2022 yılı tüm dünyada yatırımcılar açısından sarsıntılı bir dönem oldu. 2007-2008 Küresel Finansal Krizinden beri çok düşük seyreden faiz oranları enflasyon tehlikesiyle birlikte Amerikan Merkez Bankası öncülüğünde artış trendine girdi. Bu durum haliyle hisse senedi piyasaları ve gayrimenkuller başta gelmek üzere tüm varlık sınıflarına olumsuz yansıdı. Düşük faiz ortamında cazibesi artan kripto varlıklar bu süreçten en olumsuz etkilenen varlık kategorisi oldu. Faizlerin artışı tahvillerin iskonto oranını olumsuz etkilediği için orta ve uzun vadeli tahvil portföylerinde büyük zararlar ortaya çıktı. 2022 Aralık ortası itibarıyla küresel hisse senetleri yıl başından beri yüzde 18 düşüş sergilemişti. 2021’de piyasa değeri 3 trilyon dolara kadar yükselen kripto paralar ise 840 milyar dolara kadar gerilemişti.

Standart yüzde 60 hisse senedi yüzde 40 tahvilden oluşan bireysel yatırım portföyü, başta ABD gelmek üzere hemen tüm ülkelerde kaybettirdi. Yapıları gereği portföyünde uzun vadeli varlıklar bulunduran emeklilik ve sigortacılık fonları da ciddi zararlar yazdı. İngiltere’de olası bir çöküş İngiliz Merkez Bankası’nın müdahalesiyle önlenebildi. Buna karşın giderek bir finansal yatırım aracı haline de gelen emtialar Rusya-Ukrayna savaşının da etkisiyle yükselip büyük karlar getirdi. Özellikle enerji ürünleri ve gıda emtiaları keskin sıçramalar gösterdi. 2023 yılının düşük büyüme, ivme yitiren enflasyon ortamında, buna bağlı olarak da büyük merkez bankalarının faiz artışlarına son vermeleri sonucu tahvil piyasaları açısından iyi geçmesi bekleniyor. Faiz oranlarının durulmasının emlak piyasalarına da istikrar getirmesi umut ediliyor. Düşük büyümenin emtia fiyatlarını, yüksek faiz ortamının da altını olumsuz etkileyebileceği düşünülüyor. Enerji fiyatlarının seyri ise büyük ölçüde savaş cephesindeki gelişmelere bağlı olacak. Hisse senedi piyasasında temel tüketim malları üreticileri; sağlık hizmetleri, elektrik, su, doğalgaz dağıtımı gibi temel hizmetler sektörü, finansallar için yıl iyi geçebilir. Genelde yatay bir hareket gözlenebilir.

TÜRKİYE’DE YATIRIM İKLİMİ KÜRESEL TRENDLERİN AKSİ YÖNÜNDE

Türkiye’deki yatırım piyasasına da dünyanın tam tersine Eylül 2021’te başlatılan faiz indirimleri damgasını vurdu. Emlak yatırımları, yılın ortasından hız kazanarak borsa yatırımcılarının yüzünü güldürürken; devlet iç borçlanma senetleri, mevduatlar ve bizde önemli bir yatırım aracı olarak görülen döviz, yatırımcısına kaybettirdi. Türkiye’ye özgü kur korumalı mevduat ise yatırımcısının döviz cinsi tasarrufunu sabit tutarken, 2022’nin son aylarında kurların sakinleşmesi sonucu TL cinsinden enflasyonun altında bir gelir sağladı. Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu’na göre Eylül 2022 itibarıyla Türkiye’de hanehalkının 5.7 trilyon TL finansal varlığı bulunmaktaydı. Bunun yüzde 67’si TL ve döviz eşit olmak üzere tasarruf mevduatında, 8.4’ü altın başta gelmek üzere kıymetli madenlerde, yüzde 2.6’sı tahvil ve bonolarda, yüzde 10.7’si emeklilik ve diğer yatırım fonlarında, yüzde 9.5’i hisse senetlerinde, yüzde 0.1’i repoda ve yüzde 0.8’i nakit şeklide cepte tutulmaktaydı.

Tabi bu rakamlara yastık altındaki dövizler ve altınlar dahil değil. Düşük faizler borçlanarak kredili hisse senedi yatırımlarını ve emlak alımlarını da teşvik etti. En son açıklanan Merkez Bankası Konut Fiyat Endeksi 2022 Ekim itibarıyla konut fiyatlarının nominal olarak yüzde 188.2, reel olarak da yüzde 56.3 oranında arttığını gösteriyordu. İstanbul ve Ankara’daki fiyatlar ise bu ortalamanın üzerinde yüzde 205 ve yüzde 194’lük keskin sıçramalara işaret ediyordu. Borsa ise BIST 100 endeksini temel alırsa yıla 1858 puandan, 1.34 cent fiyatından giriş yaptı. 1 Temmuz 2022’de endeks 2405’e 1.44 cente yükselmişti. Bu yazıyı kaleme alırken 16 Aralık’ta ise 5238 düzeyinde, 2.81 centte bulunuyordu. Bu Temmuz başından bu yana dolar bazında inanılmaz bir getiriye denk geliyor. Böyle parlak bir performans ancak, daha büyük montanlı bir para çıkışı gerektiren konut yatırımı bir yana bırakılırsa, yatırımcının seçeneksizliğinden kaynaklanabilir. “Borsaya hücum” kendini hesap sayısının 8 milyona yaklaşmasıyla da gösteriyor. TÜİK’in finansal yatırım araçlarının reel getiri oranları istatistikleri de yukarıdaki değerlendirmelerimizi doğruluyor. BIST 100’ün Kasım ayında yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 20.99, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 18.48 getiri sağladığı görülüyor. TÜFE bazında getiri üç ayda yüzde 41.94’e altı ayda ise yüzde 56.19’a kadar yükseliyor. Yıllık getiri oranlarına baktığımızda da, BIST’in Yİ-ÜFE bazında yüzde 14.62 TÜFE bazında yüzde 46.71 getiri sağladığı görülüyor. Aynı endeksler temelinde Amerikan dolarının yüzde 26.24 ve yüzde 5.59 kaybettirdiği ortaya çıkıyor. Benzer kayıplar külçe altına yüzde 30.02 ve yüzde 10.42; Euro’ya yüzde 34.05 ve yüzde 15.58; DİBS’lerde yüzde 39.82 ve yüzde 22.97 oranında yansıyor. En çok kaybettiren yatırım sınıfı ise ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 51.65, TÜFE ile ise yüzde 38.11’lik çok kötü bir seyir izleyen mevduat faizi olarak dikkat çekiyor. Diğer bir ifadeyle, Merkez Bankası politika faizinin yüzde 85 enflasyon konjonktürün de yüzde 9’a indirilmesi yurttaşları risk almaya teşvik ediyor. Borsaya yönlendiriyor. En az riskli yatırım araçları olarak kabul edilen devlet tahvili ve banka mevduatından uzaklaştırıyor. 2023 yılında düşük reel faiz politikasında ısrar edilirse, yurttaşların reel mal alımlarına hız vermesi, öncelikle tuvalet kağıdından sabuna, peynirden zeytinyağına temel ihtiyaç maddelerini birer yatırım gibi kabul etmesi beklenebilir. Mevduat faizleri ve bankaları uzun vadeli tahvil almaya zorlayan düzenleme nedeniyle getirisi yapay biçimde iyice düşen diğer sabit getirili yatırım araçları da cazip olmayacaktır. Altın, dolar üzerinden büyük ölçüde döviz kurlarını izleyecektir. Bu nedenle ekonomi yönetimi dövizi tutmaya devam edebilirse yine borsa ve gayrimenkul cazibesini koruyacaktır. Seçim sonrası sıkılaştırılmış para politikası, yani faiz artırımlarına gidilmesi ise aksine borsa ve konut piyasasına darbe vuracaktır. Tüm bu nedenlerle belirsizliklerin çok fazla olduğu, sağlıklı tahminlerde bulunmanın iyice güçleştiği koşullarda 2023’e adım atıyoruz