2020’de Koronavirüs salgını ve makroekonomik etkenler nedeniyle, çoğu disiplinde olduğu gibi, vergi alanında da dikkatlerimiz ve önceliklerimiz kriz yönetimine yoğunlaştı. Oysa Vergide 2020’de önemli ve uzun vadeyi etkileyecek gelişmeler de oldu. Bunların bazıları yasal düzenlemeye dönüşürken bazıları da kuvvetli beklentiler halinde 2021’e taşındı.

Bu yazımda, bazıları CFO’ların ve vergi yöneticilerinin gündeminde yeterli önceliği alamayan bazıları da kısa vadeli gündemi baskı altına alan konuları serbest bir düzen içinde hatırlatarak bir ufuk turu yapmayı düşündüm. Hadi başlayalım:

Kesinleşmiş Alacaklara Yapılandırma Kolaylığı... Yeterli mi?

Kamuya olan borçlara ödeme kolaylığı sağlayan 7256 sayılı Kanun, 17 Kasım 2020'de Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. 289 milyar TL vergi ve 165 milyar TL SGK borcunun bu kapsamda olduğu ve diğer kamu alacakları da dikkate alındığında 4 milyon kişiyi ilgilendirdiği düşünülüyor. 

Yapılandırmaya konu olacak alacaklar esas itibarıyla 31.08.2020 öncesindeki döneme ait olup 17.11.2020 tarihi itibariyle vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan alacakları kapsıyor. Bu durumda;

  • Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklar

  • Kesinleşmiş olsa bile 31.08.2020 tarihinden sonraki dönemlere ait olan alacaklar

Bu yapılandırmadan yararlanamayacaktır.

Yapılandırmadan yararlanmak isteyen mükelleflerin 31 Aralık 2020’ye kadar başvurmaları ve yapılandırdıkları vergi borçlarının ilk taksit ödemesini de en geç 1 Şubat 2020’de yapmaları gerekiyor (SGK için 1 Mart 2020). Cumhurbaşkanı, başvuru ve ilk taksit ödeme sürelerini bir aya kadar uzatmaya yetkili. 

Yasa, gecikme zamlarında ve cezalarda önemli ölçüde indirim sağlayıp ve borç tutarlarında taksitlendirme olanağı sağlıyor; ancak özellikle Koronavirüs salgınına karşı alınan önlemler çerçevesinde faaliyetleri durdurulan veya kısıtlanan çok sayıdaki işletme, bu ödeme takvimi karşısında isteksiz görünüyor. 

Diğer taraftan, sadece kesinleşmiş borçların kapsama alınıp, ihtilaflı borçlar ile inceleme aşamasındaki dosyaların kapsam dışı kalmış olması da 7256 sayılı Kanun ile getirilen yapılandırmadan beklenen tahsilatın düşük kalmasına yol açacak gibi görünüyor.

Daha önceki dönemlerde çıkarılan yapılandırma kanunlarında inceleme süreci devam eden, uzlaşma aşamasına gelen ve hatta dava aşamasında mali idare tarafından ilk derecede kazanılmış olan ihtilaflı alacak statüsündeki vergi ve cezalar da yapılandırma kapsamına dahil edilmişti.

Yine Varlık Barışı Geldi

7256 sayılı Kanunla yapılan bir başka düzenleme de Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 93. Madde ile yeni bir Varlık Barışı getirilmesi şeklinde yapıldı. Bu imkândan 30 Haziran 2021 tarihe kadar yararlanılabilecek. Cumhurbaşkanı'na, Varlık Barışı’nın süresini 30 Haziran 2022 tarihine kadar uzatma yetkisi verildi.

Varlık barışından yararlanacak olan gerçek veya tüzel kişilerin;

  • Yurt dışında bulunan varlıklarını Türkiye’deki banka veya aracı kurumlara bildirmesi ve 3 ay içinde Türkiye’ye getirmesi,

  • Türkiye’de bulunan, ancak kayıtlarda yer almayan varlıklarını vergi dairesine bildirmesi ve kayıtlara alması gerekiyor.

Varlık barışının kapsamına, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları giriyor. Yurt içinde ise bunlara ilaveten taşınmazlar da kapsamda.

Varlık Barışından yararlananlar aşağıdaki avantajları sağlamış olacaklar:

  • Bildirilen varlıklar için geçmişe dönük herhangi bir vergi ödenmeyecek 

  • Bildirilen varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak

  • Bildirilen varlıklar sermayeye ilave edilebilecek

  • Şirket ortaklarına dağıtılması halinde stopaj yapılmayacak, bu tutarlar ortaklar nezdinde de vergilendirilmeyecek

  • Yurt dışındaki varlıklarını beyan edenlerin otomatik bilgi değişimi nedeniyle karşılaşabilecekleri vergi riski ortadan kalkacak

2021’de Devam Edecek Olan Vergi İndirimleri

2020’de Koronavirüs salgınının etkilerini hafifletmek amacıyla bazı vergi oranlarında geçici olarak indirimler yapılmıştı. 

14 Aralık 2020’de yapılan Kabine toplantısını takiben Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan kararlar şöyledir:

  • Gayrimenkul kiralamalardaki yüzde 10 olarak uygulanan indirimli stopaj oranı 31 Mayıs 2021’e kadar uzatıldı.

  • İşyeri kiralama işlemlerinde yüzde 8 olan indirimli KDV oranı 31 Mayıs 2021’e kadar devam edecek.

  • Konaklama, yeme içme, yolcu taşıma sektörleri gibi bir dizi sektör için yıl ortasında alınan KDV indirimleri de 31 Mayıs 2021’e kadar uzatıldı.

Ayrıca, 7256 Sayılı Kanun ile yapılan düzenlemeye göre konaklama vergisinin yürürlük tarihi 1.1.2021’den 1.1.2022 tarihine ertelenmiştir.

Mücbir Sebep Hali İlan Edilecek mi?

Hazine ve Maliye Bakanlığı 2020 Mart ayında yayınladığı 518 nolu VUK Tebliği ile Koronavirüs salgınından doğrudan etkilenen birçok sektördeki işyerleri ile belli yaş grubundaki mükellefler için vergi ödevleri yönünden mücbir sebep halinin varlığını kabul ve ilan etmişti. 1 Nisan 2020 ila 30 Haziran 2020 arasını kapsayan bu döneme ilişkin olarak, kapsamdaki mükelleflerin mart, nisan ve mayıs dönemlerine ilişkin KDV ve muhtasar beyannamelerin verilme süresini 27 Temmuz 2020 günü sonuna ertelemiş ve ödeme sürelerini de altışar ay uzatmıştı. SGK da uygulamasını buna paralel olarak düzenlemişti.

Temmuz ayından itibaren adım adım normalleşme düzenine geçilmiş ise de ikinci dalgada Koronavirüs vakalarının artması nedeniyle, 20 Kasım 2020'den geçerli olmak üzere yeniden Mart ayındakine benzer idari tedbirler alınmak zorunda kalındı. Yeme-içme, eğlence, spor ve oyun salonları, sanat faaliyetleri başta olmak üzere birçok sektörde getirilen kısıtlamalar ticaret hacmini oldukça daraltacak ve vergi ödevlerinin yerine getirilmesini zorlaştıracak gibi görünüyor.

31 Aralık günü saat 21.00’dan başlamak üzere, 4 Ocak 2021 saat 05.00’e kadar sürecek sokağa çıkma yasağı ile başlayacak olan 2021'de geniş bir mükellef grubunun gündemini bu soru işgal ediyor. Acaba yine mücbir sebep hali ilan edilip vergi takviminde ve ödemelerde bir hafifleme getirilecek mi?

2021'de Vergi Barışı da Gelecek mi?

7256 sayılı torba yasada sadece kesinleşmiş kamu alacaklarının yapılandırılması ve Varlık Barışı yer aldı. Oysa piyasada bir “Vergi Barışı” paketinin de bu yasada yer alması beklentisi oldukça yaygındı. Geçmiş tecrübeler ışığında Vergi Barışı denince aklımıza şöyle kalemler geliyor:

  • Matrah artırımı

  • Kasa hesabı düzeltmesi

  • Ortaklar cari hesabı düzeltmesi

  • Stok farkları düzeltmesi

  • Kur değerlemesinin vergi dışı bırakılması

  • İnceleme safhasındaki vergi alacakları

  • Uzlaşma safhasındaki vergi alacakları

  • Dava safhasındaki vergi alacakları

Bu başlıkların da torba yasada yer bulacağı beklentisi oldukça yüksekti. Yasa Meclis’ten geçtiğinde bu kalemlerin kapsama alınmamış olduğu görüldü.

2021 bütçesinin ve diğer makroekonomik göstergelerin ışığında, piyasanın hala yukarıda belirttiğimiz konularda düzenleme yapılması beklentisinde olduğunu gözlemliyoruz. Değişen ekonomi yönetimince farklı bir yaklaşım sergilenmesi de olasılıklar içindedir. 2021’de bu başlıkları izlemeye devam edeceğiz.

Şirket Bilançolarındaki Bozulmalara Çare Beklentisi

Vergi Usul Kanunu’na göre, Enflasyon muhasebesi uygulama şartları oluştuğunda, değerleme yaparken Yİ-ÜFE Endeksi kullanılıyor. TUİK tarafından Yİ-ÜFE (2003=100) tablosunda son açıklanan değer 2020 Kasım sonu itibariyle 555,18 olmuş. Demek ki 2003 yılında 100TL olarak ifade edilen bir varlığın veya yükümlülüğün değeri bugün itibariyle 555TL’ye yükselmiş durumda.

İşletmelerin bilançolarında yer alan arsa, arazi ya da demirbaş gibi varlıklar, muhasebe standartlarına göre “Parasal Olmayan Kıymetler” olarak adlandırılır. Bunlar, ulusal para değerindeki değişmelere rağmen satın alma güçleri değişmeyen kıymetlerdir. Bu nedenle, yüksek enflasyon dönemlerinde işletmelerin finansal tablolarının gerçek durumu göstermesi ve enflasyondan kaynaklanan fiktif kazançların önlenebilmesi amacıyla bu kıymetler belli şartlar gerçekleşirse, Yİ-ÜFE endeksi kullanılarak değerlemeye tabi tutulurlar.

VUK Mükerrer Madde 298’e göre, son 36 aylık Yİ-ÜFE artış oranı %100’den fazla ve son 12 aylık Yİ-ÜFE artış oranı %10’dan fazlaysa ve her iki şart birlikte gerçekleşiyorsa enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur. Bu ikili şart uzun süredir gerçekleşmediği için enflasyon muhasebesi de uygulanmıyor. Maddenin yürürlük tarihinden itibaren bu şartlar ilk ve son defa 2003/2004 yıllarında gerçekleşmişti. Enflasyon oranlarının seyrine göre 2021’de bu madde otomatik olarak yeniden işlerlik kazanabilir. Ya da başka bir çözüm yolu bulunabilir.

2021 gündeminin önemli bir kaleminin de yeniden yükselme eğilimine giren enflasyonun işletme bilançolarını bozmasına karşı alınacak önlemler olacağını düşünüyoruz. Kanımızca, enflasyon muhasebesinin uygulanmadığı dönemler boyunca Yİ-ÜFE değerinde oluşan 5,5 katlık artış oranı dikkate alınarak, mükelleflerin aktiflerine kayıtlı bulunan taşınmazların değerini 31 Aralık 2020 bilançolarına yansıtma imkânı getirilmeli ve işletmelerin finansal tablolarının gerçek durumuna yaklaştırılması sağlanmalıdır. Bu hem sermaye piyasalarına fon sağlayanların hem de kredi kuruluşlarının değerlendirmelerinde kolaylık sağlayacaktır. Şirketlerin teknik iflas riskini de azaltacaktır.

Devreden KDV Sorunu 2021’e Devretti

Geçtiğimiz yıllarda, işletmelerin bilançolarında devreden ve uzun süredir indirilemeyen KDV tutarlarının iade edilebilmesi amacıyla çalışmalar yapıldığını hatırlıyoruz. Örneğin, 2018 yılında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen bir yasa teklifinde, şirket bilançolarında birikmiş devreden KDV’nin, bütçe olanakları çerçevesinde yıllara yayılı şekilde iadesi yahut muhtelif vergi borçlarına mahsup edilmesi veyahut gider yazılması konusunda düzenlemeler yapma konusunda Maliye Bakanlığı’na yetki maddesi yer almıştı. Bu teklif Genel Kurul’dan geçemedi. Ancak kamuoyunda bu yöndeki beklentiler de azalmadı.

Almanya, Belçika, Hollanda, İngiltere, Singapur, Güney Kore gibi ülkelerde, sebebine bakılmaksızın “devreden KDV”nin iade alınabildiği sistemler uygulanmaktadır. Ülkemizde ise sadece indirimli oran veya istisna uygulamalarından kaynaklanması halinde devreden KDV’nin iadesi mümkün. Bunun dışındaki işlemlerde indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV süre sınırı olmaksızın devrediyor. Öyle ki, şirketin tasfiye edilmesi halinde mükellefin bu alacağı devlete kalıyor. Geri alınamıyor. Sırf bilançosundaki devreden KDV nedeniyle alınıp satılan, birleşmeye konu edilen şirketlere sıkça rastlanıyor.  

2021’de bir süre daha devam edeceği anlaşılan Koronavirüs salgınının tetiklediği daralmaya karşı kamudan özel kesime kaynak aktarmanın verimli bir yolu olarak devreden KDV sorununun çözümüne yeniden eğilmek yararlı olabilir. Çeşitli yazarlarca dile getirilen öneriler arasında,

  • Devreden KDV’nin, sebebine bakılmaksızın belli bir plan dahilinde iade edilmesi,

  • Şirketlerin aktifindeki devreden KDV tutarlarının gümrük işlemlerinde teminat olarak sayılması, 

  • Devreden KDV’nin vergi ve SGK borçlarına mahsup edilmesi, ödemenin bu şekilde yapılması,

  • Gider yazılmak suretiyle gelir ve kurumlar vergisi matrahından indirilmesi,

  • Devreden KDV karşılığında uzun vadeli ve düşük faizli hazine bonosu verilmesi, bunların teminat olarak kullanımına olanak sağlanması,

  • KOBİ’lerce kullanılan KGF garantili kredilerin tasfiyesinde kullanılması,

gibi dikkate değer alternatifler bulunmaktadır.

Otomatik Bilgi Değişimi Başladı

2020 itibarıyla 107 ülkenin taraf olduğu “Finansal Hesap Bilgilerinin Otomatik Değişimine İlişkin Çok Taraflı Yetkili Makam Anlaşması’’nı Türkiye 21.04.2017 tarihinde imzalamış ve 31.12.2019 tarihinde onaylamıştır. Böylece Türkiye Gelir İdaresi, karşılıklılık temelinde, ilgili ülkelerin mukimlerine ait finansal hesap bilgilerini, finansal kuruluşlardan toplayıp ayrı bir talep gerekmeksizin (otomatik olarak) her yıl ilgili ülkeyle paylaşacaktır.

Otomatik bilgi değişimi; kişilerin, yerleşik olduğu ülke dışındaki diğer ülkelerde bulunan finansal hesap bilgilerinin, vergi idarelerince her yıl karşılıklı ve otomatik olarak elektronik ortamda gönderilmesidir. 

Bu kapsamda; mevduat, saklama ve yatırım kuruluşları ile belirli sigorta şirketleri nezdindeki; 

  • Mevduat hesapları, 

  • Saklama hesapları, 

  • Ortaklık ve borç ilişkisi menfaati, 

  • Nakdi değer sigorta sözleşmeleri, 

  • Düzenli ödeme sözleşmelerine ilişkin finansal bilgiler paylaşılacaktır.

Değişime tabi tutulacak bilgiler;

  • İlgilinin adı ve soyadı,

  • Adresi, 

  • Yerleşik (mukim) olduğu ülke ve vergi kimlik numarası (VKN), 

  • Doğum yeri ve tarihi, 

  • Hesap numarası, hesap bakiyesi ya da değeri, 

  • Hesaba yıl içinde ödenen faiz, temettü gibi gelirlerin ya da hesapta tutulan varlıklardan elde edilen gelirlerin toplam brüt tutarı gibi bilgilerden oluşmaktadır.

  • Gayrimenkul ve taşıt bilgileri otomatik bilgi değişimi kapsamında değildir. 

  • Hesap hareketleri detayı da bu kapsamda finansal kuruluşlardan alınmayacak ve paylaşım konusu yapılmayacaktır.

Hangi ülkelerin bilgi paylaşımı yaptığına ilişkin güncel liste OECD Automatic Exchange Portal web sitesinden güncel olarak izlenebilmektedir. Ağustos 2020 tarihli son güncel listeye göre Türkiye 57 ülkeden bilgi alırken 77 ülkeye de bilgi vermektedir. 

Çok sayıda Türk vatandaşının yerleşik olduğu Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika ve Avusturya Türkiye’nin (2019 yılına ait bilgilerin paylaşılacağı) 2020 yılı bilgi değişimi takvimine alınamamıştır. Bu ülkelerde yaşayan ancak birikimlerini Türkiye’de değerlendirmeyi tercih eden vatandaşlarımız bilgi değişiminin bir yıl daha ötelenmesini beklemektedirler. 2021’de Türk Gelir İdaresi’nin gündeminde bu konu önemli bir yer işgal edecek gibi görünüyor. 

Türkiye’de yerleşik olduğu halde yurt dışında birikim yapanlar için çözüm yukarıda belirttiğimiz gibi Varlık Barışından yararlanmak olacaktır.

Transfer Fiyatlamasında Yeni Raporlama Düzeni

Şubat 2020’de yayınlanan 2151 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Transfer Fiyatlandırması (TF) belgelendirme yükümlülüklerinde önemli değişiklikler yapıldı. Bu düzenlemeler 2020 yılı boyunca ilgili uzmanların gündemini işgal etti. 2021’de ise etkilerini ve sonuçlarını daha çok hissedeceğiz.

Mevcut yıllık TF belgelendirme düzeni aynen devam etmektedir. Buna göre; 

  • Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’na kayıtlı mükelleflerin ilişkili kişilerle yaptıkları tüm işlemler 

  • Diğer vergi dairelerine kayıtlı kurumlar vergisi mükelleflerinin ilişkili kişilerle yaptıkları sadece yurt dışı işlemleri ile serbest bölgelerde bulunan ilişkili kişileriyle yaptıkları işlemler 

  • Serbest bölgelerde faaliyet gösteren kurumlar vergisi mükelleflerinin ise ilişkili kişilerle yaptıkları yurt içi işlemler için, her yıl rapor hazırlamaları gerekmektedir. Yıllık transfer fiyatlandırması raporu, kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresine kadar hazırlanır.

Yeni düzenlemede ise OECD BEPS Eylem planı doğrultusunda iki yeni yükümlülük daha getirilmiştir.

  1. Genel rapor (Master File); çok uluslu işletmeler grubunun organizasyon yapısı, işletme faaliyetlerinin tanımı, sahip olunan gayri maddi haklar, grup içi finansal işlemler ile finansal ve vergisel durumunu içerecek şekilde beş ana kategoriden oluşur.  

    • Bu rapor, aktif büyüklüğü ve gelir tablosundaki net satışlar tutarının her ikisi de 500 milyon TL ve üzerinde olan kurumlar vergisi mükellefleri tarafından hazırlanır. 

    • İlgili hesap dönemini takip eden hesap döneminin sonuna kadar hazırlanması gerekir. İlk genel rapor, 2019 hesap dönemi için (yani 2020 sonuna kadar) hazırlanmalıdır.

  1. Ülke Bazlı Raporlama (Country-by-Country reporting): Konsolide grup geliri 750 milyon Euro ve üstü olan çok uluslu işletmeler grubunun faaliyet gösterdiği her bir ülke ile ilgili gelir, vergi öncesi kar/zarar, ödenen gelir/kurumlar vergisi, tahakkuk eden gelir/kurumlar vergisi, sermaye, geçmiş yıl karları, çalışan sayısı ile nakit ve nakit benzeri dışında maddi varlıklar gibi bilgilerin yer aldığı bilgi formu niteliğinde olan rapordur.

    • İlk ülke bazlı rapor, 2019 hesap dönemi için, 31 Aralık 2020 tarihine kadar elektronik ortamda İdare’ye sunulur. Gelir İdaresi Başkanlığı’nca 17 Aralık 2020 yayımlanan Sirküler ile bu süre, 26 Şubat 2021 Cuma günü sonuna kadar uzatılmıştır.

    • Öte yandan, Ülke Bazlı Raporların (CbCr) Değişimine İlişkin Yetkili Makam Anlaşması 22 Aralık 2020 tarihi itibariyle aktive edilmiştir. Ülkemiz İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, İsviçre’nin de arasında bulunduğu 47 ülkeden bilgi alma ve 37 ülkeye ise bilgi verme noktasındadır. Bağlantısı verilen OECD sayfasından CbCr bilgilerinin otomatik değişimine katılan ülkelerin güncel listesine ulaşabilirsiniz.  

    • Bu son düzenleme ışığında, ana merkezi Türkiye’ye CbCr bilgisi veren ülkelerde yer alan çok uluslu şirketlere ait işletmelerin Türkiye'de ülke bazlı raporlama yapma zorunlulukları ortadan kalkmaktadır.

Çok Taraflı Vergi Anlaşmasının Muhtemel Etkileri

2021 yılında sıkça konuşacağımız konulardan biri de Çok Taraflı Vergi Anlaşması (Multilateral Instrument-“MLI") ve bu Anlaşma’nın Çifte Vergilemeyi Önleme Anlaşmaları üzerindeki (“ÇVÖ”) etkisi olacaktır.

Herhangi iki ülkenin kendi ekonomik, siyasal ve vergisel durumlarını dikkate alarak imzaladıkları ikili ÇVÖ anlaşmaları global ölçeğe çıkıldığında vergisel boşluklar yaratmakta, şirketlerce elde edilen karların düşük vergili ya da hiç vergi uygulamayan ülkelere suni yöntemlerle aktarılmasını engelleyememektedir.

Bu nedenle, G-20 önderliğinde, OECD BEPS Eylem planı oluşturulmuş ve “Çok Taraflı Enstrüman” (MLI) hazırlanmıştır. 

MLI, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 68 ülke tarafından 7 Haziran 2017 tarihinde Paris’te imzalanmıştır. Bu Sözleşme, imza sahibi ülkeler arasında imzalanmış olan ÇVÖ anlaşmalarının çeşitli hükümlerinin topluca değiştirilmesini öngörmektedir.

Söz konusu "Çok Taraflı Sözleşmenin Uygulanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi” ile TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulmuştur. Teklifin aynen yasalaşması halinde halen istisna yöntemini içeren (aralarında çok sık uygulanan Hollanda ÇVÖ Anlaşması da bulunan) 22 ÇVÖ Anlaşmasının çifte vergilendirilmenin önlenmesine ilişkin hükümleri değişecek, halen uygulanmakta olan “istisna” yönteminin yerine “mahsup” sistemi geçecektir. Bu durum daha önce kurulmuş olan vergisel yapılanmaların finansman yükünü arttırabilir, hatta bunları tamamen işlevsiz kılabilir.

Bununla birlikte, Türkiye açısından MLI ile ilgili yasal süreç henüz tamamlanmamıştır. Bu süreç tamamlanıncaya dek Türkiye’nin Sözleşmeye koyduğu çekince, bildirim ve tercihlerde değişiklikler söz konusu olabilecektir. 

Bu nedenle, 2021 yılında Türkiye’nin MLI ile ilgili tercihleri ve TBMM’ndeki yasa teklifinin durumu yakından izlenmelidir. Yürürlüğe girecek olan yeni yasal düzenlemeler, Türkiye’deki yabancı sermayeli şirketlerin ve yurt dışında yatırım yapan Türk sermayedarların mevcut yapılanmalarını gözden geçirmelerine sebep olacak ölçüde önemli olabilir.

Sonsöz

Önümüzdeki dönem bir yandan ekonomik daralma potansiyeli ile baş edebilmek için yeni kaynaklar bulunup piyasanın ayakta tutulmasını, diğer taraftan makro dengelerin aşırı bozulmasını önlemek için bu kaynakların doğru yerlerde ve doğru zamanlama ile kullanılmasını gerektirmektedir. Bu konuda maliye politikalarına çok iş düşecektir. Umarım, 2021 yılının vergi ufkunu gözlerken bu bilgiler yararlı olur.

Ahmet Cangöz