Son haftalarda deniz üzerinde oluşan kokulu beyaz “Deniz salyası” denilen tabakayı Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nden Prof. Mustafa Sarı RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na yorumladı.

Prof. Sarı, “Bu oluşum 3 faktörden dolayı oluşuyor. Marmara Denizi’nin soğuyamaması, iklim değişikliği kaynaklı deniz sirkülasyonunda problemler ve kirlilik... Ama organik bir oluşumdur zehirli değildir. Balık ve midye tüketmekte risk oluşturmaz” dedi.

Prof. Mustafa Sarı’ya göre deniz salyası, balıkçıların tabiriyle kaykay ya da müsilaj olarak bilinen olay denizdeki üç faktörün bir araya gelmesiyle meydana geliyor:

  1. Marmara denizi soğuyamadı bu sene. Uzun yıllar ortalamasının 2.5 derece üstünde sıcaklığı bu birinci faktör.
  2. İkincisi ise yine iklimsel şartlara bağlı olarak deniz durağın yani yüzey ile dip arasındaki sirkülasyonda minimum düzeyde gerçekleşti.
  3. Üçüncü faktör ise elimize ne gelirse denize attığımız için çünkü bize göre su sihirbaz her şeyi yutar ve denizin yükünü atık arttırdık.

Azot ve Fosfor yükü arttı denizin ve böyle olunca bu üç faktör bir araya gelince mikroskopun altında göreceğimiz bitkiler hızla çoğalıp ortamdaki azot ve fosforu tüketmeye çalışıyorlar. Bu esnada da salgı üretiyorlar. Müsilaj olarak gördüğümüz denizin yüzeyine çıkmış olan olay bu. Şeffaf, sülüksü bir yapı oluyorlar ve suyun altında metrelerce boyda uzanıyorlar. Her tarafı sarmış durumdalar. Yüzeye çıkmış olanlar ölüdür.  Organik yapıdadırlar ve yüzeyde parçalanıyorlar. Parçalanırken suyun oksijenini alıyorlar. Yüzeyde belki kısa sürede ortadan kalkabilir ama bizi esas korkutan yüzey değil suyun altı.

Aralık ayının sonu Ocak ayının başından itibaren bu olay devam ediyor. Balıkçılar bu yüzden perişan oldular Marmara Denizi’nde. Ağınızı attığınız zaman jelimse yapıda olduğu için ağın gözlerini kapatıyor ve ağı yukarı çekemiyorsunuz. Balıkçı müsilajı gördüğü anda paydos ediyor, limana geri dönüyor. Havaların ısınmasıyla birlikte yüzeye de çıktılar ve herkes görmüş oldu müsilajı. Ocak ayından itibaren balıkçıların problemiydi şimdi hepimizin problemi haline geldi.

Geçmişe dönük yapacak bir şey yok ama ileriye dönük yapılacak işler var. İklim değişikliğini sadece kuraklık gibi algıladık, bu yanlış bir algıydı. İklim değişikliği artık gözle görünür olmuş oldu böylece. İklime bağlı olarak ortalama sıcaklıklar yükseldi ve yine iklime bağlı olarak denizdeki durağan şartlar daha uzun devam etmeye başladı. İklime uyum sağlamak için uzun vadeli planlar yapmalıyız. Marmara Denizi'nin atık yükünü azaltmamız lazım. Marmara Denizi'ne daha az atık bırakmamız gerekiyor. Kanalizasyon atıklarının önemli bir kısmı düzgün şekilde arıtılmadan bırakılıyor. Ben Bandırma'da yaşıyorum ve burada arıtma tesisi yok, sıvılaştırılıp denize bırakılıyor. İstanbul'un çevresinde 25 milyon insan yaşıyor ve bu insanların atıkları düzgün arıtılmıyor.

'Zehirli değil, balık ve midye yenilebilir'

Acilen Marmara Belediyeler Birliği, Kaymakamlık, Valilik, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım Orman Bakanlığı, Üniversiteler ve hepimiz bira araya gelmeliyiz. Bir denizimiz var ve biz onun çevresindeyiz. Eylem planı yapmalıyız ve adım adım onu uygulamalıyız. Marmara Denizi'nin bir taşıma gücü var ve iklim değişikliği bu taşıma gücünü zayıflatıyor. Biz, iklime uyum sağlamak üzere harekete geçmeliyiz. Zehirli olmadığı için balık ve midyeler yenilebilir ama bazı patojen bakteriler için çok uygun bir ortam. Temastan kaçınmalıyız.''