Kıdem tazminatı konusundaki görüşlerimi daha önce açıklamış ve makale olarak sunmuştum. Bu kez Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun “Kıdem Tazminatı” konusundaki açıklamaları üzerine görüşlerimi tekrar ilgililerin dikkatlerine sunuyorum. Türk sanayinin ve ekonomisinin gelişmesindeki önemli engellerden biri olan kıdem tazminatı ne yazık ki yıllarıdır hem işverenler, hem de sendikalar tarafından karşılıklı konuşulması, tartışılması bile tabu haline getirilmiş bir hak olarak değerlendirilmiştir.
Oysaki iyi niyetli olmayan işçi-işveren ilişkilerinde çoğu zaman olaylar istismar konusu olarak yaşanmış bir kısım işverence kıdem tazminatı ödememek için kayıt dışı çalıştırma gibi yanlış yollara tenezzül edilmiş, bir kısım işçi ise işten atılarak tazminat alabilme yönünde iş yerinde kötü davranışlara yönelmiştir. Çoğu zamanda işletmenin ekonomik darboğaza girmesi sonucu işverenin mal varlığı bu tazminatları ödeme konusunda yetersiz kalmıştır. Kul hakkı ve hukuk açısından iyi niyetli işçi işveren ilişkileri çerçevesinde çalışanın kazandığı tazminat hakkı aslında kıdem tazminatı değil, yıpranma tazminatı olması ve her yıl çalışanın kendisine ödenmesi gerekir zira mevcut mevzuata göre çalışanın hak ettiği tazminat konusunda hak sahibinin kendi iradesi dışında işveren vasi olarak tayin edilmektedir. İnananlar için yüce Peygamberimiz (SAV) “çalışanın emeğinin karşılığını teri kurumadan veriniz” buyurmaktadır. Uygulamada çalışanın ancak işten atılması, emekli olması ya da ölümü halinde tazminat ödenebilmekte sağlığında sıkıntı içinde yaşayan bir çalışanın tazminatı ölümü halinde varislerine kalmaktadır.
Konuyu açacak olursak örnek olarak her yıl bir aylık kıdem tazminatı hak eden çalışanın alacağı, kendi iradesi dışında işverenin emrinde kalmaktadır. Dünyada bu ölçüde bir örnek olmadığı bilinmektedir. Bir başka örnek ise yetkililerin daha önce açıkladığı Avusturya modeli olup üzerinde tartışılmaktadır. Bu modelde dikkat çeken husus bir banka hesabına aylık kesintiler halinde kıdem tazminatının yatırılmasıdır yani bir fon oluşturulacaktır.

İşveren yükten kurtulacak
 58 ve 59 Hükümetlerde Sanayi ve Ticaret Bakanlığım sırasında Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulu’ndan (ESDK) Sorumlu Koordinatör Bakanı iken görevimiz kapsamında “işletmelerin rekabet gücünü artırmak kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına almak” konusunda yaptığımız ve Ekim 2005’te hükümete sunduğumuz, ancak Maliye Bakanlığı’nın “kıdem tazminatları vergiden muaf olarak masraf yazılacağından şirketlerin kurumlar vergi matrahında küçülür dolaysıyla bütçe açığı büyür” görüşü ile kesimler arasında görüşebilme imkanı bulamamıştık. Özet olarak; yasanın çıktığı tarihte kazanılmış olan birikmiş kıdem tazminatı işveren yükümlülüğünde kalacak ve işveren Maliye Bakanlığı’nın her yıl belirleyeceği seviyede birikmiş tazminatı en geç 5 yıl içinde çalışana ve/veya varislerine ödeyecektir. Böylece birkaç yıl içinde işçi birikmiş tazminatına kavuşacak, işveren ise bu yükten kurtulacaktır. Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren kıdem tazminatı “yıpranma tazminatı” adı altında her yıl sonunda o takvim yılı için çalışanın hak ettiği tazminat kendisine net olarak ödenecek. Böylece iş veren hesabında oluşacak önemli birikim önlenecektir. En önemlisi işveren çalışanın parasını muhafaza eden vasisi durumundan kurtulacak işçi hak ettiği tazminatını kendi iradesi ile hayatta iken alarak ihtiyaçlarını karşılayabilecek.
Böylece sanayimizin önündeki bir engel kalkmış olacaktır. Aynı zamanda ekonomimizin önündeki kayıt dışı istihdam da büyük ölçüde önlenmiş olacaktır. Maliye Bakanlığı’nın kontrolü altında çalışanların eline geçecek bu meblağlar tasarrufa ya da tüketime yöneleceğinden ekonominin ve pazarın canlanmasına, üretimin ve istihdamın artmasına destek sağlayacaktır. Geçmişte kurulan fonların sağlıklı çalışmadığı gerçeğini de hatırlayacak olursak yeni kurulmak istenen Kıdem Tazminatı Fon Yönetimi’nin birkaç yıl içinde başta birikmiş kıdem tazminatlarının işverenlerce fona aktarılması olmak üzere uygulamada büyük sorunlarla karşılaşacağı mümkün.