Salgın hastalıkla birlikte, dünya ekonomisi 2020’yi şimdiden kaybetti. Daha önceki makalelerimde yazdığım gibi, dünya 2020’de, Covid-19’la mücadele içinde. Bu mücadele ekonomiyi derinden sarstı ve sarsmaya da devam edecek. Özellikle Eylül sonu gibi ikinci dalganın geleceğine ilişkin beklentiler, ekonominin resesyondan daha öteye gitmesine sebep olacağını gösteriyor. Bu durumda, hem küresel ekonomi ve hem de çarpan etkisiyle Türkiye ekonomisi, karamsar bir tabloyla karşı karşıya kalmaktadır.

Dünyada altının onsu salgın döneminde hızla yükseldi. Yatırımcı için, güvenli liman konumundaki altının onsu psikolojik eşik olan 1900 Doları aştı ve 1902-1906 Dolar bandında seyrediyor ancak, salgında ikinci dalgayla beraber, altının ons fiyatının artması hatta 1930 dolar bandına doğru yukarı eğilim göstermesi, yılsonuna doğru ise 1930 dolar eşiğini aşacağını söylemek mümkündür.

ABD’ye baktığımızda ise, ABD-Çin ticaret savaşları, ABD’deki toplumsal protestolar, 33 milyonu aşan işsizlik sayısı, salgının ve salgın kaynaklı ölümlerin devam etmesi ve hatta daha da artacak olması, ABD’yi ve küresel ekonomiyi etkileyecektir. Covid 19 ile beraber, ABD, 1921 ekonomik buhranına benzer bir ekonomik görünüm sergilemektedir. Bu haliyle, uluslararası ticarette ve küresel ekonomide doların değer kaybetmesi kaçınılmaz gerçekliktir.

Euro Bölgesi’nde ise ekonomik daralma Nisan sonu verilerine göre –yüzde 4 sevilerinde. Sanayi üretimi ise yüzde 17 azaldı. İtalya, İspanya ve Fransa’daki salgının faturasının ağırlığı, Almanya’nın tartışmasız AB patronu olduğunu bir kez daha gösterdi. AB liderleri, 17 Temmuz’da pandemi sonrası ilk kez bir araya gelerek, 2021-2027 bütçesi üzerinde uzlaştı. Yaklaşık 1 Trilyon Euro aşan bütçeye, ayrıca 750 milyar Euro’luk destek paketi de açıklandı. Ancak 750 Milyar Euro’luk destek paketinin nasıl kullanılacağı henüz netleşmedi.

Pandemi döneminde petrol fiyatlarının çakılarak, adeta eksilere düşmesi, global üretimin, ne kadar azaldığını gösterirken, Haziran döneminden itibaren, Çin ve Hindistan’dan gelen petrol talepleri iyimserliği arttırdı ve petrol fiyatlarının yükselmesine, daha da önemlisi, petrol fiyatlarının dalgalanmadan öteye giderek, belli bir fiyat aralığında hareket edeceğini kanaati oluşmasına sebep oldu.  

ABD ve AB’de yaşanan bu gelişmelerin, Türkiye ekonomisine yansıması ise Dolar ve Euro cinsinden dövizin, durağan bir seyir izlemesine neden oldu. Ayrıca hükümetin dövizi sıkı baskı altında tutması ve faizlerde indirime gitmesi döviz bandının hareketliliğini sınırlandırdı.

Türkiye özelinde ekonominin genel seyrine bir göz atmak gerekirse, makro ekonomik göstergelerde, negatif seyir olduğunu görmek mümkündür. Faizlerin düşmesi, özellikle konut sektöründe, borçlanma karşılığı (ipotek), satışlarda patlama yaşanmasına neden oldu. Kredili satışlar olarak bilinen konut satışında adet sayısı 100 bini geçti. Konut satışları kısa vadede ekonomiye bir canlılık getirse de salgının devam etmesi durumunda, borçlanma yükünün, hem Türk bankacılık sistemine hem de ekonomiye etkisi yüksek olacaktır. Bir diğer önemli konu da kısa çalışma ödeneğinin, pandeminin sürmesi durumunda, sonbaharda devam edip etmeyeceğinin belirsizliğidir.

Ayrıca, yabancı turizm hareketliliği beklentinin çok altındadır. Havacılık sektöründe istenen uçuşlar gerçekleşmedi. Yasaklar veya sınırlı uçuş uygulaması devam ediyor. Turizm gelirlerindeki eksilmenin dövize negatif etkisini, Kasım-Aralık döneminde muhtemelen göreceğiz.

Covid-19’un bir başka etkisi de tüketimin azalmasıdır. Perakende sektöründe azalma seyri devam ederken, gıdada ise büyük artışlar yaşandı. Talebin artması, gıda fiyatlarının yükselmesine ve doğal olarak da enflasyon üzerinde baskıya neden oldu. Bu da bize, tarımsal alanda, üretimden-sofraya (tarladan-çatala) kadar olan zincirde, çok ciddi yeni adımlar atmamız gerektiğini gösteriyor.

Türkiye’de yaşanan ekonomik durgunluğun aşılmasında; yabancı sermayenin ve yeni üretim araçlarının varlığı ile katma değerli, teknolojik üstünlüklü ürünlerin üretiminin ne kadar en önemli olduğunun farkına varmalıyız. Bunun için yapısal reformlar bir an önce yapılmalı ve daha fazla gecikmemelidir.