Gönüllülük esasına dayalı Okyanus Örnekleme Günü etkinliği kapsamında Dokuz Eylül Üniversitesinden (DEÜ) bir grup akademisyen, İzmir denizinden örnekler aldı. Dünyanın pek çok noktasından da gönderilecek olan mikroorganizma örneklerin verileri, inceleme sonucunda paylaşılacak. DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal Can Bizsel, bu çalışma ile müsilaja da neden olan mikroorganizmaların DNA’larındaki değişimin anlaşılacağını belirtti.

2014 yılından bu yana 21 Haziran’da Okyanus Örnekleme Günü etkinliği düzenleniyor. Bu kapsamda gönüllülük esasına dayalı olarak pek çok ülkeden aynı dönemde deniz örnekleri alınıp belirlenen deniz araştırma merkezlerine yollanıyor. Dünyanın çok sayıda noktasından merkezlere ulaşan örneklerde, denizdeki mikroorganizmaların çeşitli sebeplerle değişebilen DNA’sı inceleniyor. Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Okyanus Örnekleme Günü etkinliğine katılan Dokuz Eylül Üniversitesinden bir grup akademisyen, İzmir denizinden örnekler aldı. Avrupa’dan toplanan örneklerin bu yıl Yunanistan’ın Girit Adası’nda bulunan Deniz Araştırmaları Merkezinde toplanacağını ve verilerin yaklaşık 6 ay sonra paylaşılacağını kaydeden DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal Can Bizsel, örnekleri alınan mikroorganizmaların, anormal bir şekilde çoğalarak müsilaja sebep olduğunu ve yapılan bu çalışma ile bu mikroorganizmaların DNA’larının incelenebileceğini söyledi. Bizsel, Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj sonuna karşı tedbir almak için yılda bir kez alınan örneklerin yeterli olmayacağını savundu.

Dünyanın her noktasından veri toplanacak

Okyanus Örnekleme Günü hakkında bilgi veren Bizsel, “2014’te dünyadaki denizlerde bulunan mikroorganizmalar üzerinde yapılan çalışmalar belli bir aşamaya geldiğinde, ‘bütün küresel değişikliği aynı anda gözleyebilir miyiz?’ diye düşünüldü ve bu fikir ortaya çıktı. Bir gün belirlendi ve gönüllülük temeliyle örnekler toplanıp belli merkezlere yollandı. Elde edilen bütün veriler, bu verilerin toplanmasına katkı sağlayan herkesle paylaşıldı. Okyanus Örnekleme Günü olarak 21 Haziran belirlendi. 2014’ten beri her sene bu örnekleri topluyoruz. Bu örnekler, herhangi bir vatandaşın bile alacağı bir işlem. Ancak biz buna ek olarak sıcaklık, tuzluluk, sudaki oksijen gibi çevre koşullarına ait verileri de ölçüyoruz. Kampanyaya dahil olan başka bölgelerdeki kişiler de örneklerini bize yolluyor ve kendi örneklerimizle birlikte paketleyip merkeze yolluyoruz. Bu yıl da aynı şekilde örnekleri topladık. 6 ay sonra bütün analizler tamamlanmış olacak ve veriler bizimle paylaşılacak. Bu projeyi destekleyen kurumlar, bazı uluslararası projeleri destekleyen kurumlar arasından çıkar. Fonu da onlar sağlar. Merkezler de bu yüzden her yıl değişir. Şu anda Yunanistan’ın Girit Adası’nda bulunan Deniz Araştırmaları Merkezine Avrupa bölgesindeki örnekler yollanacak. Ancak bu işlem Antartika’dan da Amerika’dan da yapılıyor. Onlar da farklı merkezlere yollayacak. Böylece pek çok veri bir günde toplanmış olacak” dedi.

Değişikliklere karşı bir tür sensör görevi görüyorlar

Bu çalışmanın, mikroorganizmaları hedef alan bir çalışma olduğunu vurgulayan Bizsel, “Bu mikroorganizmalar, denizde oluşan ve bizim hiç fark etmediğimiz sıcaklık ve tuzluluk değişimine, kirlilik etkisine karşı hemen tepki verebilen ve çok çabuk üredikleri için bu değişiklikleri de genetik yapılarına yansıtabilen canlılardır. Yani bir tür sensörler. Bizim hedefimiz, bu canlıların zaman içerisindeki genetik DNA dizilimlerindeki değişikliklere bakmak. Denizlerde bizim hiç hissetmediğimiz en ufak değişiklikleri önceden anlayabilme, bir şeylerin iyiye ya da kötüye gittiğini öğrenebilme şansı elde edebiliyoruz. En son müsilaj olayında anca gözümüze sokulduğunda ‘burada böyle bir şey oluyor’ dendi. Halbuki o müsilaja neden olan canlılar da bu canlılar. Onlar bu müsilajı zaten üretiyorlar. Çünkü onlara avantaj sağlıyor ama bir şeyler değiştiğinde bu canlılar anormal şekilde çoğalınca, 1 litre içerisinde yüzlerce milyon seviyesine çıkınca bunların üzerindeki müsilaj miktarı da suda artıyor. O zaman suda gördükleri her türlü şeye yapışıp yüzen ya da batan topakları oluşturup yüzlerce kilometreye yayılıyor” diye konuştu.

“Tedbir alabilme yollarını gösterecek”

Denizlerdeki mikroorganizmalar ile ilgili çalışmaların Türkiye’de de uzun yıllardır yapıldığını ifade eden Bizsel, “Müsilajın varlığı doğal bir süreç. Bunu engellemenin yolu yok ama bunun çevre sorunu olarak yansımasının sebebi, bizim ekosisteme yaptığımız müdahalelerdir. Atıkların Marmara Denizi’nde birikebileceği öngörüldü aslında. İzleniyordu da ama hem bilgi eksikliğinden hem de çalışmaları sürekli yapmamaktan dolayı başımıza bu geldi. Bu nedenlerle ortaya çıkan yüksek yük, bu canlıların üremesini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda iklim değişikliği de bu mikroorganizmaların anormal derecede artmasına neden olabilir” ifadelerini kullandı.

Bakterilerin de müsilajı kullanarak ürediğini sözlerine ekleyen Bizsel, “Bu elde ettiğimiz DNA’lardaki değişimlerle ilgili veriler, örneklerdeki her türün DNA’sını tespit etme imkanı verecek. Bize aralarındaki ilişkilerin ne olduğu konusunda ipuçları verecek ve biz de bu ipuçlarından hareketle daha detaylı araştırmalar yapabileceğiz. Müsilaja ya da başka sorunlara karşı önceden tedbir alabilme yollarını bize gösterecektir ama bu yaptığımız etkinlik yılda bir kere sembolik olarak yapılıyor. Eğer denizlerimizi korumak söz konusuysa yılda bir kere denizlerimizi sembolik olarak izleyip bu işin altından kalkamayız. Ulusal İzleme Programlarımız zaten var ama görünen o ki Marmara’yı epey süredir izlememize rağmen bazı şeyleri gözden kaçırmışız” ifadelerini kullandı.