüyorsunuz. Faiz düşürüldüğünde 5 yıllıklar 18.40’a çıktı, 10 yıllıklar 17.98’de aktif, bugünkü faiz de 17.81’de seyrediyor. Bizler faiz artırıcı falan değiliz yanlış anlaşılmasın, size fiyatlamaları göstermek istedim. Tabi ki yüksek faizin olumsuz yönleri var. Nedir bunlar? Ekonomide üretim yavaşlar, yatırım durur. Ama bugün tamamen tüketim toplumuna doğru evrilen Türkiye ekonomisi bu faiz indirimi hamlesi ile enflasyonu derinden hissedecektir. Kurdaki yükseliş fiyatlaması ile daha fazla pahalılık olacak. Türk lirasının değer kaybetmesi ile alım gücü iyice daralacak.

Bundan sonraki süreçte fiyatlamalar konusunda uyarmak istiyorum. Enflasyon yükseliş eğiliminde devam edecek. ABD, şimdilik faiz artırımı sürecini uzatıp toksin varlıkların alım programının yavaşlamasını ağırdan aldı. Bu iyi gelişme, eğer bunun tersi olsa, ABD “ben faiz artırımına geçiyorum” deseydi dolar ve TL’de çift haneleri görebilirdik. Muhtemelen Merkez Bankası da bu gelişme üzerine biraz nefes aldığımız için sözde faiz indirimine gitti. Sözde diyorum gördüğünüz gibi uzun vadeli tahvil rakamları tam tersi yukarı gitti. Yani siz faiz indiriyorum dediniz, uzun vadeli faizler yukarı gitti. Bunu unutmayalım. Çünkü faiz indirim süreci gerçekçi değil, enflasyonun aşağı ineceğine kimse inanmıyor. Bu kararın uzun vadeli sürdürülemez bir döngü olduğunu hepimiz biliyoruz. Reel faiz eksi olduğunda pandemi döneminde gördük neler olduğunu. Tekrar görüşmek dileğiyle.