TÜRK EKONOMİSİ BÜYÜMESİNİ SÜRDÜRÜYOR

30 Mart 2014 tarihi Türk demokrasisi açısından büyük bir sınavdı. Çok büyük komplolar, illegal ses kayıtları, uluslararası komplolar… Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan ‘kritik Suriye toplantısı’ ses kayıtlarının büyük bir casusluk olayı olarak dünyaya servis edilmesi…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’yi kapsayan seçim maratonunda sadece iktidar partisine yönelik karalama kampanyaları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ‘hırsızlık ve yolsuzluk’ suçlamaları… Cemaatin ve AK Parti karşıtı basın ve yayın organlarındaki yasal olmayan yollardan elde edilen ses kayıtlarının yayını. Türkiye’de aydın geçinen bir takım insanların gazetecilerin, TV yorumcularının komplo teorileri ve halkı televizyon ekranlarından ‘böcek’ benzetmesi ile korkutmaları… Türkiye’de kendilerini efendi ve asil gören bazı kişilerin “Benim oyum dağdaki çobanın oyuyla bir mi” diyenlerin, Başbakan 25 Mart’ta ülkeyi terk edecek diyenlerin, seks kasetlerinin havada uçuşacağını ilan edenlerin… Say say bitmez. Türkiye böyle bir ortamda 30 Mart’ta seçimini yaptı. Sandığa giden 52 milyonu aşkın vatandaş hiç tereddüt etmedi. 12 yıldır bu ülkede ekonomik istikrarı sağlayan, son bir yıldır şehit cenazelerinin gelmediği bir barış ortamı sunan AK Parti’ye hiç düşünmeden ‘Evet’ mührünü bastı. Sonuç, AK Parti tüm muhalifleri bile hayal kırıklığına uğratan bir başarıyla yüzde 45.6 oy ile halktan bir daha “güven oyu” aldı. 

KİM KAYBETTİ, KİM KAZANDI
Cemaat, Fethullah Gülen, Kemal Kılıçdaroğlu, Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Levent Kırca, Bedri Baykam, Hakan Şükür, Ahmet Hakan, Ekrem Dumanlı. Gürsel Tekin, Mustafa Sarıgül, Mansur Yavaş, Mustafa Akaydın ve AK Parti’ye savaş açan tüm anlı şanlı ve ünlüler kaybetti. Başbakan Erdoğan kazandı. Hem de 8. defa… Hem de hiç küçümsenmeyecek bir oy oranıyla. Bu oy aynı zamanda Başbakan’a Ağustos 2014’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi için de bir ‘Evet’ oldu.

BAŞBAKAN NASIL KAZANDI?
Başbakan Erdoğan, öncelikle 17 Aralık’ta tavan yapan şantaj ve iftiralara boyun eğmeyerek bu seçimi kazandı. Devlet içinde oluşmuş illegal ‘paralel yapı’ diye tabir ettiği gruba direndi. Her türlü şantaj ve iftiraya karşı AK Parti’yi birlik ve berberlik içinde tuttu. Yerel seçimleri bir genel seçim havasına soktu. Meydanlarda sadece kendini savunmak yerine halka yapılan hizmetleri gösterdi. İç ve dış mihrakların oyununa ve baskısına direndi. AK Parti’nin 2009 Yerel Seçimleri’nde aldığı oy oranı yüzde 38’di. 2014’te bu oranı 8 puan daha yukarı çekerek çıtayı yükseltti. Erdoğan seçimi rahat kazandı. Çünkü karşısındaki Ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu çok zayıf kaldı. Kulaktan dolma bilgilerle meydanlara çıkarak aklına geleni söyleyen bir lider izlenimi verdi. 
Peki bütün bunlar AK Parti’nin kazanması için yeter mi? Tabii ki hayır...
Halk önce ekmeğine bakıyor. İstikrar istiyor. Kargaşa ve macera istemediğini her defasında sandığa yansıtıyor. AK Parti’nin kazanmasında en büyük etken Türkiye de ekonomik büyümenin devam ediyor olması. 30 Mart’taki yerel seçim sonuçlarının yanı sıra Türk ekonomisindeki büyüme rakamları da açıklandı. Tam 17 çeyrek; 51 ay yani 4,5 yıldır Türk ekonomisindeki büyüme kesintisiz devam ediyor. Ekonominin yolunda gittiği bir süreçte halkın kaosa oy vereceğini beklemek zaten büyük bir aptallıktı. Ayrıca Türkiye haritasına bakarsak istikrar ve yatırım isteyen tüm illerde AK Parti kazandı. Antalya halkı bile son 5 yılda neler kaybettiklerini açık ve net olarak gördüğü için bu sefer yine AK Parti’den hizmet için ”Evet” demeyi tercih etti. Sadece İzmir’de beklenen değişim gerçekleşmedi. Binali Yıldırım, İzmir için büyük bir kazanç olacaktı. AK PARTİ SEÇİMLERE İYİ HAZIRLANDI AK Parti 2002’den bu yana iktidar olmasına rağmen enerjisini koruyarak 2014 seçimlerine de çok iyi hazırlanmış. Yerel seçim kampanyası için hazırlanan şarkı, seçim kampanyalarındaki birlik ve düzen... Mahalle teşkilatlarına kadar uzanan bir dayanışma… Peki ya CHP... Öncelikle 1977 yılında Bülent Ecevit’in kullandığı bir seçim şarkısı vardı: O yıllarda Ecevit’i zafere götüren “Hayat Bayram Olsa” şarkısı 2014’te yanlış bir seçimdi. Çünkü o yıllar kıtlık ve yokluk yıllarıydı. O yıllarda gençler her gün sağ sol çatışmalarıyla birbirine kıyıyordu. Türkiye’nin her köşesinde sokak kavgaları vardı. Yağ, tuz, şeker, gaz yağı ve halkın temel ihtiyaçlarına ulaşmak çok zordu. Benzin yoktu. Türkiye’nin bir sente muhtaç olduğu yıllardı. O zaman için çok iyi düşünülen bir şarkıydı…
Bu söylem, bugün kişi başı gayri safi milli hasılanın 10 bin 872 dolar olduğu bir güne hitap etmiyor. İşin asıl vahim olan tarafı ise bu şarkıyı seslendirmek için başkan adaylarını stüdyoya çağıran CHP’nin seçim kampanyasını düzenleyenler ayırım yapmıştı. Türkiye’deki tüm illerin CHP adaylarını toplamak yerine üç beş kişiyi stüdyoya çağırmış, Ordu gibi, kendi yönetiminde olan bir büyük şehrin belediye başkanını bile o kadronun dışında tutulmuştu... Yani üç beş uvertür sanatçı’nın “Anadolu turu” gibi bir kampanya elbette başarılı olamazdı. Çünkü kendi adaylarını göremeyen illerdeki seçmenler reklam filmi yayınlanır yayınlanmaz “Bizim ilde CHP kaybetmiş” algısı oluştu. Bu algı giderek yayıldı.

SEÇİM SONUÇLARI…
Sonuç, 31 Mart itibarıyla kesin olmayan sonuçlara göre; 
AK Parti 18’i büyükşehir, 31 il ve 556 ilçede seçimi kazandı. CHP ise 6’sı büyükşehir 7 ‘si il ve 161 ilçede olmak üzere toplam 11 ilde seçimi kazandı. MHP ise 3’ü büyükşehir, 5 il ve 107 ilçede seçimi kazandı. BDP ise 2’si büyükşehir, 7 il ve 67 ilçede seçimi kazandı. Peki 17 Aralık operasyonunun en önemli aktörlerinden biri olan Hakan Şükür, Tayyip Erdoğan’ın cemaatin baskıları dolayısıyla 2011’de elinden tutup TBMM’ye götürdüğü bir şahıs. Şükür, Cemaatin istekleri doğrultusunda 16 Aralık’ta AK Parti’den istifa etmişti. Şükür’ün Twitter üzerinden yaptığı değerlendirme: Seçim sonuçlarına saygı duymak, demokrasinin gereğidir. Elbette bu, hukuk ve evrensel adalet taleplerini de daha fazla anlamlı kılıyor. Yerimiz belli, haktan yana. İnşallah, zaman gösterecek; Allah var, gam yok! Elbette gün doğmadan neler doğar. Seçim demokrasinin gereği, ihlas dinin gereğidir. “Kesinlikle üstat hazretleri. Vazifemizi yapalım, vazife-i ilâhiyeye karışmayalım” diyor. İşlerimizin neticesini Allah'a bırakalım. Türkiye de her zaman üçüncü parti olarak istikrarını koruyan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin değerlendirmesi: “MHP Türk milletinin seçim tercihine saygı duymaktadır. Başbakan’ın balkon konuşması Türkiye’nin bundan sonraki günleri hakkında ipuçları vermiştir. Sonuçlar derinlemesine analiz edilecektir. MHP önemli sayılabilecek bir başarıya imza atmıştır. Önümüzdeki dönemde siyasete daha fazla saygı ve uzlaşma hakim olmalıdır.”

CEMAAT CEPHESİ
Seçimleri cemaat açısından değerlendirmek gerekirse, cemaatin yeni bir sürece girdiğini söyleyebiliriz. 30 Mart seçim sonuçları cemaat için sürpriz değildi. Çünkü yerel seçim öncesi yapılan anket verileri cemaatin elindeydi. Bu nedenle cemaat, 30 Mart seçimlerini kendi yapısı içinde test etti. Bunun sonucunda cemaatin yapılanmasında daha radikal adımların atılması beklenebilir. Ayrıca, Başbakan Erdoğan'ın cemaati her yere sızmış bin kollu ahtapot gibi göstermesi de bu seçim sonuçlarıyla boşa çıkmış oldu. Cemaat bu kadar güçlü olsa, AK Parti 30 Mart'ta bu kadar çok oy alamazdı.

MUSTAFA SARIGÜL CEPHESİ
CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül yüzde 43 oy beklentisi içindeydi. Gerçekleşmedi. Burada Sarıgül’ün kişisel hataları çok öne çıktı. Kampanyanın ilk günlerinde bir vatandaşa tokat atması ve “Vurduğun kişi AK Parti’liydi” demesi o gün Sarıgül’ü bitirdi. Ancak Sarıgül İstanbul’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2009’da aldığı rekor oyu 3 puan geçerek yeni bir rekor kırdı. BU rekorla doğal olarak CHP’nin genel başkan adayları arasında ilk sıraya yükseldi.

MANSUR YAVAŞ CEPHESİ
Mansur Yavaş’ın kaderini değiştiren olay 28 Mart günü Ankara Tandoğan mitinginden sonra bazı CHP’lilerin Halk otobüsündeki başörtülü kadınlara saldırması oldu. Bu olay CHP’ye oy vermek isteyen muhafazakarlar kadınları “Biz bunlara oy verirsek Ankara da yürüyemeyiz” diyerek korkuttu. Bu olay hem Yavaş’ın hem de CHP’nin Türkiye genelindeki oyları daha aşağıya çekti. Sağduyulu, CHP’ye yerel seçimlerde oy vermek isteyen muhafazakar insanlar fikirlerini değiştirdi. Eğer CHP bu ülkede secimi kazanmak istiyorsa; öncelikle halktan kendini üstün, halkı böcek gibi gören tüm parazitleri bünyesinden atmalı. Kendini CHP’li gösteren din düşmanı, aydın geçinen tüm tanınmış ünlü- nsüz kişilerle aydın geçinen yobaz din düşmanı profesörlerle ve ayrıca üç beş televizyon kanalına demir atmış kendilerini halkın üstünde gören kendisini asil halkı köylü gören ve nutuk atan insanlarla tüm bağlarını koparmalı. CHP işte o zaman Türkiye partisi olur… Ak Parti’de ise, Başbakan balkon konuşmasında şöyle dedi: “Biz hangi illerde niye kaybettik. Şimdi oturup bunu düşüneceğiz.” Evet, başbakan Türkiye’yi kaos ortamından çıkaracak bazı adımlar atmalı. Öncelikle halkın vicdanlarının temizlenmesi için adı yolsuzluk olaylarına karışmış 4 bakanın acilen mecliste durumunun görüşülüp sonuca bağlanması. Bu bakanlar eğer suçlu ise cezalarını çekmeli. Suçsuz ise sebepleriyle halk aydınlatmalı. İşte o zaman halkın vicdanı rahatlar.