İklim değişikliği; bilimsel olarak klimatoloji dalında incelenen atmosferik ve astronomik değişkenliktir. Atmosferin ışığı ve ısıyı geçirme dengesini bozarak, sera etkisine neden olan tabakada yaklaşık yüzde 36–70 su buharı, yüzde 9-26 karbondioksit (CO²), yüzde 4-9 metan (CH4), yüzde 3-7 Ozon (Q³) vb. sera gazları bulunmaktadır. Bu örtü atmosferdeki ısının yeterince çıkamaması, güneşten gelen ışınların yeterince yeryüzüne ulaşamaması, sonucu dünyamız ikliminde sürekli değişimlere yol açmakta ve doğal iklimi, tüm canlıların yaşama şartlarını baskı altına almaktadır. İklim değişikliği; insanlığın geleceğinde karşılaştığı en önemli ve karmaşık sorunların başında gelmektedir. Çevre ve teknoloji kaynaklı bir sorun olarak iklim değişikliğiyle mücadele uzun dönemli ve sürekli uluslararası işbirliği ve karşılıklı dayanışma gerektirmektedir. Ülkemizde yüksek planlama kurulunun 3 Mayıs 2010 tarih 2010/8 sayılı kararıyla onaylanan ulusal iklim değişikliği strateji belgesi (İDES) uygulama kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde yürütülmektedir. Doğal kaynakların şuursuzca tüketilmesi çevrenin kirletilmesi, çarpık şehirleşme, yanlış sanayileşme, hatalı teknoloji kullanımı vb. gelişmelerle oluşan iklim değişikliği sonucu küresel ısınma geleceğin felaket habercisi olmaktadır. Uluslararası teknoloji terörü gibi yayılan; iklim değişikliği; bir taraftan devlet politikası olarak sürdürülürken, diğer taraftan kişinin yaşama koşullarıyla başlayıp, kurumları, kuruluşları kapsayan sürekli eğitim, uygulama, denetim ve uluslararası işbirliği ile sürdürülmesi gereken bir konudur.
Halen birçok kamu ve sivil toplum kuruluşları çevre ve küresel ısınma alanında çalışma sürdürmektedirler bunlardan biride Carbon Disclosure Project (CDP) gönüllü kuruluşudur. İklim değişikliği risklerinin küresel anlamda şirketler tarafından nasıl yönetildiğini incelemekte ve raporlamaktadır. Örgüt halen 93 trilyon dolar varlığı yöneten 877 kurumsal yatırımcı adına çalışmalarını yürütüyor. Dünyada altmış ülkede beş bin kuruluş iklim değişikliği ile ilgili ölçümleri gerçekleştirerek açıklıyor. Örgüt son raporunda Global sera gazı emisyonlarının yükselmeye devam ettiğini, önüne geçilmediği takdirde başta tüm canlıların sağlık ve küresel ekonominin risklerle karşılaşacağını açıklamıştır.

AVRUPA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDA ÖNDE
CDP'ye göre iklim değişikliğini önleme konusunda lider şirketlerin belirlendiği A listesinde yer alan şirketlerin yarısı Avrupa, üçte biri ABD ve Japonya'dan, G. Kore'den 16, Hindistan'dan 5, Çin'den 1 ve Türkiye'den 1 şirket yer alıyor. Japonya'nın Kyoto kentinde 1997'de imzalanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne göre üye ülkeler karbondioksit ve sera etkisi doğuran diğer gazların salınımlarını azaltmaya veya salınım ticareti yoluyla bu konudaki haklarını artırmayı taahhüt etmişlerdir. 160 üye ülkenin atmosfere saldıkları karbon miktarlarını belirlenen 1990 yılı seviyesine düşürebilmeleri için protokol 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye'nin oldukça ağır şartlar içeren bu anlaşmayı 5. Şubat 2009 tarihinde yasalaştırmasına rağmen beklenen ciddi önlemler geciktirilmektedir. Enerji, sanayi, ulaşım ve arazi kullanımı gibi ekonomik faaliyetlerle birlikte atmosferdeki sera gazı emosyonları artmakta olup, bu artışta en büyük pay enerji kaynaklı faaliyetlere aittir. Türkiye'nin 1990 yılında 180,03 milyon ton CO2 eşdeğeri olurken, 2010 yılında toplam sera gazı emisyonu CO2 eşdeğeri yüzde 115 artarak 401.9 milyon ton olarak tahmin edilmiştir. Kişi başı CO2 eşdeğer emisyonu 1990 yılında 3.39 ton/kişi iken 2010 yılında 5.51 ton/kişi seviyesine yükselmiştir. İklim değişikliğinin ekonomi üzerindeki etkilerinin incelendiği Stern Raporuna göre, iklim değişikliğinin maliyeti her yıl küresel GSMH'nın en az yüzde 5'ini kaybetmeye eş değerken sera gazı emisyonlarının kötü etkilerini azaltmak için alınacak tedbirlerin maliyeti ise, her yıl küresel GSMH'nın yaklaşık yüzde 1'i kadar olacağı tahmin edilmektedir. Sera gazı emisyonlarının neden olduğu, küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin olumsuz etkilerini azaltmayı hedefleyen Kyoto Protokolu'yla birlikte öne çıkan ve tartışılan konulardan biri de “ emisyon ticareti” (karbon ticarteti) olmuştur. BM (United Nations Framework Convention on Climate Change- UNFCCC5) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne ek olan Kyoto Protokolü uyarınca sera gazının azaltılması hedefi doğrultusunda, gündeme gelen mekanizmalardan biri de “Emisyon Ticareti” mekanizması, diğer ikisi ise (JI) “Ortak Uygulama”, (CDM) Temiz Kalkınma Mekanizması’dır. Emisyon Ticareti piyasa bazlı bir mekanizma iken, diğerleri proje bazlı bir mekanizmadır. 
Global piyasalarda, 2008'de işlem gören karbondioksit miktarı 4.8 giga ton ve işlem hacmi de bir önceki yıla göre yaklaşık iki kat artarak 126 milyar doları geçmiştir, daha da önemlisi 2020 yılında piyasanın parasal değerinin yaklaşık 3.1 trilyona ulaşması beklenmektedir. Türkiye büyüme stratejilerini ihmal etmeden doğru seçim, yerinde denetimle sanayi başta olmak üzere her alanda emisyon azaltma, iklim değişikliği risk ve fırsatlar konusunda atılım yapması gerekmektedir.

KARBON AYAK İZİNİZİ ÖLÇTÜNÜZ MÜ?
Karbon emisyon ve iklim değişikliği konusundan her kesim artık karbon ayak izini ciddiye alarak izlemelidir aksi takdirde gelecek nesillere insanca yaşanabilir bir dünya bırakılamayacaktır. 
48 ülkede 74 bin çalışanıyla hizmet veren Atos kuruluşu herkesin kendi kişisel karbon (CO²)  ayak izini hesaplayabileceği oldukça basit bir web uygulaması başlattı. 
Siz karbon ayak izinizi ölçtünüz mü? Lütfen bilgisayarınızda “Atos.karbonolcer.com” adresine girin Türkiye'de kişi başına üretilen ortalama 5,65 ton olan karbon emisyonu bilgisi ile sizde durumunuzu değerlendiriniz.
Hep beraber doğaya sahip çıkıp, çevremizi koruyarak karbon salınımını azaltmak için seferber olalım.