2019'a başlarken IMF, yükselen riskler nedeniyle büyüme beklentisini %3.9'dan %3.7'ye indirmişti ancak yavaşlama beklentileri aştı ve tam 1 yıl sonra Ekim 2019'da yılın büyüme tahminini % 3.0 e indirdi. Bu rakam, son 10 yılın en düşük büyüme rakamı demektirBu büyüme aslında birçok ülkede yavaşlama demektir. IMF verilerine göre 2019’da dünya ekonomik büyüklüğü 1.7 trilyon dolar artışla 87 trilyona ulaşırken ABD ve Çin bu artışın tamamını sağlamıştır. Yani geri kalan ülkelerin toplamı sıfır olmuştur. Örneğin tahminlere göre Euro bölgesi 325 milyar dolar, Birleşik Krallık 85 milyar dolar, Kore 91 milyar dolar milli gelirlerinde azalma yaşadılar.

IMF, dünyayı gelişmiş ve diğer (gelişmekte olan ) ülkeler olarak iki ana parçaya ayırmaktadır. 39 ülke ve ülkecik gelişmiş sayılmakta. Bunlar arasında Euro Bölgesi ekonomileri ile beraber Hong Kong, Tayvan ve Macao gibi Çin’in üç parçası da bulunmaktadır. Gelişmiş ekonomiler, daima dünya ortalamasından düşük büyürler. Çünkü dünya ortalamasını Çin ve Hindistan gibi hızlı büyüyen ekonomiler yükseltir. Bu ikilinin dahil olduğu gelişmekte olan ülkeler ise daima hem gelişmiş ülkelerden hem dünya ortalamasından daha yüksek büyüme hızına sahip görünmektedir.

IMF Ekim 2019 raporuna göre, dünyanın toplam üretimi 2019’da 1.7 trilyon dolar artarak yaklaşık 87 trilyon dolar olacak.  Bu raporda; ABD için büyüme tahmini 2019'da yüzde 2.6'dan yüzde 2.4’e düşürülürken, 2020 yılı için yüzde 1.9’dan yüzde 2.1’e yükseltildi. Avro Bölgesi için 2019 büyüme tahmini de yüzde 1.3'ten 1.2'ye, 2020 için yüzde 1.6'dan yüzde 1.4'e düşürüldü. Çin ekonomisi için büyüme öngörüsü 2019 için yüzde 6.2'den yüzde 6.1'e, 2020 için de yüzde 6’dan yüzde 5.8'e düşürüldü.

İlginç bir bilgi olarak şunu belirteyim; IMF verilerine göre 2022 yılında dünya ekonomik büyüklüğü 100 trilyon dolara ulaşacaktır. Oysa çok eski değil 2005 yılında dünya ekonomisi 48 trilyon dolar seviyesindeydi. Yani son 17 yılda dünya ekonomik büyüklüğünü ikiye katlıyor.

Biraz yakına bakacak olursak yani 2020 yılında dünya ekonomisinin 3.9 trilyon dolar artışla 90 trilyon dolara ulaşacağı öngörülüyor. Bu artışın 1.7 trilyon doları gelişmiş ekonomilerden 2.2 trilyonu gelişmekte olan ekonomilerden gelecek. 2019’da dünya ekonomisndeki artış neredeyse tamamen ABD ve Çin’den gelmişken 2019’da farklı ülkelerin buna katkı vereceği öngörülüyor. Yani global yavaşlamadan 2019da etkilenen ülkelerin, 2020’de daha ciddi üretim gücüne kavuşacaklar.

Burada ilginç bir detay dikkatimizi çekiyor. İlk 5 ülkeden sonraki bazı ülkelerin katkısının boylarını aşacağını görüyoruz. Şöyle ki en büyük ekonomiler sıralamasında Endonezya 16. sırada iken 2020’de 93 milyar dolarlık ekonomisndeki büyüme ile dünya ekonomine katkıda 6. sırada olacak. Aynı şekilde en büyük ekonomiler sıralamasında 19. sırada olan Türkiye, 2020’de 70 milyar dolarlık ekonomisindeki büyüme ile dünya ekonomine katkıda 8. sırada olacak.  Eğer bu gerçekleşirse Türkiye, 2020 yılında Fransa, ispanya, Hollanda gibi çoğu gelişmiş ve büyük ekonomiden daha fazla dünyanın büyümesine katkı sağlamış olacaktır.

Üstelik sadece 2020 değil 2020-21 ve 22’de 100 trilyon dolarlık ekonomik büyüklüğe giderken Türkiye’nin ciddi katkı vermesi beklenmektedir. Türkiye ekonomisinin 2020’de 814 milyar dolar, 2021’de 905 milyar dolar ve 2022’de 979 milyar dolar büyüklüğe ulaşacağı dikkate alındığında 3 yılda 235 milyar dolarlık artış ile dünya ekonomisindeki 13.8 trilyon dolarlık artışın % 1.7’sini sağlaması beklenmektedir. Oysa dünyanın en büyük 9. ekonomisi olan Brezilya’dan da 3 yılda 237 milyar dolarlık artış bekleniyor.

Önümüzdeki 3 yılda toplamda Çin’in 3.8 trilyon, ABD’nin 2.6 trilyon dolar, Hindistan’ın 0.9 trilyon dolar milli gelirlerini artırmaları beklenirken Endonezya ve Türkiye ile beraber Nijerya, Meksika, Bangladeş, Filipinler’in de güncel boyuna göre daha hızlı büyüyerek dünya ekonomisine ciddi katkı vermesi bekleniyor. Suudi Arabistan, İran, Norveç ve İtalya ise dünya büyümesini yavaşlatan ülkeler olacak gibiler.

Dünyada ekonomik mücadele ile beraber güç mücadelesinin de öne çıktığı bir dönem yaşıyoruz. Tabi ki bu noktada dünyanın en büyük iki ülkesinin mücadelesi dikkat çekiyor. İkinci dünya savaşından sonra dünya liderliğini devralan ve SSCB’nin çökmesi sonrasında bunu pekiştiren ABD’nin ekonomik büyüklüğü, 2011 yılında dünya ekonomik büyüklüğünün % 21.2sine kadar gerilemişti. ABD, mortgage krizinden çıktıktan sonra ciddi bir büyüme sürecine girdi ve gittikçe temposunu hızlandırdı. 1991-2001 arasında 120 ayla rekor bir büyüme dönemi yaşarken Haziran 2009’da başlayan ve 2019 sonunda 126 aya ulaşan büyüme temposu ile bu rekoru da geçmiş durumda.  Bu süreçte neredeyse herkesi işe yerleştirdiklerinden son 50 yılın en düşük işsizlik oranına gerileyen ABD bu 10 yılda yaklaşık 180 trilyon dolar milli gelir üretimi yaparken bir rakip ciddi güç kazanıyordu: Çin.

15 Aralık 2019’da ABD’nin Çin’den ithalatının tümüne ek vergi gelmiş olacaktı ancak Trump, “Çin, daha fazla ürün almayı kabul etti. Anlaşmayı yaptığımız için 15 Aralık'ta planlanan cezai vergi artışları yapılmayacak.” dedi. Faz 1 anlaşması sonrasında Çin - ABD ilişkileri yumuşarken ABD İran gerginliği 2020nin başına damgasını vurdu. Petrol ve altın fiyatlarında ciddi dalgalanmaya yol açan gelişmeler, zaten tereddütte olan dünya büyümesi için bir risk haline geldi. Oysa yazının ana fikri, ABD-Çin geçici barışı, Brexit’in 31 Ocak’ta gerçekleşecek olması, FED’in ve Avrupa MB’nin piyasalardaki en ufak değişime hazırlıklı olması gibi etkenleri dikkate alınca 2020’nin iyimser bir yıl olacağı ve Türkiye’nin buna ciddi katkı verece
k boyutta büyüyeceği idi. Ama hayat, sürprizlere gebe…