İSTANBUL (AA) - İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından koreograf Uğur Seyrek'in neoklasik tarzda yorumuyla hazırlanan Fındıkkıran'ın Türkiye prömiyeri yapıldı. 
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Rus besteci Çaykovski'nin 1891'de bestelediği son eseri olan, küçük Alman kız Clara Stahlbaum'un yeni yıl hediyesi olarak aldığı fındıkkıran oyuncağı ile ilgili rüyalarını konu alan büyü-masal tarzı Fındıkkıran bale eserini, dünya sahnelerinde olduğu gibi yeni yıl kutlamalarıyla özdeşleştirerek seyirciyle buluşturdu.

Koreograf Uğur Seyrek'in neoklasik tarzda yorumuyla sunulan eser, seyirciden tam not aldı, davetliler sanatçıları ayakta alkışladı.

Fındıkkıran'ın 6 temsili de kapalı gişe olduğu için yoğun istek üzerine genel provası da halka açık ve tamamen dolu yapıldı. Sanatseverler Fındıkkıran'ı yarın ve 6, 7, 9, 12 Ocak'ta Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi'nde izleyebilecek.

- Eser hakkında

Librettosu Uğur Seyrek ve Işık Noyan'a, koreografi ve rejisi Uğur Seyrek'e ait eserin dekorunu İsmail Dede, kostümlerini Serdar Başbuğ hazırladı. 

"Clara" rolünde İlke Kodal/Julia Hartmann, "Fındıkkıran/Prens" rolünde Deniz Özaydın/Batur Büklü, "Drosselmeyer" rolünde M. Nuri Arkan/Oliver Spence/Mutlu Cankup ve diğer rollerde İstanbul Devlet Opera ve Balesi bale sanatçıları dönüşümlü dans etti.

Koreograf Uğur Seyrek, esere ilişkin şu görüşleri dile getirdi: 

"Benim de Fındıkkıran oynama şansım oldu. Uzun yıllar içinde birçok da Fındıkkıran yorumu izledim. Benim yorumum ise; her eserde olduğu gibi bir ön hazırlık oldu ve bu, Fındıkkıran'da üç sene kadar sürdü. Bu tür çok bilinen eserleri yeniden yorumlayabilmek, nedenlerin ve niçinlerin cevabını bulabilmek kolay bir iş değil. Bir seneye yakın zamandır hikayeyi ve müziği tekrar tekrar dinledikten sonra genelde eserlerimde ağırlık kazanan insan öğesinden yola çıkarak sonuca varabildim. Bütün çalışmalarıma hayat görüşümü katıyor, ana tema olarak aşk, nefret, hayal kırıklıkları ve en önemlisi kadına şiddeti işliyorum. Genellikle modern yorum yapan koreograflar eserin tüm müziklerini kullanmazlar. Ben 24 parçanın tamamını kullandım. 38 yıl sahne sanatlarında aktif çalışma sırasındaki izlenimlerim sonucu, herhalde hep böyle olur; değerler kaybedildikten sonra önem kazanıyor. Bu benim bale sanatı için izlenimlerim. Ama öyle inanıyorum ki hayatta ve dünyadaki her şey için geçerli. Bu bakış açısıyla benim Fındıkkıranım'da eser, uzun yıllar dans etmiş bir balerinin emekli olduktan sonra fotoğraf albümlerine bakarken başlıyor. Gerisini de size bırakıyorum."

- Fındıkkıran'ın öyküsü

Alman yazar E. T. A. Hoffmann'ın değişik ülkelerdeki benzer halk öykülerinden yola çıkarak 1815'te yazdığı "Fındıkkıran ve Fareler Kralı" adlı öyküyü, Fransız yazar Alexander Dumas, hikayenin kasvetli havasını yumuşatıp bir masal havasına dönüştürerek uyarlama ve çeviri şeklinde 1844'te yayınladı. St. Petersburg'daki Krallık Tiyatroları'nın 1890'larda yönetmeni olan Ivan Vsevolojsky, Dumas'nın Fındıkkıran öyküsünün iyi bir bale eseri olabileceğini düşünerek, bale yönetmeni Fransız asıllı koreograf Marius Petipa'dan bir bale hazırlamasını istedi. Petipa hazırladığı detaylı librettoyu besteci Çaykovski'ye verdi ve bu bale eserini bestelemesini istedi. Eserin galası, 18 Aralık 1892'de yapıldı ancak başarısızlıkla sonuçlandı. Eleştirmenler Fındıkkıran'ı hiç sevmedi. Bu başarısızlığa rağmen sonraki yıllarda çeşitli koreografların eserde uyarlamalar yaparak sahnelemeleri sayesinde bale, kaybolup gitmekten kurtuldu.