Son yıllarda üniversitelerimizde pozitif yönde bir gelişme ve değişme yaşanıyor. Dünyadaki ilk 500 üniversite arasında Türkiye üniversiteleri de var. Bilimsel yayın, proje, Ar-Ge çalışmaları, patent, kitap gibi çalışmalar artış gösteriyor.

Her il'e bir üniversite projesi Türkiye’nin değişim ve dönüşümüne sebep oldu. Üniversite bilgi toplumu ve bilgi ekonomisinin oluşumunda önemli rol oynayan kurumdur. Üniversitelerin görev ve sorumlulukları günümüzde giderek artmaktadır. Her vilayette yeni açılan üniversiteler o bölgeye önemli katkı sağlamaktadır. Üniversiteler kuruldukları ilin dünyaya açılan penceresi durumundadır. Kuruldukları bölgeye bilgi ve teknolojinin taşınması ve yerleşmesine imkân sunmaktadır. Yeni üniversitelerin kurulmasıyla illerde ekonomik, sosyal ve kültürel gelişim büyük ivme kazanmıştır. Buralarda yeni bir umut ve yeni bir heyecan oluşmuştur. Hemen her sektör olumlu etkilenmiş, istihdam artmış ve göç tersine dönmüştür. Yeni üniversitelerin kurulmasının ortaya çıkardığı toplumsal hareketlilik ülkenin büyük-küçük bütün illerine yansımıştır.
Üniversitelerin nicel olarak artırılması önemli bir gelişmedir. Üniversitelerin asli unsuru şüphesiz öğretim üyeleridir. Üniversitelerin kalite ve başarısını öğretim üyesi belirler. Ancak ülkemizde öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısı dünya ortalamasının dört-beş kat altındadır. Bunun yanında üniversitelerin muhtevası, akademik niteliği, bilimsel araştırmaları ve proje üretmeleri de son derece önemlidir. 75 rektörle söyleşi!
Bugüne kadar “Rektörler konuşuyor” sayfamızda 75 üniversite rektörü ile söyleşi gerçekleştirdim. Türk yazılı basınında bir ilktir. Türkiye’de devlet ve vakıf olmak üzere 190 üniversite vardır. Demek oluyor ki bu üniversitelerin neredeyse yarısı ile mülakat gerçekleştirdim. Bu mülakatların büyük kısmı Türkiye gazetesinde diğer kısmı ise hala devam eden kısmı ise Yenibirlik gazetesinde neşrolunmaktadır. İstanbul başta olmak üzere batıdan doğuyu, güneyden kuzeye devlet ve özel üniversite rektörleriyle görüştüm. Yükseköğretim meseleleri başta olmak üzere üniversitelerin bulunduğu vilayete, bölgeye, Türkiye ve dünyaya sağladığı katkıları, geleceğe dönük projeleriyle ve de “yeni Türkiye’nin yeni üniversitesi ve yeni rektörleri” nasıl olmalıdır sorusuna da rektörlere sordum ve farklı cevaplar aldım.
Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarında yapılan yasal değişikliklerle 2006’da her ile bir üniversite açılmıştır. Yeni kurulan üniversitelerin önemli meselesi öğretim elemanı ihtiyacının karşılanması için yeterli sayıda ve yüksek nitelikli doktorasını tamamlamış eleman eksikliğidir. Yükseköğretim kurumlarında meydana gelen bu hızlı nicelik artışının en belirgin olumsuz yanlarından biri kuşkusuz bu kurumların eğitim niteliğinin olumsuz etkilenmesidir. Üniversitelerde pek çok açıdan kaliteyi artıma çalışmaları yapılabilir. Ülkelerin ekonomik bakımdan zenginleşmesi, kaliteli eğitim anlayışına sahip olması ve hem sosyal hem de kültürel açıdan gelişmesi yükseköğretim kurumlarının sayılarının niceliklerinden çok niteliklerinin yüksek olmasına bağlıdır.
İş arayan değil iş kuran öğrenciler yetiştiren, eğitimi sadece bir meslek edindirmek olarak görmeyip, öğrencilerine düşünmeyi ve öğrenmeyi öğretmeyi hedefleyen, sosyal zamanlarını en kaliteli şekilde geçireceği faaliyet alanları açan üniversite hedeflenmelidir. Her öğrencinin ilgi alanlarını ve yeteneklerini geliştirerek kaliteli vakit geçirebilecekleri öğrenci toplulukları ve yerel değerleri ile dünyayla bütünleşmesine öncülük eden bir dünya üniversitesi inşa etmek yükseköğretimin nihai hedefi olmalıdır. Son yıllarda üniversitelerimizde pozitif yönde bir gelişme ve değişme olmaktadır. Dünyadaki ilk 500 üniversite arasında Türkiye üniversiteleri de vardır. Bilimsel yayın, proje, Ar-Ge çalışmaları, patent, kitap gibi çalışmalar artış göstermiştir. Üniversiteler; hür düşüncenin, tartışmanın, sorgulamanın ve bilimsel görüşlerin ortaya konduğu eğitim kurumlarıdır. Bugün büyükşehirlerdeki üniversitelerin tembellikten ve yeni kurulan üniversitelerin ise yerellik girdabından kurtulmaları gerekir. Üniversite sayısının fazla olması hem akademik hem de idari personel yetersizliğine neden olmakta bu durum da yükseköğretimde kalitenin yeterince artırılamamasını sebebiyet vermektedir.
Yaptığımız söyleşilerle yükseköğretimin problemlerini de ortaya koyuyor ve rektörler yoluyla çözüm yolları sunuyoruz. Unutulmamalıdır ki güçlü kalkınmış devletlerin üniversiteleri de güçlü ve niteliklidir. İnşallah üniversite rektörlerinin hepsiyle söyleşi yaparak yaptıklarını ve yapacaklarını aktarırken diğer yandan gelecek nesle de bir vizyon verirler. Bu nedenle hedefimiz 200 üniversite rektörüyle ayrı ayrı söyleşiyi gerçekleştirmektir. Bu söyleşilerden seçtiğimiz 30 rektörü içine alan bir kitap neşredildi. Bu kitap “Rektörlerin Gözüyle Üniversitelerim” adıyla kitaplaştı. Amacım yükseköğretim başta olmak üzere ülkenin ilim ve irfan hazinesinde bir miktarda olsa faydalı olursam bahtiyar kalacağım.