Bugün var olan her ülke, her millet geçmişinde muhakkak bir varoluş, bir direniş, bir kurtuluş mücadelesi vermiştir. Bu, öyle bir mücadeledir ki milletlerin geçmişindeki atalarının canı pahasına da olsa vermiş olduğu bir mücadeledir. Bir insanın hayatta verebilecek olduğu canından başka daha değerli ne olabilir ki? Onlar ülkesini, milletini öylesine sevmişler ki hayattaki en değerli varlıklarını, sahip oldukları en büyük hazinelerini yarınlar için gözünü bile kırpmadan, bir an bile düşünmeden, birkaç dakika sonra canını vereceğini bilerek sipere atlayan isimsiz kahramanlardır.  İşte bir millet bu şekilde var olurken, bir ülke de bu şekilde inşa edilmektedir. 
Bir ülkeyi ülke, bir milleti millet yapan “bağımsızlık”tır. Başka bir deyişle “bayrak” tır. Bayraksız bir millet, bağımsızlık taşımayan bir bayrak ise düşünülemez. “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen ulu önder Atatürk, bir milletin var oluşunun mihenk taşını gözler önüne sermektedir. Bir millet böyle bir düşünceyle kendi bayrağına, bağımsızlığına kavuşmaktadır. Bir milletin bir bayrağı, bağımsızlığı yok ise eğer, o millet yaşayan bir ölüden farksızdır. Çünkü onlar kendi hayatlarını asla yaşayamazlar.

Günler akıp gider, yıllar gelir geçer ve 2014’ü gösterir takvimler. Günümüzde ise kurtuluş mücadeleleri artık geçmiş yıllarda olduğu gibi topla, tüfekle yapılmamakta; kalemle, ilimle, irfanla, teknolojiyle yapılmaktadır. Kaleminiz ne kadar güçlü ise, ilimde ne kadar önde iseniz, teknolojide de takipçi değil takip edilen iseniz işte o zaman günümüzün bağımsız bir milletisiniz demektir. Aksi takdirde görünüşte bağımsız, görünmeyende ise bağımlı bir milletsiniz demektir.

MİLLET OLARAK EĞİTİM SEFERBERLİĞİ
Günümüzdeki bağımsızlık mücadelesinin kazananı olmak istiyorsak tek yapmamız gereken eğitim seferberliğidir. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi 7’den 70’ e, topyekun bütün bir millet olarak eğitim seferberliği adı altında yeni bir mücadele başlatarak 2000’li yılların kurtuluş mücadelesinin temellerini inşa etmeliyiz. Dil, din, ırk, cinsiyet gözetmeksizin herkes taşın altına elini koymalı ve günümüzün en büyük silahı olan eğitime katkıda bulunmalıyız.

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen Hz. Ali, eğitimin ne kadar önemli bir kaynak olduğunu, bitmek tükenmek bilmeyen bir hazine ve yarınlara bırakılabilecek en büyük miras olduğu yüzyıllar öncesinde ifade etmiştir. Yarınlara kalıcı bir miras bırakmak istiyorsak eğitimli bir nesilden başka bir miras düşünülemez. Yarınlarımızın bu topraklarda bağımsız bir millet olarak yaşamasını istiyorsak, toplumun he ferdine düşen en büyük görev eğitimli bir gelecek yetiştirmektir. Aksi takdirde dış güçler tarafından gizli bir el mekanizması ile tek yumruk olarak kurtuluş mücadelesi vererek bir milleti millet yapan bu aziz milletin içine nifak tohumlarının atılması kaçınılmazdır. Eğitimli, kültürlü, geçmişine sahip çıkan, sorumluluk sahibi bireyler yetiştikçe hangi nifak tohumları olursa olsun bu topraklarda yeşermeyecektir.

EĞİTİMLİ BİR NESİL İÇİN…
Sosyal barışın kaynağı olan hoşgörü tohumları atıldıkça, milli birliğin mimarı olan bağımsızlık ruhu yeşerdikçe bu millet var olmaya devam edecek ve dünya geleceğine söz söyleyecektir. Yeter ki toplum olarak hiçbir ayrımcılığa yenik düşmeden eğitim seferberliğine katılalım, okuyalım ve okutalım. Önemli olan sadece diploma almak değil, eğitimli bir nesil yetiştirebilmektir. Eli silah değil kalem tutan; gönlünde kin, nefret yerine hoşgörü, sevgi besleyen; başkasının elindeki gasp eden değil, elindekini başkası ile paylaşan; okuyan, okutan, yaşam boyu öğrenen bireyler ile yüzyıllar boyu dünyaya hükmeden bir devletin torunları olarak bu millet “tarih tekerrürden ibarettir” sözünü tüm dünyaya tekrar hatırlatacak bir güce sahip olacaktır.

Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder. 
M. Kemal ATATÜRK