Treadmill kelimesi, ingilizceden çevirisinde ‘monoton iş, tekdüze iş’ anlamlarına gelmektedir.

Tarım işi gerçekte böyle midir? Teori kim tarafından geliştirilmiştir? Neden bu isim verilmiştir?

15 Mayıs 1914’de doğan Willard Wesley Cochrane, 1930'ların sonlarında ve 1940'larda ABD hükümetinde ve Birleşmiş Milletler tarım kurumlarında görev yaptı. Çok kişiye göre; 1960'larda Başkan Kennedy Amerikan Aile İşletmelerini korumaya çalışırken tarımda aile işletmelerini savunan en önemli danışmanı ve ABD Tarım Bakanlığının baş tarım ekonomistiydi. 5 Mart 2012 tarihinde vefatına kadar ABD tarımı ve tarımda sürdürülebilir aile işletmeciliği hakkında çalışmalar yaptı, çok sayıda kitap yazdı.

Cohrane’nin içinde bulunduğu yıllarda ABD Tarımı Ne durumdaydı?

Öncesinde, 1929-1945 yılları arasında ekonomik çöküntü yıllarında tarımsal piyasalara devletin müdahalesi görülmektedir. Bu dönemde 1930 yılında tarım kanunu çıkarılarak arz talep dengesi sağlanmaya çalışılmış, 1954’de Barış için Besin programıyla tarımsal ürünler yoksul ülkelere ihraç edilmiştir. 1946-1980 yılları arası II. Dünya savaşı sonrası ABD’nin savaşı kazanması ve dünya ekonomi politikalarında baskın olduğu döneme bakarsak, 1960’larda tarımsal ürün arzı fazla vermiştir. Bu fazla üretime yönelik teoriler geliştirilmiştir.

Merak edenler Cochrane’nin ‘Amerikan Tarımsal Bolluğunun Laneti: Sürdürülebilir Bir Çözüm’ ve Richard A. Levins tarafından yazılan ‘Willard Cochrane and the American Family Farm (Our Sustainable Future)’ isimli kitaplarında ABD’de o dönem daha küçük olan şimdinin dev tarım şirketlerini, nasıl bu seviyelere geldiklerini ve Treadmill teorisinin ayrıntılı açıklamasını bulabilirler.

Kısaca Treadmill Teorisi Hangi Yargıları Ortaya Koymaktadır?

1965 yılında ortaya atılan teori özet olarak aşağıdaki gibi ifade edilebilir (Yavuz 2015);

1) Yıldan yıla yeni teknolojiler ortaya çıkmaktadır.

2) Bu teknolojiler kârlı ve verimliliği artırıcı olduğundan hızlı ve kaçınılmaz bir şekilde çiftçiler tarafından uygulamaya koyulmaktadır.

3) Çok yavaş artan ve esnek olmayan toplam tarımsal ürün talebine karşılık ürün arzının daha hızlı artması sonucu ve kısa dönemde tarımsal ürün fiyatları ve çiftçi geliri düşmektedir.

4) Düşük gelir sonucu azaltılması beklenen geleneksel tarımsal girdiler, fiyatlardaki düşmeye karşı tepkisiz kalmaktadır.

5) Düşük fiyat baskısıyla belirli gelir seviyesinde kalmayı sağlama çabası, kronik üretim fazlalığını ortaya çıkarmaktadır.

6) Ürün fazlalığı giderilmeden ve karlılık durumuna geçilmeden yeni teknolojilerin ortaya çıkması, bahsedilen süreci yeniden başlatmaktadır.

Teoriye göre tarımsal üreticilerin tarımdan kazanç sağlayabilmesi için sürekli daha fazla üretmesi gerekir. Hep mi daha fazla üretmek… Peki. Bu kadar ürün nasıl satılacak…

ABD’de Çiftçinin Üretime Devam Etmesi için Neler Yapılmıştır?

Devlet çiftçinin ürününü almıştır. Fazlalık hükümetin besin pulu programı uygulaması ile kendi yoksullarını beslemesi ve yoksul çocuklara okullarda yemek verilmesi örnekleri gibi sosyal yardım biçimlerine konu olmuştur.1973 yılı sonrasında üretim fazlalarını eritebilmek için tarlalarını ekmeyen çiftçilere yetersizlik yardımları adı altında ödemeler yapılmış ve bu yolla arazilerin %25’i üretim dışına çıkarılmıştır. 1980 yılı sonrası dönemde boş bırakılan arazilere yapılan ödemeler bütçeyi zorlamış ve çiftçi kesiminin rekabet edebilir koşullara getirilmesi için çalışılmıştır.

Günümüzde Treadmill Teorisinin Geçerliliği Ne Durumdadır?

Treadmill teorisi de sonuçta konuyu sadece ilgili olduğu bir yönüyle açıklayabilir. Tarımda fiyat oluşumu, süreklilik konuları çok daha geniştir. Daha gerçekçi bir değerlendirme ancak konunun tüm yönleriyle ve birlikte sonuçlarıyla değerlendirilebilirse mümkündür. Bu açıdan sadece teorinin odaklandığı konulara bağlı kalmaya çalıştım. Teorinin günümüzdeki yansımalarını basamak basamak incelersek;

  1. 1960’lı yıllara oranla tarımda yıldan yıla daha fazla yeni teknolojiler ortaya çıkmaktadır. Ekim, sürüm, gübreleme, ilaçlama, sulama, hasat, muhafaza etme, dağıtım alanlarında teknolojinin çok daha fazla ilerlediği bilinmektedir.
  2. Teknolojinin ilerlemesine bağlı olarak ürün artışı olduğu bir gerçektir. Daha az alandan daha fazla verim alınmaktadır. Gübre, ilaç, tohum, makineler konusunda daha fazla çeşit vardır. Çiftçiler bu yeni ürünleri denemeye daha isteklidirler.
  3. Tüketicinin tüketebileceği miktar bellidir. Kısa vadede bunu arttırmanın yolu yoktur. Oysaki üretim teknolojisi gelişmiş, daha fazla ürün üretilmiştir. Buna bağlı olarak ürün artacak ve ucuzlayacaktır. Tüketicinin alım gücü artarken, üreticinin her bir miktar için eline geçen para azalmış olacaktır.
  4. Önceki sene, üretici, ürün başına, kg başına diyelim daha az gelir elde ettiğinden sonraki sene o ürünü üretmek istemeyebilecektir. Bu durumdan üretimden çekilme, göç, olacaktır. Bir başka senaryoda, ekonomik faaliyetinin gerçekleştirecek, üretecek ancak önceki sene gübrede, ilaçta, sürümde kullandığı kadar girdi kullanmayacak, üretim maliyetlerini azaltmak isteyecektir. Üretici mazot, gübre, ilaç, tohum gibi her ne kadar üretim maliyetlerini azaltmak istese de üretim girdilerinin fiyatları artmış bulunmaktadır. Bunların piyasasını elinde bulunduranlar bunların fiyatlarını düşürmeyeceklerdir.
  5. Üreticinin ürünü ucuzlamıştır. Toplamda elde edeceği ürünle hayatını daha önceki senelerle aynı şekilde devam ettirebilmesi alım gücünün aynı kalabilmesi için daha fazla ürün elde etmesi ve bunu satabilmesi gerekmektedir.
  6. Geliştirilen her yeni teknolojide bu durumda olan bir çiftçi, toplum ortalamasının gerisinde kalacaktır.

Teoriden ana mesajına göre çiftçi, her yıl daha fazla üretmek zorundadır. Ürettiğini satmak her zaman mümkün olmayabilir. Üretim devam etmeli ancak üretici de para kazanmalıdır.  Yapısal geliştirmeler yoluysa aile işletmelerini sürdürülebilir tarım işletmelerine dönüştürmek ana hedef olmalıdır.

Gelecekte tarımda teknoloji daha fazla kullanılacaktır. Bunun yanında girdi maliyetlerindeki artış kısa vadede global olarak çözüme kavuşturulamıyor gibi gözükmektedir. Mazot, gübre, ilaç, tohum gibi girdilerin desteklemelerle üreticiye olan maliyeti kontrol edilmelidir. Bir diğer önlemde; küçük ve etkinsiz işletme yapısından kaynaklanan problemler için arazileri böldürmemek, toplulaştırmak, teknoloji kullanmaya teşvik etmek, işletme kaynaklarını etkin kullanmak, üretimde bilgiyi kullanmak gibi uygulamaları teşvik eden etkili tarım politikaları yapılmalıdır.

Tarımsal Üretimde Çiftçi Her Zaman Düşük Gelirde mi Olacaktır?

Erzurum Atatürk Üniversitesi Tarım Politikası ve Yayım Anabilimdalı’ndan Sayın Prof. Dr. Fahri Yavuz Treadmill teorisinin yansımaları ile ilgili görüşlerinde şunları belirtmiştir;

Tarımsal kaynaklardan elde edilen düşük getiri oranı problemi, Treadmill teorisindeki gibi kronik bir dengesizlik problemi değildir. Hâlbuki düşük getiri problemi, açıkça bir kronik denge problemidir. Küçük ve kötü idare edilen çiftliklerin kaynaklardan düşük getiri elde etmesi tamamen normaldir. Düşük devirli gelirler ve sermaye kayıpları ciddi problemlerdir. Sürekli düşük gelir elde eden tarım işletmeleri tüm çiftçilerin, aslında gelir seviyesinin yükseltilmesi için sürekli bir hükümet desteğinden ziyade kaynak düzenleme (ayarlama) yardımına ihtiyaç duyarlar.

Tarımda düşük getiri bir gerçek olsa bile, yeterli işletme büyüklüğü ve verimlilik önemli unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Eğer bu özelliklere tarımsal işletmeler sahip ise, düşük getiri problemi, kaynakların tarımda kalmasını engellemeyecektir. Teknolojik gelişmeler zamanında tarımsal üretime adapte edilir ve dolayısıyla üretimde verimlilik istenen düzeye yükseltilirse kullanılacak kaynakların miktarı azalır, bu da maliyetleri düşüreceğinden düşük getirinin etkisi belli ölçüde ortadan kalkacağından tarımın rekabet eden bir sektör olduğu çıkarımı yapılabilir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde geçmişte olduğu gibi bugün de hala tarımsal üretim devam ediyor ise, bu sektörde çalışanlar kazanıyor ve geçimlerini sağlıyor ise ve hatta bazı ülkelerde tarım sektörü diğer sektörlere sermaye sağlıyor ise o zaman tarım sektörü kendi ayakları üzerine durabilme kabiliyetine sahiptir. Bu tespit, düşük getiriye rağmen kaynakları kendinde tutma anlamında tarım sektörü rekabet eden bir sektör olmaya devam etmektedir. Dolayısıyla, tarım sektörünü destekleme anlamındaki politikalar olmadan, sadece sektörü rekabetçi kılacak daha iyi yapısal ve kurumsal şartları sağlamak belki de yeterli olacaktır. Bu durumda, geriye tek şey kalıyor o da diğer sektörlere göre tarımda daha fazla var olan risk ve belirsizliği ortadan kaldıran politikaları işleterek çiftçiyi korumak olacaktır.