Münih Şubesi Genel Kurulu; MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, T.C Münih Başkonsolosu Mesut Koç, 3. Dönem MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat, Yurt dışı Teşkilatlanma Komisyonu Başkanı Başkanı İbrahim Uyar, Yurt dışı Teşkilatlanma Komisyonu Avrupa Koordinatörü Burhan Sağlam, Yönetim Kurulu Avrupa Koordinatörü Burhan Sağlam, Gazeteci-Yazar Sami Özey, Münih Şube Başkanı Nebi Alp’in yanı sıra, Avrupa Şube Başkanları’nın katılımıyla gerçekleşti.

30 Eylül 2017 Cumartesi günü gerçekleşen Genel Kurulun ardından, 1 Ekim 2017 Pazar günü Avrupa Başkanlar Toplantısı yapıldı. Toplantıda, yeni dönem stratejileri konuşuldu ve yol haritası belirlendi. Ayrıca, Almanya’da gerçekleşen seçimlerin sonuçları üzerine istişarelerde bulunuldu.

Yurtdışı Teşkilatlanma Komisyonu Avrupa Koordinatörlüğünce düzenlenen programda, MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan yaptığı konuşmasında Almanya’nın MÜSİAD için çok özel bir ülke olduğunu ve 1993 yılında ilk şubelerini açtığı ülke olduğunu belirtti. Kaan konuşmasına şöyle devam etti: “Dışa açılma stratejimiz Almanya’da başladı ve hamdolsun bugün burada şube sayımız 11’e ulaştı. Avrupa’nın kalbinde 11 ticaret üssü demektir bu.

Münih önemli bir şehir; bir yerde dünya ticaretine yön verir. Münih, Almanya’nın en zengin şehri. 1 buçuk milyon nüfuslu kentte Türklerin sayısı bugün, 80 bin dolayında. Yaklaşık 3 Milyon Türk vatandaşının yaşadığı Almanya’yla ilişkilerimizi daha ileri taşımak ve buradaki Türk vatandaşlarının ticari varlığını artırmak için MÜSİAD olarak biz de üzerimize düşen görevi üstlenmeye hazırız. Almanya teşkilatı olarak bu konuda gereken tüm desteği vermeliyiz ve çalışmalarımızı bu yönde hızlandırmalıyız.

“Ticarette oyun kurucu olmalıyız”
Ticaretin temel bir kuralı vardır: Gelişmiş piyasaların herhangi birinde lider olmak için, tüm piyasalarda tedricen liderliğe yükselmek gerekir. Varlığını fiziken hissettiremediğin yerde ticaretin, oyun kurucusu olamazsın. Bizim, bu nedenle dünyanın her noktasına ulaşma hedefimiz var; bu hedefi belirlerken niyetimiz, yalnız o ülkelerde var olmak değil elbette.

Bizim yurt dışında var olma stratejimizin aslı şudur: Ülkemizle, gittiğimiz ülkenin ticari ilişkilerini geliştirmek, yeni yatırımlar için iş ortaklıklarına zemin hazırlamak. Geçen 24 yıl içerisinde, dünya çapında teşkilat yaygınlığımız, varlık gösterdiğimiz ülkelerle ticaret ortaklıklarımızın geldiği nokta, bu amacımıza sadık kaldığımızın en güzel göstergesidir.

“Almanya Türkiye’nin stratejik dostu”
Almanya, Türkiye’nin en büyük ticari partneri. 2016 yılında Almanya’ya ihracatımız, 14 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. En fazla ihracatı bu ülkeye yapıyoruz. İthalatımızda ise Çin’in ardından 21,5 milyar dolar ile Almanya ikinci sırada geliyor.

2002-2016 yılları arasında Türkiye’den Almanya’ya yapılan doğrudan yatırım tutarı yaklaşık 2,1 milyar dolarken, aynı dönemde Almanya’dan Türkiye’ye yapılan doğrudan yatırım, yaklaşık 9,3 milyar dolar oldu. Türkiye’de faaliyet gösteren Alman firmalarının sayısı bugün, 6 bin 846’ya yükseldi.

Dolayısıyla Almanya Türkiye için önemli evet; fakat Türkiye de Almanya için oldukça önemli ve kıymetli bir ülke. Rakamlar bir yana, stratejik dostluğumuz da kadimdir. Öncesinde işçi vasfı olarak buraya gelen vatandaşlarımız, Almanya’yı ikinci vatanları olarak gördüler ve bir süre sonra ülke ekonomisine ciddi katkılar sunan bir sistem oluşturdular. Bu katkı giderek bilimsel, akademik, siyasi alanlarda da kendini gösterdi.

“Almanya’da sandıktan çeşitlilik çıktı”
Ticaret siyasetten bağımsız işleyebilen bir mekanizma değildir. Öncelikle, geçtiğimiz hafta Almanya’da gerçekleşen seçimlerin hem Almanya hem dünya siyaseti açısından hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bilindiği gibi, Almanya seçimlerden çok parçalı ve karmaşık bir parlamento yapısı ile çıktı. Bu durum elbette ve dilerim ki Almanya’nın makroekonomi politikasına ve temel ticari dinamiklerine yansımayacaktır. Sayın Merkel ve ekibinin bu durumu en iyi şekilde yöneteceğine dair umudumuz vardır. Seçim sonrası 14 Türk asıllı milletvekilini Alman parlamentosunda görmekteyiz. Genç arkadaşlarımız Almanya’ya 60’larda başlayan göç hareketinin 3. Kuşağıdır.”