Genellikle insanlar için kullanılan, bu konuda yazdığım ve yayınlanmış makalelerimin olduğu “Herkes Kendine Yakıştırdığını Yapar” sözü aslında kurumlar için de geçerli.
Kurumlar, işletmeler, kuruluşlar, ticari olan ve olmayan çeşitli organizasyonlar konu her ne olursa olsun kendine yakışan davranışı veya yakıştırdığı davranışı yapıyor. Dengeli yapanlar başarılı oluyor.
Her kurum web sayfasında yazılı olan moda vizyon ve misyon, amaçlar ve hedefler bölümünün dışında kurum yönetimin bakış açısı, çalışanların alt kültürü, kurumun ve bölgenin kültürü gibi bir çok aktör ile birlikte bir davranış sergiliyor. Bu davranış ister müşteri ilişkilerinde, ister kurumun çalışanlarına yönelik olsun, kurumun her çevresi bu davranıştan etkileniyor. Elbette kurumların geleceği de bu davranıştan etkileniyor. Danışmanlığını yaptığım kurumlarda bu konu öncelikli konularımızdan biri oluyor.
Bir çok kurum, bir çok mesaj var. Bazen kurumlar “müşteri bu kadar çok dert ve mesaj arasında bizim davranışımızı nasıl hatırlayacak” dese de unutmayınız ki iyi ve kötü davranışlar unutulmaz. Çalışan da müşteri de kurumun davranışını unutmuyor. Şeytan ayrıntıda gizlidir.
Kurum davranışı dediğimizde, kolektif davranış gibi görünse de tek tek bireysel davranışlardan oluşuyor. Bu sebeple kurumda her bir personelin davranışı önem taşıyor. Bu bilinen bir konu olsa da göz ardı edildiği anda kurumlarda sorunlar yaşanmaya başlıyor üstelik göz ardı da edilebiliyor.
İşten şu ya da bu sebeple ayrılan bir personelin, ayrıldığı kurumu hakkında çevreye yaydığı olumlu veya olumsuz söylemler inandırıcı oluyor.
Kurum ile iletişime geçmiş bir müşterinin çevrede konu hakkındaki söylemleri dikkatle dinleniyor ve bu davranışlar kurumunuzla ilgili olarak çeşitli çevrelerde bir algı oluşturuyor. Bu da bilinen bir konu elbet. Sosyal medya da durumu pekiştiriyor. Peki neden dikkat edilmiyor, neden önemsenmiyor ve kurumlar kendilerine ait olumsuz dedikoduların yayılmasına fırsat veriyor?
Çünkü kurumlar o anda kendilerini o kadar güçlü hissediyorlar ki, dedikoduları önemsemiyorlar, dedikodu yapanları, iletişim içinde oldukları çevreleri küçümsüyorlar, bunu bir sorun olarak görmeyip kurumsal davranışlarını gözden geçirmiyorlar. Tıpkı bireysel olarak “bana bir şey olmaz” düşüncesi kurumlar için de geçerli oluyor. Oysa suyun taşı delmesi gibi yavaş ve istikrarlı olumsuz söylemler kurumlara zarar verebiliyor.
Kurumların müşteri, çalışan, ortaklar, üçüncü kişiler anlamında çevresiyle iyi geçinmesi, kendi davranışlarını gözlemlemesi, kimseyi küçümsemeden daima kendine yakışan davranış içinde bulunması, insan odaklı davranması önem taşıyor.
Sadece para ve ticaret odaklı davranış kurumlara zarar veriyor. İnsan, ticaret ve para dengesini kurabilmiş, davranışlarını kontrol edebilen kurumlar başarılı oluyorlar. Davranışı kontrol etmek, derken her türlü kamusal ve özel ortamda davranış kontrolünden bahsetmekteyiz. Basın görünürlüğü dahil. Yani hiçbir davranışı abartmamak, dozunu iyi ayarlamak gerek.
Sözün özü; Kurumlar için kurumsal davranış kodlarını iyi değerlendirmek, zaman zaman gözden geçirmek, kurumun bütünlüğünü bozacak davranışlardan kaçınmak gerek. Her kurumdan ve yönetiminden daima kendisine yakışan davranışı göstermesi bekleniyor. Aksi taktirde kurumun imajı sorgulanıyor.