Ramazan…
Bolluk, Bereket, Huzur ve Barış…
TÜRKİYE “İŞ YAPILIR” ÜLKE


Yaz sıcaklarının tüm ülkeyi kavurduğu şu günlerde Ramazan ayı siyasetin gölgesinde başladı. Bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa halk kendi (partili) cumhurbaşkanı için oy verecek. Diğer tarafta Türkiye’yi 30 yıldır kan gölüne çeviren terör belasının defi için çözüm süreci... Artık çözüm sürecinin sonuna yaklaşılıyor. Ancak sürecin ince ayrıntıları konusunda halkın henüz bilgisi yok. Büyük bir müjde verilecekmiş gibi; artık analar, babalar askerdeki evlatları için gözyaşı dökmeyecekleri bir günün hayaliyle bu büyük müjdeyi bekliyor. Sürecin ince ayrıntıları henüz belli değil. Belli olan tek şey çözüm sürecinde sona yaklaşıldığı. Önümüzdeki aylarda ülkemizin gündemi neredeyse belirsiz. Bilinen tek şey, siyasetteki beklentiler. 10 Ağustos’tan sonra Türkiye 2015 seçim süreci hazırlıklarıyla meşgul olacak. Belki de AK Parti 2015 seçimlerine yeni bir siyaset anlayışıyla girecek. AK Parti, CHP, MHP yönetimlerinde büyük değişimler yaşanabilir. Bunun belirtileri cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde yavaş yavaş netleşiyor… 

KİRLİ DÖNEMİN AKTÖRLERİ
Gezi olaylarının başladığı 27 Mayıs 2013’ten 25 Aralık 2013’te zirve yapan “Kirli dönem”in aktörleri bertaraf edilmiş. Balyoz Davası sanıklarının tahliyeleri Türkiye’nin gündemini tamamen değiştirirken; emniyet, yargı ve yürütme üzerindeki güç dengeleri artık netleşmiş görünüyor. İşte böyle bir ortamda, dünyada ekonomi çevreleri Türkiye’yi “iş yapılır” güvenilir ülke olarak görüyor. Yıllarca Türkiye’nin aleyhine karar veren güç odaklarından biri olan Dünya Bankası bile haziran ayında yayınladığı raporunda değişikliğe giderek 2014 yılı için Türkiye ekonomisinin güvenilirliği konusunda ümit verdi. Dünya Bankası daha önce Türkiye’nin 2014 yılı büyüme oranını yüzde 2,4 olarak açıklarken haziran raporunda büyüme oranını 2014 yılı için yüzde 3,5’e yükseltti. Ortadoğu’da özellikle Irak ve Suriye’deki terör her gün yeni kurbanlar alırken Suriye’den Türkiye’ye kaçan on binlerce insan da artık Türkiye’de kalıcı gibi. Son günlerde İstanbul’da konut ve iş yeri satın alan Suriyelilerin ekonominin içindeki etkinlikleri ticaretten eğitim, teknoloji hizmetlerinde yoğunlaşıyor. Ramazan öncesi turizm sektörü durgun. Okulların kapanmasından sonraki kısa dönemde hareketlenen kıyı otelleri ve tatil köyleri Ramazan’ın başlaması ile birlikte müşteri kayıpları yaşıyor. Ege’den Mersin’e kadar tüm sahil boyunca yer alan tesisler özel kampanyalarla ve çok ucuz fiyatlarla bu sezonu atlatma hesapları yapıyor. Ramazan’dan sonra ise ağustos ve eylül ayları Türk turizminin beklentisinin yüksel olduğu bir sezon. 

PEKİ, YA ANADOLU!
On binlerce evladını gurbete gönderen Anadolu’daki insanlar gurbetçilerin yolunu gözlüyor. Sadece onlar değil tabii. Esnaf, manav, bakkal, sanatkar... Bir de her 5-10 kilometrede pusu kuran trafik polisi ve ceza ekipleri…
35 yıldır Anadolu’yu baştan başa dolaşan bir gazeteci olarak, son seyahatimde “Artık buna da pes” diyeceğim olaylara şahit oldum. 10 Haziran’da Karadeniz turu yapıp, fındık üreticilerinin durumları nedir, diye nabız yoklaması için bölgeye bir yolculuk yaptım. TEM-Gerede-Samsun otoyolunda pusu kuran trafik radar ekiplerinin köşe bucuk saklandıkları kuytu köşeleri tespit ederek gün boyu bir yolculuk yaptık. İstanbul’dan Samsun’a, neredeyse geçtiğimiz her ilçede, her 10 km’de bir yolda pusu kuran trafik radar ekipleri sanki insanların kaza ve hata yapmasını bekleyip ceza yazan “fırsatçı” kişilikli insanlara benziyor. Meclis’te defalarca gündeme gelmesine rağmen duble yollarda hala trafik tabelaları değişmemiş. Bölünmüş yollarda bile kaç km hızla gideceğini bilmek için uzaylı olmak gerekiyor. Hız sınırı tabelalarında kaç yazdığını anlamak mümkün değil.
İçişleri Bakanlığı yetkililerinden ricam; ailesiyle acilen uzun bir yolculuk yapıp bir, vatandaş mantığı ile durumu gözlemleyip tedbirini aldıktan sonra Ankara’ya dönüp çözümü sunmaları... Sadece Karadeniz değil tabii ki Trakya’dan Ege’ye, Marmara’dan Akdeniz’e giden yollarda da tam bir karmaşa hakim… İnsanlar duble bölünmüş yol deyip 110 km hızla yol alırken karşısına çıkan radar burası 70 derse ne yaparlar? Yollarda sadece trafik ekipleri değil, artık kameralı sistemle trafik denetimi yapılıyor. Araç kameradan geçiyor evine ceza. Ne bir işaret, ne bir ikaz…

GURBETÇİLER ANADOLU YOLUNDA
Defalarca yazdım, yıllardır gündemde tutmaya çalışıyorum. Anadolu, gurbetçiler dönünce şenleniyor. Anadolu insanı, evladını baba ocağında görünce rahatlıyor. Anadolu insanını mutlu etmek için yola çıkan on binlerce gurbetçiyi baba ocağına varmadan trafik cellatları tarafından soyulup soğana çevrilmemesi gerekiyor. Yolların emniyeti için ceza değil, ikaz gerekir. Ceza yazmakla trafik sorunu çözülmüyor. Sadece Maliye’nin kasasına bir miktar para, trafik cezası kesen memurların ceplerine de pirim giriyor… Anadolu’da esnaf ve sanatkar güçlenirse kasabaların köylerin ekonomisi güçlenir büyük şehirlere göç bir nebze olsun durur. Fındıkçıların durumu mu? Emin olun yazmak istemiyorum.

Çünkü sahil kesimleri hariç tüm ürün yok olmuş. Sahilden iki ya da üç km yukarı çıkın fındık bahçeleri kurumuş. Tabii meyve ağaçları da. Üzüm, incir, kivi, elma, kiraz… Aklınıza ne gelirse... Bu sene tarım sektörü don mağduru… Sahil kesimleri hariç hiç kimsenin fındık bahçelerine gitmesine gerek bile yok gibi… On binlerce fındık üreticisi tüm ümidini hükümete bağlamış. Ordulular, “30 Martta yirmide yirmi yaptık halk olarak tam desteğimizi verdik. Büyükşehir ve 19 ilçede AK Parti adaylarını tulum çıkardık. Bahar da yaşadığımız don olayı bizi mafetti. Bu sene olsun bölgemiz afet kapsamına alınsın ürün yok iş yok güç yok ne yapacağız” diyor. Don ve kuraklık bu sene sadece Karadeniz’i değil, tüm ülkedeki tarım kesimini perişan etmiş. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayında bile gıda fiyatlarının bu kadar aşırı yükselmesinin tek sebebi kışın görülen kuraklık, sonrasında ise baharda yaşanan dolu ve kar, don olayı… 
Acilen birileri karayolu trafik hız sınırı ve tarım üreticilerinin sorunlarını mecliste gündeme getirip neticelendirmeli. Sayın Başbakanımız Köşke çıkmadan bu sorunu bir emirle neden yapmasın?