Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre son on yılın en yüksek düzeylerinde seyreden gıda fiyatlarının daha da artmasından ve açlık sorununun daha da şiddetli bir hal almasından endişe ediliyor. Salgın ve kuraklık nedeniyle ortaya çıkabilecek olası gıda ihtiyacını karşılamak için Çin, Hindistan, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkelerin gıda stoklarını artırmaya yönelmesi, bazı ülkelerin tarım ürünleri ihracatına limit ve yasak koyması küresel gıda fiyatlarının özellikle son bir yılda daha fazla tırmanmasına neden oldu.

Dünya tarım ürünleri ihracatının yüzde 58.5’lik kısmını sadece 8 ülke yapıyor. 2020 itibariyle dünya tarım ürünlerinde ihracat payı yüksek olan 20 ülke, artan talep karşısında ürün arzını kısıp fiyatları artırdı. Bu süreç küresel gıda güvenliği başta olmak üzere gıdaya ulaşamama, sağlıksız ve yetersiz beslenme ile açlık gibi önemli sorunlara neden oluyor. Pandemi sürecinde tüm dünyada insanların sağlıklı bir hayat sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu gıdalara erişiminde önemli sıkıntılar yaşandı.

Bu nedenle, küresel anlamda gıda arzı güvenliğini sağlamak için ülkelerin ticaret yollarını sürekli açık tutmaları isteniyor. FAO tarafından açıklanan verilere göre küresel gıda fiyatları, 2 aylık düşüşün ardından Ağustos ayında aylık bazda 3.1 yükseldi. Geçen yılın aynı dönemine göre ise artış yüzde 33 oldu. Şeker, bitkisel yağlar ve tahıl grubunda yükselişler etkili oldu. İklim değişikliğine bağlı olarak meydana gelen olağanüstü hava olayları daha önce görülmemiş bir şekilde dünyanın neredeyse tüm bölgelerini etkiliyor.

Tüm dünyaya yetecek kadar gıda üretilmesini zorlaştırabilir. Böyle bir durumdan en çok etkilenecekler ise az gelişmiş ve fakir ülkeler olacak. FAO’nun yapmış olduğu açıklamada, küresel olarak 34’ü Afrika 9’u Asya’da olmak üzere 45 ülkenin gıda için dış desteğe ihtiyacı olduğunu, yüksek düzeyde gıda güvencesi sorununun devam ettiğini, önümüzdeki üç ay içinde 23 ülkede açlığın artacağı belirtildi. Gıda güvencesi; bütün insanların sağlıklı bir yaşam için gerekli olan besin ihtiyaçlarını her zaman karşılayabilmek amacıyla yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan sürekli erişebilmeleri durumu. Gıda güvensizliği sosyal, ekonomik ve siyası karışıklıklara neden oluyor. Madagaskar’da 1 milyon 140 bin kişi karnını doyuracak gıda bulamazken Afganların üçte biri kuraklık nedeniyle gıda güvensizliği yaşıyor.

KÜRESEL GIDA FİYATLARI ARTIYOR

Uluslararası Hububat Konseyi, 26 Ağustos 2021 tarihli son raporunda, dünya buğday üretiminin 2021/2022 döneminde 782 milyon ton, stok devrinin 278 milyon ton, pirinç üretiminin 512 milyon ton (öğütülmüş olarak) stok devrinin 172 milyon ton düzeyinde gerçekleşmesi bekleniyor. Aynı raporda mısır üretiminin 1 milyar 202 milyon ton, stok devrinin 270 milyon ton, soya fasulyesi üretiminin ise 380 milyon ton, stok devrinin 57 milyon tonun üzerinde olacağı öngörülüyor. FAO, 2021 yılında küresel tahıl üretiminin 2.821 milyon ton rekor seviyeye çıkacağını tahmin ediyor. 2019/2020 dünya bakliyat üretimi yüzde 19 artarak 102 milyon ton miktar gerçekleşti.

Uluslararası Hububat Konseyi’nin raporuna göre dünya hububat üretiminde ve dönem sonu devir stoklarında bir sorun olmamasına rağmen artan fiyatlar endişe yaratıyor. Buğday fiyatları hem ABD hem de Rusya’da 2014’den bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Daha önce 220-240 $/ ton seviyesindeki buğday fiyatlarının güncel piyasada fiyatı 300-320 $/ton seviyesinde. ABD ve Brezilya’da mısır fiyatları 2013’ten bu yana zirve yaptı.

TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞİYOR, TAHIL KULLANIMI ARTIYOR

Küresel olarak 2020/2021 sezonunda tahıl kullanımı bir önceki sezona göre 52 milyon ton arttı. Çin yem talebine karşılık yüksek miktarda mısır alımı yaptı. 132 milyon tona varan buğday üretimi ile en büyük üretici olmasına rağmen bir yıl içinde 11 milyon tonda buğday aldı. Çin ilk kez Aralık ayında Hindistan’dan pirinç ithal etmeye başladı. Vietnam pirinç arz sıkıntısı nedeniyle Hint pirinci satın aldı.

ULUSLARARASI EMTİA FİYATLARINDAKİ ARTIŞ DİĞER ÜLKELERE YANSIYOR

Tarımsal üretim miktarı ve dönem sonu devir stokları, enerji fiyatları, finansman ve lojistik maliyetleri bir ülkenin tarımsal ürün fiyatlarını belirleyecek en önemli faktörler.

Küresel petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artışların kaçınılmaz olarak elektrik, mazot ve gübre fiyatlarının yükselmesine neden olacağı bununda gıda fiyatlarının yukarı çıkmasına neden oluyor. Gemi ve konteynır sıkıntısındaki durum nakliye ücretlerinin yükselmesine ve gıda ürünlerinin maliyet artışlarına neden oluyor. Tarım, enerjiyi yoğun kullanan bir sektör olduğundan, yüksek enerji fiyatları gelecekte yüksek gıda fiyatlarının habercisi olabilir.

Tarım ve gıda fiyatlarını incelerken özellikle bu dönemde dünyadaki gelişmeleri mutlaka hesaba katmak gerekir. İklim değişikliği, kuraklık, rekolte kaybı, ihracat kısıtlamaları, uzun süredir devam eden kuraklık ve lojistik de artan sıkıntılar tüm dünyada gıda arzı ve tedarikinde zorluk yaşanmasına ve fiyatların yükselmesine neden oluyor. Uluslararası piyasalarda yaşanan tarımsal ürün fiyat hareketleri tüm ülkelerin iç piyasalarındaki gıda fiyatlarını da doğrudan etkiliyor. Pandemi sürecindeki belirsizlik nedeniyle en çok talep edilen ürünler arasında olan buğday, bitkisel yağlar ve bakliyat ürünlerini hem ülkeler hem tüketiciler ihtiyacından fazla alım yapıyor. Bu durum arz talep dengesini bozuyor. Gıdaya erişimi ve gıda güvenliğini zora sokuyor. Yeterli üretim yapamayan ülkeler pahalı ithalat yapmak zorunda kalıyor. İthalata bağımlı olan ülkeler iç piyasa fiyatlarını kontrol etmekte zorlanıyor.

DÜNYA FİYATLARINDAKİ YÜKSELİŞTEN TÜRKİYE DE ETKİLENİYOR

İç piyasadaki gıda fiyatlarını değerlendirirken dünya fiyatlarının Türkiye’deki yansımalarını mutlaka hesaba katmak gerekiyor. Ülkemizde tarımsal üretim zor bir süreçten geçiyor. Girdi maliyetlerindeki artış nedeniyle ekim yapmakta zorlanan çiftçilerimiz bu yılda kuraklık başta olmak üzere aşırı hava olayları ile karşı karşıya kaldı. 2021 üretim yılındaki verim kaybı nedeniyle arz ve talep dengesinin dikkatli ve sürekli takip edilmesi gerekiyor. 2021-2022 sezonunda ciddi rekolte kaybı, küresel gıda fiyatlarındaki artış, döviz kuru, enerji ve girdi maliyetlerindeki artış fiyatların yükselmesine neden oluyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Ağustos’ta TÜFE yıllık (18.95) 19.25-ÜFE (44.92) 45.42 üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki makas ise 26.17 puana yükseldi. Bir önceki yılın aynı ayına göre gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici fiyat endeksi (24.92) 29.00 arttı.

Üretici fiyat endeksi gıda ürünlerinde yıllık yüzde (38.92) 39.20 arttı. TÜİK’in gıda sepetinde en fazla ağırlığa sahip yüzde 2.27 ekmek, yüzde 2.01 dana eti, yüzde 1.14 tavuk eti, yüzde 0.94 ile yumurta geliyor. Buğdayda ve arpada artan fiyatlar gıda sepetine yansıyor. TCMB Temmuz ayında 2021 yılı sonu için yüzde 12.2 olan enflasyon tahminini yüzde 14.1 olarak yukarı yönlü güncelledi. Küresel gıda fiyatlarının son 10 yılda zirveye çıktığı bu dönemde maliyet artışlarının tüketici fiyatlarına yansımadan yönetilmesi her geçen gün daha zor görünüyor. İşlenmiş gıda ürünlerinde son dönemde yaşanan fiyat artışlarında ürün fiyatlarının yanı sıra elektrik, doğalgaz, depolama, işçilik, finansman, nakliye ve ambalaj maliyetlerindeki yükseliş de etkili oluyor. Ambalaj ve karton kutu, bant ve streç gibi kullanılan girdilerin çoğu döviz kurundaki artışlardan doğrudan etkileniyor. Ayrıca bu girdiler döviz bazında da arttı. Pandemi döneminde bazı kalemlerde fiyat artışı yüzde 35 ile yüzde 80’e ulaştı.

FİYAT FARKI SÜREKLİ GÜNDEME GELİYOR

Gıdadaki pahalılığın nedeni sadece aracılara bağlanıyor olması sorunu çözmüyor. Serbest piyasa ekonomisinde tekelleşme ve kayırmacılık gibi unsurlar yoksa yüksek fiyat isteyen tüm satıcılar aşırı rekabetin yaşandığı bugünkü ortamda kendiliğinden devre dışı kalır. Sayın Cumhurbaşkanı; ‘’yüksek enflasyon’’ ifadesini kullanarak ‘’mücadelede takım oyunu gerektiriyor, yapısal sorunlara odaklanmalı’’ diyerek özel sektörü de enflasyonla mücadeleye çağrıda bulundu. Yüksek rekabet şartları dikkate alındığında gıda sektöründe paketli pirinç ve bakliyat kategorisinde yer alan firmamız enflasyonla mücadele geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli rol üstlenmektedir. Hammadde ve diğer girdi maliyeti artışlarını tüketiciye yansıtma konusunda her zaman direniyor, öz veride bulunuyor ve maliyetleri yönetmek için çalışıyoruz.

1994 yılında yaşanan ekonomik krizden sonra aylık enflasyonun çift haneli olduğu dönemde, fiyatların daha da yükseleceği ramazan ayı öncesinde ‘’Enflasyon sadece hükümetlerin değil iş adamlarının da görevi’’ diyerek sabit fiyat uygulamasını Türkiye’de ilk kez Reis Gıda olarak gerçekleştirdik. 3 aylık dönemde pirinç ve bakliyat ürünlerinde fiyatlarda yükseliş değil aksine düşüş yaşandı. Tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de düşük gelirli tüketiciler gelirlerinin daha fazlasını gıdaya harcıyor ve artan gıda fiyatlarından daha fazla etkileniyorlar. Fiyat İstikrar Komitesi tarafından; tarladan ürün işleme tesislerine, paketlemeden lojistiğe, satış noktasının maliyeti, kârı ve KDV’ye kadar bütünsel bakılması şeffaflık ve sürdürülebilirlik açısından fayda olacağını düşünüyorum.

Tarım sektörü, toplumun beslenmesi için stratejik öneme sahiptir. COVID-19 bize yerel ve yerli üretimin, güvenli gıda temininin ve kendine yeter gıda üretiminin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Kendi kendine yeterli gıda üretebilen ülkelerin avantajlı olacağı ve temel ihtiyaçlar için ithalata bağımlı olanların daha riskli bir süreç yaşayacaktır. Ülkelerin gıda güvenliği ve sağlıklı gıdaya erişim konusunda yerel üretime öncelik vermesi büyük önem taşıyor. Gıda enflasyonuyla en iyi mücadele, çiftçiye ucuz girdi sağlayarak, sürdürülebilir üretim planlamalarıyla daha fazla üretim ve verimlilik artışıyla yapılır. 2021-2022 sezonunda yeterlilik oranı düşük olan ürünlerde enflasyon riskine karşı TMO ithalat yaparak piyasayı rahatlatacak ve gümrük vergilerini sıfırlayarak geçmiş yıllarda olduğu gibi fiyat artışlarını önleyebilir. Gıda fiyatları kontrolü ölçek ekonomisine uygun maliyet ve verimliliği yönetmekten geçer.