Yöneticilik kolay değil. Sorumluluklar, gelecek öngörüleri, ekonomik dengeleri sağlamak, zamanı doğru kullanmak, bugünün iletişim araçlarını ve insanlarını yönetebilmek kolay değil.

Yöneticilere birçok yerden bilgi akışı var. Bunların bir kısmını belki okumuyor, duymuyor, üzerinde düşünemiyorlar bile. Bu durumda bilgi ve fırsat kayıpları oluyor mu? Elbette. Farkındalar mı? Hayır. Farkında olmayınca sorun da olmuyor aslında.

Sonradan fark ettiklerinde de gündemleri nasılsa yine dolu olduğu için kaybettikleri fırsatları neden kaybettiklerini düşünmeye zamanları olmadığı için önemsemiyorlar. Bu durumun irili ufaklı birçok şirkette yaşandığını düşündüğünüzde, “ekonomimiz neden hala istediğimiz gibi değil?” sorusunun cevaplarından biri de ortaya çıkıyor. Bilgi, veri kaybı burada önem taşıyor.

İnsan kaynakları önemlidir diyoruz her zaman. Ama unutmayınız ki bu insan kaynaklarına yönetici de dahil.

Yöneticinin kendini, zamanını, bilgi akışını nasıl yönettiği, egosunu nasıl kontrol ettiği veya etmediği, kurumların gelişmesi/gelişmemesinde önemli oluyor.

Bazı yöneticiler hep yoğun. Neden? Her konuya hakim olmak ve son kararı kendileri vermek istiyorlar. Ama konuları anlamak için zamanları yetmiyor, altlarındaki ara yöneticiler de farklı sebeplerle kendilerine konuyu aktarmıyor/aktaramıyorsa (korku kültürü de hakim böyle kurumlarda/tepe yöneticiler bu sebeple de her konuya hakim olmak istiyor) önemli konular arada kaybolup gidiyor.

Hep dillendirdiğim konu; ülkemizde ara yönetici sorunu var;

  1. Tepe yönetici her şeye kendisi hakim olmak istediğinde ara yönetici çalışmasını gevşetiyor. Nasılsa sözü önemli olmayacak. Sorumluluğu zaman içinde tepe yöneticiye bırakıyor. Tepe yönetici de halinden hem memnun hem de şikayetçi.
  2. Tepe yönetici zamanını her konuya yettiremediği için zamanla bilgi kayıpları oluşuyor.
  3. Bilgi ve veri kayıpları kurumların fırsatları kaçırmasına sebep oluyor.
  4. Ara yöneticiler kendilerine daha fazla iş çıkmasın, sorumluluk üstlerinde kalmasın diye önemli bazı konuları tepe yönetime önemsizmiş gibi gösterebiliyorlar veya konuyu kendileri de tam anlamaya gayret etmeyip kurumun fırsatları kaçırdığının farkında olmuyorlar.
  5. Fırsat kaçtıktan sonra farkına varılsa da birçok bahane ile üstü kapatılıyor.  Yeni fırsatları kaçırmamak için nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği düşünülmüyor. Çünkü “iş“ değil “kişi” odaklı çalışılıyor.
  6. Sonuçta ekonomi niye gelişemiyor, imkanlardan niye faydalanamıyor diye dövünüp duruyoruz.

Kurumlara birçok kanaldan giren bilgi/veri yeterince değerlendirilemiyor. Herkes o kadar yoğun ve rutin işlerle o kadar meşgul ki, bir başkasını, bir başka konuyu, fırsatı dinleyecek, değerlendirecek zamanı yok.

Peki yöneticinin görevi geleceğe yönelik stratejileri belirlemekse, yeni bilgi ve veriyi değerlendirmeden bunu nasıl sağlıklı bir şekilde yapacak? Zaten yapamıyor. Özellikle KOBİ’lerde önemli sayıda tepe yöneticiler hala rutinlerle ve her şeyle kendileri ilgilenmek istiyorlar.  

Birçok konuyu, zamansızlık, ilgisizlik, bilgisizlikten en önemlisi de vizyonsuzluktan kaçırıyorlar. Bir adımda ilerleyebilecekleri bir fırsatı kaçırıp 5 adımda o fırsata ulaşmaya çalışıyorlar. Örneğin uluslararası arenaya açılmak isteyen yönetici bunu konusuna uygun bir fuarda daha etkin ve birçok açıdan verimli yapabilecekken, her alıcıya tek tek ulaşmaya çalışarak yapıyor. İşbirlikleri yapabilecekken bireysel çalışmayı tercih ediyor. Farklı kanalları, fikirleri dinlemeye asla zamanı olmuyor.

Sözün özü; zamanını, bilgi ve veriyi iyi yönetemeyen yönetici aslında kurumunu ve personelini de tam yönetemiyor. Belki de iş yapma davranışlarını değiştirmek gerekiyor, ne dersiniz?