Haziran 2015 “Siyaset ve Seçim” başlıklı makalemizde geleceğe yönelik görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. Halk arasında bir deyim vardır “Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir” derler seçim sonrası olacaklar belliydi ve oldu.
Siyaset sonuç alma sanatıdır. 7 Haziran 2015 seçimleri üzerinden üç ay geçti ne yazık ki sağlıklı bir sonuç alamadık ve tekrar seçime gidiyoruz.
Seçimler öncesi süregelen, seçimlerde doruğa ulaşan gerginlikler, liderler ve partiler arası suçlamalar, hakarete varan söylemler siyasi istikrarı bozmakla kalmadı, bölücü teröre yeni ortamlar hazırladı.
Emperyalist dış güçler ve içimizdeki hain odaklar; el ele Türkiye'mizi iç savaşa Uluslar arası kuruluşlarında katılımını sağlayarak bölme ortamına sürüklemek istemektedirler.
Bölücü terör son günlerde her alanda gündemi değiştirir oldu. Sadece ekonomimiz ve kalkınmamızın önündeki engel olmayıp, aynı zamanda milletimizin bütünlüğünü, birliğini bozarak kamplara ayırmak için en büyük tehdit haline geldi.
Ekonomimizin derin derin tahliline girmeye gerek görmüyorum özet olarak; tarımda ve sanayide üretim geriliyor, ihracat alanlarımız daralıyor, yatırımlar beklemede, işsizlik sorunu büyüyor. Kurlarda ki çılgın artış mali dengeleri bozmakta, yatırımcının borç yükündeki artışı düşündürücü boyutta, vel hasıl esnaf, tüccar, sanayici, önünü göremez durumda, halk huzursuz güven sarsılıyor sonuçta toplumda sosyal barış giderek bozuluyor.
Kısacası ekonominin ve ticaret hayatımızın orta direği olan KOBİ kuruluşları sıkıntıda. Piyasanın nabzını gösteren sadece bir örnek verecek olursak son altı ayda karşılıksız senette %20, çek sayısında %15, tutarında %47 artış gözleniyor.
İş dünyamızda 2015 yılının ekonomik açıdan kayıp yıl olacağı kanaatı hakim ilgililerden 2016 yılının kurtarılması için sağduyu bekliyorlar.
Bu karamsar taboldan çıkış yolu sarsılan siyasi istikrarın acilen sağlanmasından geçmektedir. Bu konuda en büyük sorumluluklar öncelikle siyasi parti liderlerinin ve partililerin ülke menfaatlerini ve milletin huzurunu sağlayacak sağduyulu davranışlarına bağlıdır.
İlgililere sesleniyorum; ortalığı germeyin siyaset sonuç alma sanatıdır, aynı zamanda Devleti en iyi şeklide yönetmeye talip olmaktır. Hükümet olmaktan, sorumluluk yüklenmekten kaçmakla başkalarını suçlayarak yönetime talip olmamakla siyaset olmaz, sonuçta alınamaz.
Bu yola baş koyanlar milletin verdiği güç ölçüsünde elinden geleni yapmak zorundadır.
Bu olaylar yeni değil, şanlı tarihimizde zaman, zaman çeşitli tuzaklar yaşanmıştır. Devlet zamanında gerekli önlemleri alarak bunları bertaraf etmiştir. Unutmayalım ki ilgililer tarihten ders, ibret alarak hataları tekrar etmemekle yükümlüdür. Yoksa tarihle yüzleşmek demek o yıllarda kalıp, geçmişe takılıp yarınları tehlikye atmaya dönüşebilir.
Bu topraklar kolay vatan olmadı sızlatmayın şehitlerimizin ruhlarını, indirtmeyin şanlı bayrağımızı, dindirtmeyin ezanlarımızı, ağlatmayın anaları, kahrettirmeyin kardeşleri,babaları, Evet, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” ruhları şad, makamları cennet olsun. Ateş düştüğü yeri yakarmış ama bu sefer ateş vatanın bağrına düşmekte.
Yakın tarihte Balkanlarda yaşananlardan, bataklığa sürüklenen orta doğudaki tehlikeli gidişattan uyanıp kendimize çeki düzen verelim, binlerce yıllık Devlet geleneklerimize sahip çıkalım, Devleti zaafa uğratacak girişimlere fırsat vermeyelim. Kamu düzeni bozulur, Devlet ilkeleri zedelenir bencil davranışlarla Demokrası kazanımlarımız tehlikeye sürüklenip insan hakları, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler üzerine kara bulutlar çökerse geleceğimiz geri kazanımsız tehlikeye sürüklenebilir.
İyi niyetli bile olsa sınırları belirlenmemiş açılım ve sağlıklı uygulanamayan çözüm süreci çözümsüzlük getirdi. Muhatap alınan bölücü teröre tanınan hoşgörü ve verilen tavizler yeni tavizleri gündeme getirme ve karanlık güçlerin yeniden yapılanmalarına fırsat sağlamaktan öteye gitmedi.
Barış kutsaldır, ancak barışı bozacak tarafları iyi tanımak gerekir. Günümüzde istihbarat, istişare,tecrübe, evrensel değerlere bağlı  Uluslar arası ilişkiler önem arz etmektedir. Bu hususta Devleti yönetenlere, iktidara, muhalefet partilerine, sivil toplum ve basın kuruluşlarına müşterek sorumluluklar düşmektedir.
Geçmişte sandıktan çıkan koalisyon uygulamalarından ekonomimiz, ve kalkınmamız başta olmak üzere iyi sonuçlar alınamamıştı. Sağıklı gelişmeler tek parti iktidarları dönemlerinde gerçekleşebildi. Nitekim 13 yıla varan Akparti iktidarlarında önemli hizmetler reformlar gerçekleşti ama halkımız son seçimde iradesini bu kez koalisyon için ortaya koydu sebep ne olursa olsun bu güzel kazanımlara gölge düşürmeye kimsenin hakkı yok.
Gelin toplum olarak seçim öncesi peşpeşe kutlayacağımız Mubarek Kurban Bayramımızı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı iyi değerlendirelim hem Cumhuriyetimizin faziletini, hem de yardımlaşmayı, barışmayı,kucaklaşmayı öngören Dini Bayramımızın kıymetini bilelim. Ülke için insanlık için kavgasız el ele geleceğe yürüyecek ortamı oluşturalım.
7 Haziran halkın eğilimleri sonucu sandıktan çıkan iradeyi partiler sağlıklı olarak değerlendiremediler. Her ne ise gelinen noktada 1 Kasım da tekrar seçime giriyoruz temennimiz yüksek iştiraklı, kazasız, belasız güven ortamında seçimin gerçekleşmesidir.
Bu günkü huzursuz, karamsar taboldan ders alarak liderlerin ve partililerin yeni gerginliklere fırsat vermemelerini, seçim sonuçlarına herkesin saygılı olmasını en önemlisi neyin olmayacağını görüp, halk iradesi ile ortaya konacak neyin olabileceğini içlerine sindirerek ülke yararına olumlu kararlar almalarını beklemekteyiz.
Unutmayalım vakit çok geç olmakta....!
KISSADAN HİSSE:
Kimi Beslediğimizi Bilelim...!
Yaşlı Kızıldereli Reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve 12 yaşında ki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesinin önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar.
Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renkle rinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine: Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.

-”Onlar” dedi, benim için iki simgedir evlat.”
-”Neyin simgesi” diye sordu çocuk.
-”İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.”
Çocuk, sözün burasında; 'mücadele varsa, kazananı da olmalı' diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
-”Peki dedi. “Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?..”
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
-”Hangisini mi evlat?... Ben, hangisini daha iyi beslersem...!