“Vizyoner Eğitimci” başlığıyla Eylül Sayımıza kapak konusu yaptığımız İstanbul Aydın Üniversitesi kurucusu ve Mütevelli Heyet Başkanı  Doç. Dr. Mustafa Aydın ile özel bir röportaja gerçekleştirdik. 44 yıldan bu yana eğitim hayatının içinde aktif bir şekilde yer alan Doç. Dr. Mustafa Aydın, 2003 yılında kurduğu İstanbul Aydın Üniversitesi ile bir çok yeniliğe imza attı. Ekovitrin Medya Grubu Başkanı Kamuran Abacıoğlu’nun sorularını cevaplandıran, Doç. Dr. Mustafa Aydın’ın açıkladığı rakamlar İstanbul Aydın Üniversitesi’nin 17 yılda geldiği önemli başarıyı ortaya koyuyor.  Türkiye’nin en çok tercih edilen Vakıf üniversitesi olan ve vakfı üniversiteleri arasında ilk beşte yer alan İstanbul Aydın Üniversitesi’nin 42 bin öğrencisi bulunuyor. Bu rakamın 6 binden fazlasını uluslararası öğrenciler oluşturuyor. 

Avrasya Üniversiteler Birliği Başkanlığı görevini de sürdüren Doç. Dr. Mustafa Aydın, Ekovitrin’e verdiği özel röportajda “eğitim ekonomisinin” öneminin altını kalın çizgilerle çiziyor. Doç. Dr. Aydın,  ABD başta olmak üzere, İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, Rusya, Avustralya, Yeni Zelenda ve Malezya’dan örnekler veriyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 800 bin, İngiltere’de 500 bin, Fransa ve Almanya’da 400 bin, Japonya’da 200 bin, Rusya’da 150 bin yabancı öğrencinin öğrenim gördüğünü söylüyor.  Her bir öğrencinin bulundukları ülkeye yıllık sağladıkları girdi 40 bin dolar civarında. Doç. Dr. Mustafa Aydın’ın verdiği bilgiye göre yabancı öğrencilerden sağlanan gelirlerin büyüklüğü 300 milyar dolar.

Türkiye bu ekonominin neresinde yer alıyor dersek, şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Ülkemizdeki yabancı öğrenci sayısı 165 bin civarında. Bu öğrencilerin her yıl ülkemize bıraktıkları girdi 5 milyar dolar. Türkiye dünyadaki 300 milyar dolarlık pastadan ancak yüzde 1,6’lık bir pay alabiliyor. İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Doç. Dr. Mustafa Aydın, Türkiye’ye öğrenime gelen yabancı öğrenci sayısını 2023 yılında 250 bine çıkarmanın hedeflendiğini söylüyor ve Türkiye’de şartların buna müsait olduğunu belirtiyor. 

Bugün İngiltere’nin, üniversite okumak ve İngilizce öğrenmek için ülkeye gelen yabancılardan elde ettikleri gelir 50 milyar dolar civarında. Yani dünya pastasının yüzde 15’inden fazlasına İngiltere tek başına sahip. Daha önce de belirttiğim gibi 300 milyar dolarlık pastadan Türkiye’ye düşen pay ise 1,6 civarında. Mesele şu: Türkiye, bu eğitim ekonomisi pastasından alacağı payı mutlaka büyütmeli. Doç. Dr. Mustafa Aydın, daha fazla yabancı öğrencinin Türkiye’ye gelmesi için çalışmalar yapıldığını vurguluyor. 

Bunun için ne yapmak gerekiyor? Doç. Dr. Aydın yaptıkları bazı çalışmalardan söz ediyor. Belirli başarıyı yakalamış yabancı öğrencilere Türkiye’de çalışma imkanı sağlamak,  sosyal güvenlik kurumu primlerinin düşürülmesi, oturum hakkı verilmesi gibi bir çok konuda yabancı öğrencilere yardımcı olduklarını söylüyor. Yabancı öğrencilerin ülkemize girdi sağlamalarının yanı sıra Türkiye’nin tanıtımında rol üstlendiklerini, okudukları üniversitelere kalite getirdiklerini, o üniversitenin bir dünya üniversitesi haline gelmesinde katkıları bulunduğunu ifade ediyor. 

Dünyanın gelişmiş ülkelerinin ekonomilerine bakıldığında, eğitim ihracatından elde edilen gelirlerin o ülke ekonomilerinin önemli bir kalemini oluşturduğu görülüyor.  Türkiye, yurt dışından gelen öğrencilerin sayısını artırarak 300 milyar dolarlık pastadan daha çok pay alabilir. Bunun için üniversitelerimizin fiziki alt yapısı başta olmak üzere, akademik kadrolarının ve eğitim düzeyinin çok çok daha iyi noktalara gelmesi gerekiyor. Halen birçok vakıf üniversitesi apartmandan bozma binalarda eğitim sürdürüyor. Devlet üniversiteleri de dahil olmak üzere, özellikle özel vakıf üniversitelerimizde ciddi bir reform şart. Üniversitelerimizfiziki yapılarıyla bir yaşam ve bilim merkezi haline dönüşmeli. Üniversitelerimiz, gelişmiş labaratuarları, AR-GE merkezileri  ve muhteşem akademik kadrolarıyla ciddi birer bilim yuvası haline gelerek, Türkiye’yi bir eğitim üssüne dönüştürmelidirler. Özellikle vakıf üniversiteleri bunu başaramazlarsa ve onlar için ciddi standartlar getirilmezse, her biri birer ticarethane olmaktan öteye gidemez, Türk üniversiteleri de sittin sene dünyanın ilk 500 büyük üniversitesi listesine giremez…

Saygılarımla.