Kurumların başarısında yönetim şekli ve yönetim kurulunun bakış açısı önem taşıyor. Genellikle tepe yöneticileri ve ara yöneticileri konuşuyoruz ama yönetim kurulları da kurumların gelecek ile ilgili kararlarında başrolü oynuyor.

İster aile şirketi olsun ister ticaret odası, isterse diğer kurumlar. Tepe yöneticilerin bakış açısı, vizyonu, gelecek öngörüsü yönetim kurulu üyelerinde yok ise kurumlar hedeflerine ulaşamıyorlar ve belki de net bir hedef bile belirleyemiyorlar, rutinlerle zaman geçiriyorlar. Ülkede birçok kurumun ileri gitmemesinin sebeplerinden biri de bu olabilir mi?

Kurumlarda genellikle insan kaynağı verimliliği olarak çalışanların verimliliğine bakılır ve çalışanların başarı veya başarısızlığı konuşulur. Peki ya yönetim kurulu?

YÖNETİM KURULU VERİMLİLİĞİ NASIL ÖLÇÜLECEK?

Kurumların, kurumsal/bölgesel performanslarına uygun hedefler ve bunlara ulaşma hızı kısacası hedeflere ulaşma hızı en akılcı olan ölçekler. Bu ölçekler içinde çeşitli akrediteler, kalite sorgulamaları, kıyaslamalar gibi yöntemler elbette var. 

Ama mesele hedefi doğru koymak, doğru yollardan hedefe doğru zamanda ulaşmayı sağlamaksa, burada yönetim kurulunun bakış açısı ve verimliliği önem kazanıyor.

Kurum tepe yöneticisi hedef belirleme çalışmalarında yönetim kurulu katkısı/etkisi/desteğini, kurum çapını, personel bilgi ve performansını, kısacası kurumla ilgili her faktörü değerlendirmek zorunda.

Yönetim kurulu ve tepe yönetici iş üretmekte veya üretmemekte anlaşıyorsa sorun yok. Ya iyi bir verimlilik elde edilecektir ya da iş yapılmayacaktır ama herkes mutludur. Ama yönetim kurulu ile tepe yönetici arasında sorun varsa ne olacak. “Olur mu?” demeyin. Olur?

Maalesef birçok kurumda “içi seni dışı beni yakar” misali böyle bir durum yaşanmakta. Tepe yönetici ve yönetim kurulunun iş yapmaya niyeti yoksa bu durumda da sorun yok. Yuvarlanıp gidiliyor. Ama tepe yönetici kuruma uygun iş yapmak isterse ve yönetim kurulundan destek göremezse hatta köstek, dedikodu, tatsız ithamlar arasında kalırsa, güven zedelenirse ne olacak.

Tepe yönetici sonraki hedeflerinde geri adım atacak, yönetim kuruluyla bir daha karşı karşıya gelmek istemeyecek, gerçekleşebilecek birçok çalışma yapılamayacak.

Kazanan kim olacak? Hiç kimse.

Kaybeden kim olacak? Tepe yönetici, yönetim kurulu üyeleri, kurum personeli ve en önemlisi hizmet verdikleri kurumlar, kişiler, bölgeler, ülke.

Hani, biz bütün kurumlar gelişme kaydetsin, ülke olarak ekonomik sıçrama yapalım diye uğraşıyorduk? İşte yönetim kurulu üyelerinin önemi burada ortaya çıkıyor.

Yönetim kurulu üyeleri hizmet verdikleri/vermeleri gereken üyeler, kişiler, kurumlar için “buradan/bunlardan bir şey olmaz” diyorlarsa neden hala orada dururlar? Zaman, bilgi ve enerjilerini değmeyeceğini inandıkları kişi/kurum/ bölge için neden harcarlar?

Aslında ne zaman, ne bilgi ne de enerjilerini harcamazlar. Sadece etiketi kullanırlar.

Yönetim kurulu üyelerinin çalışkan, vizyoner, sorumluluk sahibi, önce kendini değil, hizmet verdiği kişi/kurum/bölgeyi düşünüyor olması kurumların başarısını getirir. Kurumlar sadece tepe yöneticinin vizyonu ile gelişemez. Tepe yöneticinin kurumu, bölgeyi geliştirecek fikirleri tartışabileceği bir yönetim kurulu olmalıdır. Tepe yöneticinin ayağına çelme takmak aslında kendine engel olmak demektir. Ancak vizyonsuz ve bulunduğu yeri hak etmeyen yönetim kurulu üyeleri hem çelme takıp, hem de zafer kazanmış kumandan edasıyla gezerler.

Sözün özü; Yönetim kurulu üyeleri kurumları vezir de eder, sıkıntıya da sokar. Bölgeleri geliştirir de geriye de götürür.