C umhuriyetin 93. yılını büyük bir coşkuyla kutladık. Eskiden olduğu gibi… Fakat bu sefer biraz farklı… Biraz değişik. Çünkü cumhuriyetin 93. yılını kutlayacağımız 29 Ekim’den birkaç ay önce 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı.
Çok vahşice bir girişim. Çok canice… Çok alçakça bir saldırı…
Ülkenin silahlı kuvvetlerini ele geçiren bir gurup, darbeyi yapabilmek uğruna halkına mermi yağdıran bir terörist sürüsü… Neyse ki çoğu şimdi adaletin karşısında… Peki, şu an yürürlükte olan mevcut Anayasa bu canilere nasıl bir ceza hükmü uygulayacak?
Darbelerle tam üç defa değiştirilen ve darbecilerin isteklerine göre hazırlanan Anayasa birçok bilim adamı ve siyasetçilere göre yamalı bohçaya dönüşmüş. Halkın refahı mutluluğu ve gerçek Adalet için ihtiyaçlarına göre yeniden yapılmalı.
Yeni bir Anayasa’ya ihtiyacımız var.
Peki, nasıl bir Anayasa olmalı? Türkiye Cumhuriyeti başkanlık sistemine geçmeli mi? Cumhurbaşkanı, Başbakan, AK Parti ve MHP, “Yeni bir Anayasa ve başkanlık sistemi için acil. Hemen yapılmalı” diyor. CHP ise 1980 Kenan Evren Anayasası’na sarılmış… “Değişikliğe de başkanlığa da hayır” diye kampanya yürütüyor…
Peki, ne olacak? Nasıl bir Anayasa olmalı?
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan buyana üç defa Anayasa değişikliği yapılmış.
Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce kurtuluş mücadelesi verdiğimiz yıllarda Teşkilat- ı Esasiye Anayasası 1921 yılında yapılmıştı. “29 Ekim 1923’te Cumhuriyet kuruldu.
Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Genç devletin Anayasası olmalı” diyerek Osmanlı’dan gelen Teşkilatı Esasiye’nin değiştirilmesi gerektiğini gündeme getirdi.
Türkiye Cumhuriyetinin ilk Anayasası; cumhuriyetin kuruluşundan bir yıl sonra hazırlandı. Adına 1924 Anayasası denildi ve o yıl yeni Anayasa yürürlüğe girdi.
27 Mayıs 1960 tarihinde Demokrat Parti’yi iktidardan düşürmek için darbe yapıldı. Darbeciler Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı idam ettiler. İdam hükmü verilen Cemal Bayar ise sonra affedildi.
1960 darbesini yapanlar Atatürk’ün 1924 Anayasası’nı kaldırdı. Yerine 1961 Anayasası yürürlüğe konuldu. Bu Anayasa tamamen darbeci insanların istekleri doğrultusunda hazırlanmış ve uygulamaya geçilmişti. 1980 yılına gelindiğinde Türkiye’de sağ-sol çatışmaları ve huzursuzluk had safhaya ulaşmıştı. 12 Eylül’de bu sefer Kenan Evren Genel Kurmay Başkanı olarak darbe yaptı ve yönetime el koydu. Kendini devlet başkanı ilan etti.
1980 darbesinin ardından 1982 yılında yeni bir Anayasa yazıldı ve yürürlüğe girdi. 1960 Anayasası’ndan farkı 1982 Anayasası için Türk halkı sandığa gitti ve Anayasa için darbe korkusuyla halkın yüzde 92’si bu darbe Anayasası’na ”Evet” oyu kullandı.
Türkiye Cumhuriyeti tam 34 yıldır 1980 darbesi sonrası yazılan ve kabul edilen Anayasa ile yönetiliyor. O günkü şartlar içinde hazırlanan Anayasa Meclis’te yapılan tüm düzenlemelere rağmen artık her kesimin “değişmeli, yeni bir Anayasaya ihtiyaç var” demesine rağmen TBMM’deki siyasetçilerin ortak bir karar doğrultusunda hareket edememesi yüzünden yapılamıyor. Her partinin ayrı istekleri, ayrı çekinceleri var.
Ancak “Geciken adalet adalet değildir” sözü tam bu dönem için söylenmiş gibi… Öyle olaylar var ki, kimse işin içinden çıkamıyor. Mesela Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım için… Aziz başkan kurulan bir kumpas olayından dolayı hapse girdi, maddi manevi büyük kayıpları oldu. Yıllar sonra Yargıtay kararı verdi. Aziz Yıldırım berat etti… Peki bu işte Aziz Yıldırım’ın hakkında karar veren Adalet… Hakim… Savcı… Basın…
15 Temmuz darbe girişimi Türkiye de bir dönüm noktası… 93. yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti’nde çok darbe girişimi oldu. Ama içlerinde en kanlısı, en acımasızı 15 Temmuz darbe girişimi.
Bu ülke 1960 darbesi, 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 post modern darbe ve 27 Nisan 2007 E-muhtırası gibi birçok girişimi yaşadı. Hepsi geride kaldı. Ancak 15 Temmuz darbesi gösterdi ki Türkiye’de insan hak ve özgürlüğüne, ülkenin refahı ve gelişimi için sivil bir Anayasa’ya ihtiyaç var… İlk defa askerlerin hazırlatmadığı tamamen sivil –siyasi bir anayasaya ihtiyaç var…
Bu yapılırsa hak ve özgürlüklerin sınırları belirlenecek. Cezalar netleşecek. Adam kayırmacılığı son bulacak. Devleti ele geçirmek isteyen çetelere fırsat verilmeyecek. Arsızı, hırsızı ayrt etme imkanı olacak.
Adalet… Nefes alan her canlı için su kadar, hava kadar önemli…
Özgürlük… Yaşandığı sürece insanı mutlu eden bir duygu…
Ceza… Kuralları çiğneyenlere uygulanan yaptırım. Hapis cezası, para cezası… Ölüm cezası vs…
2017 yılına girerken Türkiye’nin en önemli gündemi arasında yeni Anayasa ve başkanlık…
Bir taraftan FETÖ Terör örgütü diğer tarafta PKK, DEAŞ ve diğer etkili etkisiz terör örgütleri… Suriye ve Irak’tan ülkemize yönelik dış tehdit ise her gecen gün önemini daha da artırıyor. Bütün bunlar yaşanırken büyük, güçlü ve bağımsız bir devlet için yeni Anayasa şart.
Peki ya cezalar…
Ülkenin gündeminde günün şartlarına göre anayasa da karşılığı olmayınca ya da bağlayıcı hükümler anayasayı işlevsiz gibi gösteriyor. Bir örnek vermek gerekirse; Türkiye Cumhuriyeti’nin kalbi TBMM bombalanıyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi bombalanıyor. Savcılar harekete geçmek ve yargı sürecini başlatmak için birinin şikâyetçi olmasını bekliyor. TBMM’de teröre yardım ve yataklık edenlerin ayıklanması için dokunulmazlıkları kaldıralı aylar oldu. Hala dokunulmazlığı kaldırılan vekiller için ifadeye çağırılan olmadı, süreç beklemede… Neden?

KARŞILIKSIZ ÇEK DÜZENLEMESİ MAĞDURDAN YANA DEĞİL
Ekonomi ve iş dünyasını karıştırmak istemiyorum. Çek sahiplerinin mahkûm olma hükmü kaldırıldıktan sonra işletmelerin belki de yüzde %80 karşılıksız çekler yüzünden zora girdi. Ama büyük bir dolandırıcılık olan karşılıksız çeklerle ilgili yasa düzenlemesi mağdurdan yana değil, tam tersi dolandırıcıdan yana… Hırsızlık yapan, bir eve girip ev sahiplerine korkulu anlar yaşatan hırsız polis tarafından yakalandıktan sonra adliye ye giderken abi iki günde çıkarım değil mi diyebiliyor? Böyle bir ortamda can ve mal güvenliğine yapılan saldırı ve tecavüzlere yeterli cezai hükümlerin tam ve net olarak yer almadığı bir Anayasa milleti ve sosyal çevremizi huzursuz ediyor. Ağır suçlara ağır cezalar gerekir. TBMM’ni, ülkeyi yönetmek için seçilmiş vekillerin çalıştığı bir ortamda bombalayan, canilere idam hükmü olmayan bir Anayasa acaba ülkede barışı ve kardeşliği nasıl sağlayabilir? Dünyanın süper gücü ABD’de, en büyük ekonomiye sahip Çin’de, Rusya’da idam cezası varsa ve uygulanıyorsa, Türkiye’de neden olmasın? Biz ne zaman küresel güçlerin oyun alanı dışına çıkarsak o zaman hür ve bağımsız bir toplum olarak refah içinde yaşayabiliriz. Bunun için bu ülkenin gelişmesi kalkınması ve 2023 hedeflerimiz için mutlaka yeni Anayasa ve başkanlık sistemi olmalı… Her kafadan bir ses çıkan toplumların bölünmesi kaçınılmaz…
Biz dünyanın en büyük devleti iken Anadolu’ya sıkışmış 80 milyonluk bir ülke olarak daima güçlü olmak zorundayız. Dış mihraklara karşı birlik içinde hareket etmek zorundayız. Yeni Anayasa, özgürlüğümüzün dayanağı olmalı.