Riskler iş hayatının parçası. Kurumun içinden veya dışından gelen riskler daima olacak. İyi bir yöneticinin bu riskleri zamanında fark etmesi, önlem alması, riski etkisiz hale getirmesi beklenir daima. Ya da riskin kuruma en az hasarı verecek şekilde atlatılması “kötünün iyisi” bir durumdur. Riskin vaktinde fark edilmesi olası bir krizin de en az hasar ile atlatılması demek aslında. Türk iş hayatında “dur hele bir bakalım” düşüncesi kültürel ve genel olarak iş yapma alışkanlığımız. Genellikle risklerin fark edilmemesi, krizin yönetilememesini de beraberinde getiriyor çoğu zaman. Riski fark eden ve krizi yönetenler zaten krizi fırsata çevirebiliyor. Bazen belli sektörlerin yaşadığı krizler dışında bütün sektörlerin etkilendiği, sokaktaki vatandaştan tepe yöneticiye kadar kapsama alanı geniş krizler ise yönetmek için daha fazla beceri, bilgi ve tecrübe gerektiriyor.

FIRTINA VE KASIRGAYI GELMEDEN FARK ETMEK

Kriz yönetebilmek ayrı bir beceri elbette ama aslında en önemlisi riski zamanında fark etmek. Yani fırtınayı veya kasırgayı önceden fark etmek. Nasıl ki hava durumu için meteorolojinin tahminlerine aylık, haftalık, günlük bakıyor ve bulunduğumuz mıntıkaya göre önlem alıyoruz, ekonomideki risk durumları için de durum aynı aslında. Fakat günlük koşuşturmalar içinde yönetici geleceği düşünse bile yeterince gelecek için zaman ayıramayabiliyor. Özellikle küçük ve biraz üstü KOBİ’ler bu açıdan zor durumda. İşletmenin çapı ne olursa olsun yönetici yöneticidir. Yöneticinin kendini geliştirmesi, araştırması, öngörülü olması, kriz çözüm planlarının önceden çalışılmış olması, bu işlere yetişemiyorsa danışmanla çalışması gerekiyor. Kriz çözüm planı ile yaşanan kriz birebir örtüşmese de akıl, beyin düşünce bu konuda hazırlıklı oluyor, panik yapmıyor. Yönetici panik olmazsa, personel panik olmuyor. Personel panik olmazsa, müşteriler ve diğer çevreler panik olmuyor. Yani yönetici dediğimiz kişi geniş bir hare ile dalga dalga, domino taşı gibi aslında bir çok kişiyi ve kurumu hatta ülkeyi bakış açısı, risk algısı ve kriz çözme becerisi ile etkiliyor, diğer çalışanlardan farklı olması bekleniyor. Zaten bunun için adı “yöneten, yönetici” oluyor.

BAZEN YÖNETİCİNİN KENDİSİ RİSKTİR

Bildiğiniz “yönetici nasıl olmalı?” sorusunun klasik cevaplarının dışında artık çelik gibi sağlam sinirlere, radar özelliklerine, kuvvetli gelecek öngörülerine, kıvrak zekaya, olgun, sakin bir ruh yapısına sahip olmalı bir yönetici. Bir de danışmayı bilmeli. Yani biraz insan, biraz yapay zeka karışımı yöneticilere ihtiyaç var. Değişim her konuda çok hızlı. Dünya teknoloji ile bambaşka bir yere gidiyor. Ama hala işini teknik olarak iyi bildiği halde küçük bir ivme ile geliştirmekten korkan yöneticiler de var. İşte bu yöneticiler kendileri de risk yaratıyorlar. Risk krize dönünce çevre suçlanıyor. Kendini geliştirmeyen KOBİ yöneticileri kendilerinin işletme için bir risk olduğunun farkına varmıyorlar. Oysa dışarıdan bakınca çok net anlaşılıyor. Böyle bir durumda dışarıdan veya içeriden gelen diğer riskleri fark etmeyip, kriz girdabında boğuluyorlar. Sözün özü; perşembenin gelişini çarşambadan görmek, 360 derece çevreye hakim olmak gerekiyor. Her düzeyde iyi yöneticilere ihtiyaç var.