Daha geçen yıl bankaların, hiçbir sorunlu durumları olmamasına rağmen şirketlerin kullandıkları kredileri geri çağırmalarını bile tatbik etmişken, son süreçte hızlı kredi verme iştahlarının neden arttığını kamuoyu da anlamakta güçlük çekti. Merkez Bankası'nın özellikle faizleri kademeli olarak aşağıya indirme sürecinde yeni kararlar uygulamaya girdi. Kredi artış oranları yüzde 10 ve üzerinde olan bankalar zorunlu karşılıklarına faiz almaya devam edeceklerdir. Kredi artış oranları yüzde 10 ve altında olan bankalar ise Merkez Bankası'na yatırdıkları karşılıklar için faiz almaya devam edemeyecekler. Netice itibariyle az kredi veren bankaların kaynak maliyeti yükselirken, kredi vermeleri zorlaşacak ve piyasadaki payını korumak isteyen bankalar daha fazla kredi vermek durumunda kalacaklardır.

30.09 2019’da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan YEP'te yer alan yıl sonu yüzde 12’lik enflasyon tahminine göre Merkez Bankası’nın 24 Ekim'deki toplantısında faizleri 2 puan daha indirebilme ihtimali oluştu. Program yüksek büyüme ve düşük enflasyon vadediyor ama Türkiye kendi kaynakları ve üretime dayalı yapılandırma ile uzun vadeli dönüşüm sürecine tam anlamıyla adım atmadığı sürece bu hedeflerin kalıcı tutturulması maalesef mümkün gözükmüyor.

Son çeyreğe gelecek olursak, yüksek oranlı pozitif büyüme beklentisi hakim ama nasıl olacağı belirsiz. Elbette yerel seçimler geride kaldı ve Trump cephesinden yaptırım olmayacağına dair G-20 zirvesinde birtakım mesajlar verildi. Konut ve otomotiv faizlerindeki düşüş tüketimi tetiklemek için yeterli olabilecek mi işte belirsiz olan nokta da burası zaten. Türkiye'nin ilk 9 ay kümülede rekor sayılabilecek düzeyde turist ve döviz girişine rağmen negatif büyümesi akıllarda soru işareti bırakmıyor değil.

Önümüzdeki yıla dair açıklanan büyüme tahmini yüzde 5'i yakalamak için iç talebin canlanması ile ilişkili olacağından bu büyümenin enflasyon hedefiyle paralel gitmesi güç olabilir. Son 5 yılda özellikle büyüme motorumuz ihracat oldu, ihracat hedefindeki artış 2020 için 8.6 milyar dolar alınmış ve geçen dönemlere göre daha mütevazi bir artış tutarı gibi duruyor. Bunun nedeni en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa'nın önümüzdeki yıl için büyüme tahminin sadece yüzde 1 olarak alması buradaki en önemli unsur olarak görülebilir.


Büyüme programında en dikkat çekici noktalardan biri de işsizlik oranının yüzde 19'dan yüzde 12’ye inecek olan hedef çalışması. Özellikle genç işsizliğin yüzde 25’lere çıktığı noktada ülkemizin gelecek 5 yılı adına bu hedefin tutturulması çok ama çok önemli. Dolar kurunun bütçedeki TL değeri bu yıl 5.7 iken önümüzdeki yıl 6 olarak belirlenmiş, yani enflasyon tahmininin altında kalan bir oran. İhracatçı firmalar için bu kur oranı ihracat büyümesini negatif etkileyebilir.

Bütün bu noktalardaki hedeflerin tutturulması her zaman ifade ettiğim gibi tutarlı iç ve dış politika yönetimiyle yakından ilişkilidir. Güven unsuru ve sürdürülebilir kararlılık dünyanın yaşadığı ''asimetrik yeni normal'' süreçte oldukça güç ama uzun vadeli başarı için bir gerekliliktir.

Son olarak ABD ile olan ticaretimizin geliştirilmesine yönelik adımların atılması noktasına vurgu yapmak istiyorum. En büyük ihracat partnerimiz olan Avrupa ülkelerinin büyüme hedeflerinde mütevazi kalmaları aslında ABD'nin potansiyelinin yükseltilmesi gerekliliğini tekrar gündeme getiriyor. Geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyetin yaptığı ABD ziyaretinde toplam ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılması için yeni öneriler masaya geldi. İki ülke arasında görüşmelerin hatta pazarlıkların başladığına dair işaretler geliyor. Bunlardan ön önemlisi ABD tarafının Türkiye'ye F-35, patriot sistemlerini de kapsayan bir paket sunduğuydu.-ki ülke arasında görüşmelerin hatta pazarlıkların başladığına dair işaretler geliyor.

Özetle ABD ile ticaretin artması ülkemiz adına çok faydalıdır ama tersi senaryoda da negatif etkileneceğimize hiç şüphe yok. Rusya ile S-400 sürecimiz onlar için hala masadaki bir tehdit unsuru olarak durmaya devam ediyor.

Dünya ekonomisi de ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşına odaklanmış durumda. 2020 de bu savaş devam ederse dünya ekonomisindeki büyüme %1 inde altına ineceği için oldukça kötümser bir senaryo ortada durmaya devam ediyor.

Son çeyrekte ülkemizin daha iyiye gitmesini temenni ediyorum.

Hepimize iyi, güzel ve bereketli bir ay olmasını diliyorum.