Kurumsal aidiyet kurum çalışanlarının kendini kuruma ait hissetmesi, çalıştığı kurumu kendi işletmesi gibi görmesi, beraberinde kuruma katkıda bulunması. İçinde pek çok kavramı da barındırıyor. Doğru iletişim, doğru ekip çalışması, sorunlara ve çözümlere doğru yaklaşım, saygı, değer, vb. gibi.
İşletmeler çalışanlarındaki aidiyet duygusunu önemsiyorlar. Çünkü kurumsal aidiyet duygusu, çalışanların işletmede uzun süreler çalışmasını sağlıyor, çalışan daha verimli, yenilikçi oluyor. 
İşletmeye sahip çıkıyor, maliyetler azalıyor, zaman daha iyi kullanılıyor ve  en önemli noktalardan biri de işletmenin  rekabet ortamına ve gelirlerine katkı sağlıyor, müşteriler açısında da olumlu oluyor. Kısacası,  bir işletmede kurumsal aidiyetin yüksek olması işletmeye kurumsal itibar dahil  pek çok faydalar sağlıyor. 
Kurum yöneticileri aidiyet duygusunun artması için çalışmalar  yapıyor,  eğitimler planlıyor bu eğitimlere bütçe ve zaman ayrılıyor, emek veriliyor. Eğitimlerin zamanı, yeri, gerekliliği, içeriği, eğitimcinin yeterliliği, eğitim süresi vb. gibi eğitim ile ilgili detaylar elbette önemli.  Peki hedeflenen sonuca ulaşılabiliyor mu? Bu sorgulanması gereken bir soru. 
YÖNETİCİLİK ÖNEMLİ BİR KABİLİYET
Biliyoruz ki işletmelerdeki en önemli sorunlardan biri, personel devir hızı. Bir yanda  verilen eğitimler, bir yanda sorunlar .. demek ki eksik bir şeyler var.  İnsan kaynakları birimleri oldukça gayretli çalışsalar da sadece personelin beraberinde getirdiği diploma ve işletmede verilen eğitim ile de  sorunlar çözülmüyor. 
İnsanlar çocukluklarından itibaren, görerek ve gördüğünü deneyerek öğrenmeye meyilli. 
 Peki, kurum çalışanlarına  kim örnek olacak? Kurum yöneticileri. 
Ne dersiniz kurum yöneticilerinin  zaman zaman kendilerini sorgulayarak, ben ne yapıyorum, nasıl bir yöneticiyim diyerek düşünmeleri gerekir mi?  Yönetici her şeyi bilir mi dediniz? Bu zamana kadar işi  sürdürdüğüne göre, elbette bu konuları da biliyor ama ne kadar uygulayabiliyor. Bilmek ve uygulamak farklı. 
Muhakkak, yöneticilik önemli bir kabiliyet. İşler hala  sürdüğüne göre de başarı var. Yeterli mi?  Elbette daha da başarılı olunabilir. 
Soru şu; Yönetici, çalışanların kurumsal aidiyet duygusunu kazanmalarında olumlu veya olumsuz ne kadar etkili olur? Kişilik özellikleri, yönetim tarzı, olaylara, sorunlara bakış açısı, yaklaşımı, adalet duygusu,  ücret politikası, çalışanı önemseyip önemsememesi ve bunu gösterme, çalışana yansıtma ve yaklaşım biçimi, çalışan ile açık veya kapalı iletişimi, kişisel iletişim yeteneği, kurumda korku ve baskı  kültürünün olup olmaması, görev, yetki ve sorumlulukların tam olarak yerine getirilip getirilmemesi, güven ortamı?… soruları uzatmak mümkün.  Bir de yöneticilerin kuruma bireysel aidiyet duygusu…
Yukarıdaki soruların hepsi önemli ve dikkatle, objektif cevaplanması gerek. En önemli konulardan biri güven. Kurumlar çapları ne olursa olsun, yöneticileri ve yönetim biçimleri ile güven vermeli. Çalışanlar bunu önemsiyor. 
Personel devrinin çok olduğu kurumlarda, genellikle personel  kusurlu bulunur. Oysa bu durumun pek çok sebebi olabilir. Sadece o kurumla ilgili olmayıp sektörün olumsuz genel alışkanlığı kuruma yansımış da olabilir.  Fakat  kurumlar, yöneticiler o kadar yoğun ve hızlı yaşıyorlar, zaman o kadar çabuk tüketiliyor ki, durup bir geriye bakıp ne yapıyoruz diye sormaya bazen fırsat kalmıyor galiba.
Sözün özü, kurumların, yöneticilerin zaman zaman kendilerini gözden geçirmelerinde, ne yapıyoruz demelerinde, yukarıdaki soruları kendilerine sormalarında fayda var. Kurumsal aidiyet duygusu personele şırıngayla enjekte edilemiyor.