Ekovitrin Medya Grubu'na bağlı UHA A.Ş.'nin yapımcısı olduğu ve benim de genel yayın yönetmenliğini yaptığım TRT Avaz kanalındaki Ay Yıldızın İzinde programının çekimleri için geçtiğimiz ay Tunus'taydım. Bu ülkenin bayrağında da, Türk bayrağında olduğu gibi ay yıldız var. 75 yıl boyunca Fransa'nın sömürgesi olan Tunus 1956 yılında Habib Burgiba'nın liderliğinde bağımsızlığını elde etti. Bugünkü modern Tunus'un kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Burgiba'nın, Mustafa Kemal Atatürk'ten etkilendiği ve Türkiye gibi ülkesinde laik bir rejim kurduğu söyleniyor. Tunus bayrağı'nın, Türk bayrağına benzemesi de bu etkinin bir sonucu olmalı. 

Tunus 3 asırdan fazla bir süre  Osmanlı tebasında kaldı.  Ülke'de Osmanlı medeniyetinin izleri var ancak, bu kadar uzun süreli hükümranlığa rağmen Tunuslular, Fransızca konuştukları gibi Türkçe konuşmuyorlar. Hatta yaklaşık 5 asır önce Tunus'u fetheden Turgut Reis'in bugün bu ülkede yaşan torunları bile Türkçe'yi bilmiyorlar. Bu durum, Osmanlı yönetiminin ülkeyi yönettiği dönemde bir baskı rejimi oluşturmadığını gösteriyor. Oysa Fransız sömürge kültürünün etkisiyle hemen her Tunuslu mükemmel derecede Fransızca konuşuyor ve halkta Avrupa kültürünün etkisi hissediliyor.
Ülkenin laik yapısı halkın yaşamına da yansımış. Kuzey Afrika'daki diğer Arap ülkelerinden daha farklı bir toplum yapısı var Tunus'un, özellikle de büyük şehirlerde. Başkent Tunus'taki Habib Burgiba Bulvarı, Paris'teki Şanzelize'ye çok benziyor. 
Yaklaşık 11 milyon nüfusun daha seçkin ve önemli bir bölümü Akdeniz'e kıyısı olan başkent Tunus'ta ve ülkenin kuzey kıyı şeridindeki turistik bölgelerde yaşıyor ve gelir düzeyleri daha yüksek. Tunus'un güneyine doğru indikçe gelir düzeyinin ve yaşam kalitesinin düştüğünü görüyoruz. 
Ülkenin en büyük sorunu siyasi istikrarsızlık ve buna bağlı olarak ekonominin kan kaybetmesi. Resmi rakamlar işsizlik oranının yüzde 14'le olduğunu söylüyor ama, gerçek te bu oran çok daha yüksek. Tunus'ta, orta sınıfın oluşmadığını görüyoruz. Ülke nüfusunun büyük bir bölümünün çok fakir olması, Tunusun geleceği için tehlike oluşturuyor. Tunus'un dış borcu, ülke gelirinin neredeyse iki katı. Tunus'un kaliteli petrolünün üzerinde Fransa'nın hakimiyetinin söz konusu olduğu belirtiliyor. Tunus ise akaryakıt ihtiyacını komşusu Libya'dan genellikle kaçk yoldan getirilen kalitesiz petrolle karşılıyor. Başkent Tunus'tan, güneye  Sahara çölüne doğru inerken yol boyunca yer alan barakalarda bidonlarla Libya benzinini satan seyyar satıcıları görüyorsunuz. Kaliteli benzinin litresi yaklaşık 1 USD iken, Libya'dan gelen kaçak akaryakıt beşte bir fiyatına satılıyor.    
Başkent  Tunus ve kuzeyde Akdeniz kıyısındaki bir kaç turistik kent haricindeki şehirlerin alt yapısı çok kötü. Ülkenin güney bölgesindeki ulaşım alt yapısı, Türkiye'nin 50 yıl önceki haline benziyor. Tunus'tan baktığımızda, Türkiye'nin son 12 yılda gerçekleştirdiği olağanüstü gelişmenin farkına varıyorsunuz. Ülkemizdeki duble yollar, otobanlar, köprüler, havalimanları,  Marmaray gibi müthiş projeler Türkiye'nin gelişmişliğini ortaya koyuyor.

TAV'DAN TUNUS EKONOMİSİNE HAYAT ÖPÜCÜĞÜ
İşte bu gelişme sürecinde Türk şirketlerinin de "Küresel Güç" haline geldikleini görüyoruz. Bu şirketlerden biri de TAV Havalimanları... Havalimanları işletmesi ve inşası konusunda müthiş bir teknoloji alt yapısına, bilgi ve tecrübeye sahip olan TAV, Tunus'un turizm bölgesi Enfidha-Hammamet'te 1 milyar dolar yatırımla modern bir havalimanı inşaa etti. 5 yıldan bu yana TAV'ın işlettiği bu havalimanı zor dönemler geçiren Tunus ekonomisine adeta bir hayat öpücüğü kondurdu. Bu havalimanı sayesinde 2.500 kişi istihdam edildi, paydaşlarıyla birlikte bu rakam 10.000'e ulaşıyor. İşsizliğin çok yüksek seyrettiği bir ülke için bu yatırım ve istihdam gerçekten bir hayat öpücüğü...
Enfidha-Hammamet Uluslararası Havalimanı'nın gidip gördüm. Olağanüstü mimarisinden çok etkilendim. Bu devasa yatırım, aynı zaanda Tunus'ta bugüne kadar yapılmış en büyük yabancı sermaye yatırımı. TAV'ın Afrika'dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Haluk Bilgi ile bir röportaj gerçekleştirdik ve TAV'ın çöle hayat veren yatırımını bu ay Ekovitrin'in kapağına taşıdık.  Türkiyemizi en güzel şekilde temsil ettikleri için TAV Havalimanlarını yürekten kutluyorum.

ERDOĞAN'IN ARADIĞI BABAYİĞİT
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeri otomobil üretimini çok arzu ediyor. Başbakanlık döneminde Koç'a, Sabancı'ya ve diğerlerine seslendi: "Yok mu yerli otomobil üretecek!.." dedi, kimseden tık yok... Niye ses çıkarsınlar, zaten onlar yabancı otomobili Türkiye'de üretiyorlar. Yabancı sermaye  müsade eder mi onlara? Çin, Hindistan ve İran üretir ama biz üretemeyiz...
Erdoğan'ın aradığı yatırımcı sonunda Almanya'dan çıktı ve "Ben bu işte varım!..."  dedi. Bu yatırımcı bir Alman değil, bir Türk, adı da İsa İlyasoğlu... Almanya'da faaliyet sürdüren mühendis kökenli bir iş adamı. Almanya'nın Velbert şehrinde fabrikası var. Alman, beyaz eşya, mobilya, otomobil, makine ve kilit sanayine yedek parça üretiyor. İstanbul Silivri'de de bir fabrika kurmuş. Ekovitrin, İsa İlyasoğlu ile ir röportaj gerçekleştirdi. Cesur Türk girişimci, yerli otomobil üretiminin bir hayal olmadığını söylüyor, "Devlet bana imkan sağlasın, Volkswagen ayarında yılda 200 bin otomobil üretebilirim" diyor. 
Sayın Cumhurbaşkanım işte sizin aradığınız babayiğit...      
Gelecek ay yine dopdolu bir Ekovitrin'de buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlar.
Saygılarımla...