‘Girişimcilik diğerlerinden her zaman bir adım önde olmaktır.’Girişimcilikle başarı arasında oldukça sıkı bir ilişki vardır. Girişimci insanlar genelde başarıya adanmış kişilerdir. Diğer açıdan ifade edersek başarılı olan kişilerin girişimcilik ruhu göz ardı edilemeyecek kadar büyük önem taşımaktadır. Bu iki kavram kriz – borsa tahterevallisi gibi hareket etmez. Kriz ortaya çıktığı zaman ve derinleştiğinde borsa dibe vuracaktır. Veyahut da borsa tavan yapıyorsa orada krizin varlığından söz edilemeyecektir. Girişimcilik – başarı arasındaki ilişki daha çok son yılların kaçınılmaz işletme politikası olan ‘kazan kazan’ olgusudur. Girişimcilik faaliyeti artarsa başarı düzeyi yükselecektir, başarı yönünde yükselen bir ivme hakim ise demek ki girişimcilik ruhu gelişiyor şeklinde bir anlam ifade edecektir. O halde başarı nedir, başarılı olmak için ne kadar çalışmalıyız? En etkili ve kalıcı ifadeyle başarı; bireyin, işletmenin ya da ulusun kendisiyle aynı yarış içinde bulunduğu diğer rakiplerine göre bitiş çizgisine ilk ulaşan olmasıdır. Burada önemli olan diğerlerinden çok daha erken ulaşmak değil, bir adım farkla da olsa, bir salise önce de olsa bitiş çizgisini diğerlerinden önce geçmektir başarı.

ÇALIŞMAK
Başarıyı elde etme noktasında en önemli etken elbette ki çalışmaktır. Başarı için ne kadar çalışmak yeterlidir? Aslına bakarsanız birçok insanın sorunu çalışmadan, yorulmadan bir şeyler elde etme çabasında olmalarıdır. ‘Kuru gayret çarık eskitir.’ misali çalışmanın da gerekli kriterleri sağlanmadıktan sonra sizi başarılı kılmaz. Sıcaklığı ölçen termometre, hava basıncını ölçen barometre gibi ‘çalışmak’ eylemini ölçebilen ve bunun alt – üst sınırını belirleyen ve bizi uyaran bir cihaz henüz icat edilmediği için başarılı olmak için ne kadar çalışmamız gerektiğine kendimiz karar vermeliyiz. Emin olun ki buna cevap verebilecek tek kişi sizsiniz. Çünkü bir başkası sizin ne kadar çalışıp da erişilmezleri yakalayabileceğinizi bilmesi mümkün değildir. Bu konuda güzel bir örnek ile gereken cevap bulunabilir. 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’ in Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yapmış olduğu konuşma sonrasında programa katılan konuklardan bir kişi ‘Bunca deneyiminizden sonra başarılı olmak için ne tavsiye edersiniz?’ diye bir soru sorar. Süleyman Demirel’ in verdiği cevapta şöyle bir anlam çıkmaktadır: Başarı büyük bir binanın çok dik merdivenine tırmanmaya benzer. En alt katta yukarı çıkmaya talip olan çok olur. Büyük bir kalabalık aşağıda sahanlıkta bekler. Çok az kişi birinci kata ulaşmak için gerekli çabayı gösterir ve yukarı doğru çıkar. Aşağıda bin kişi varsa, birinci katın sahanlığında en çok yirmi kişi vardır. Bir üst kata ise en çok beş kişi çıkar. Çünkü merdiven iyice dikleşir. İlk sahanlıkta bekleyenler yeterli çabayı göstermezler. Aşağıda homurdanır ya da kendi aralarında eğlenir dururlar. Gözünü yukarıdan ayırmadan gayret edenler ise küçük yönetici azınlığın olduğu yere doğru yükselirler. Dikkat ederseniz Süleyman Demirel’ in sözlerinde ne kadar çalışalım sorusunun cevabı yoktur. Burada ortaya çıkan mesaj, başarılı olmak için çoğunluktan daha çok çalışmak gerektiğidir. Başarılı olmak için gerekli çalışma düzeyini bulmak için ölçüm yapmak gerekiyor. Bunu yaşadığımız canlı bir örnekle açıklayabiliriz. Yaklaşık beş yıl önce (2006 – 2007 dönemi) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde görev yaptığım dönemde üç tane farklı sınıfa Genel İşletme dersi veriyorum. Danışmanı olduğum sınıftan yüksek bir başarı istiyorum. Bunun için ne yapılabilir diye düşündüm ve en azından kendi dersim için farklı bir yol izlemeye karar verdim. Öyle bir şeyler yapmalıyım ki sınıfın başarı ortalaması oldukça yüksek olsun. O anda aklıma şu söz geldi.

ZİRVEYE GİDEN YOLDA KÜÇÜK BİRİKİMLER BÜYÜK FARK YARATIR
Eğitim – öğretim dönemi 14 hafta, yani 3,5 ay. Kısa bir dönem gibi görünse de öğrenciler açısından uzun bir dönem. Çünkü öğrenciler belli bir süreden sonra sıkılmakta, motivasyonları ve başarı düzeyleri düşüş göstermekte. Önemli olan ilk haftalarda yüksek performans elde etmek değil, bunu döneme yayabilmektir. Sınıftan %80 başarı hedefi belirledim. Düşündüm ve her hafta normal ders saatinden başka bir saat diliminde genel tekrar, eksikleri tespit etme ve giderme, motivasyon ve hayata dair bilgilerle dolu olacak bir saatlik ek ders yapmaya karar verdim. O derse gelmek tamamen isteğe bağlı, istediğini sormakta ve anlatmakta serbest olacağı bir ders saatiydi. Gözlemlerime göre öğrenci kendi isteğiyle geldiği bu derste, daha doğrusu ders değil söyleşi atmosferinde, daha istekli ve katılım en yüksek seviyede. Bir dönem böyle geçti. Sonuçta dönem sonunda her şeyden önemlisi o sınıfın arkadaşlık duyguları aşılanmış, sınıfta birlik ve beraberlik olgusu yerleşmiş bir sınıf oldular. Bunlar biraz daha soyut rakamlar ama ölçebildiğimiz bir başka nokta ise Genel İşletme dersinden o sınıfta 58 kişiden sadece bir kişi kaldı ve sınıfın o dersteki not ortalaması 88’ di. Sonuç, %80 başarı hedefinin oldukça üzerinde bir başarı düzeyi ve rakamlarla ölçülemeyecek değerlerin sınıfa kazandırılması oldu. Diğer sınıflara gelince dersten kalan kişi sayısı ortalama 20 – 25 kişi civarında ve not ortalamaları ise bir sınıfta 61, diğer sınıfta ise 70 oldu. Bu sınıfı diğerlerinde başarılı kılan tek unsur haftada bir saat fazla ders çalışmalarıydı. Diğerlerinden daha çok çalıştıkları için başardılar. Onlar için önemli olan mevcut çoğunluktan daha çok çalışmaları gerektiğini biliyor olmaları ve bunu hayatlarında uygulamalarıydı. Diğerlerinden sadece bir adım önde olmak için yapılan bu girişim neticesinde inanılması güç bir başarı elde edilmişti. Dünya rekoru kıran sporcuların neredeyse tamamının ortak özelliği, en iyi sporcular günde 5 saat antrenman yapıyorsa, dünya rekoru kıranlar günde en az 6 saat antrenman yapıyor olmalarıdır. Başarının garanti edilebilmesi için, yapılması gerekenlerin tamamından fazlasının yapılması gereklidir. İşte bu noktada ki  farkı ortaya çıkaran etken ise ‘girişimcilik ruhu’ dur. Her ne kadar diğerlerinden bir saat fazla çalışmak önemsenmeyecek kadar az gibi gelse de, katlanılmayacak kadar zahmetli olsa da en önde olmanın, zirvelerde kalmanın anahtarı budur. Başarı yolunda girişimcilik farklı düşüncelerin harekete geçirilmesidir. Doğru bir düşüncenin uygulanması sonucunda diğerlerinden ne kadar önde gidebileceğinizi çoğu zaman siz bile tahmin edemeyebilirsiniz. Çünkü alınan her doğru karar ve atılan her doğru adım çarpan etkisiyle (1 – 2 – 4 – 16 - 64…) bir sinerji ortaya çıkaracaktır. Her ne olursa olsun yapmış olduğunuz herhangi bir girişim faaliyetinin ne kadar başarı sağladığını görmek istiyorsanız, siz bu girişimin meyvelerini almaya başladıktan sonra, eğer başka kişiler, işletmeler veya uluslar sizin yaptığınız, ürettiğiniz, düşünceyi onlarda uygulamaya başlamış iseler doğru yoldasınız demektir. Ama artık işiniz eskisinden daha zor demektir.  Çünkü sizin getirmiş olduğunuz yenilikler başkaları tarafından izlenmekte ve uygulanmaktadır. Siz sürekli yeni fikirler, yeni faaliyetler peşinde koşmazsanız günün birinde, bugün sizin fikirlerinizden yararlananlar sizin önünüze geçebilir ve siz onları izleme durumuna gelebilirsiniz.

İZLEMEK GÜZELDİR AMA İZLENMEK DAHA GÜZELDİR
Hayata tutunan, zirveye çıkan ve çevresine ışık saçan bu zorlu yolun sonunda tıpkı zifiri karanlıktan sonra aydınlığın, her kıştan sonra baharın geldiği gibi kalıcı başarılar gelecektir. İşte o zaman herkes çevresine ışık veren bir mum misali görevini yerine getirmiş olacaktır. Unutmayalım ki yanmayan mumun ne kendisine ne de başkasına hiçbir faydası olmaz.