İSTANBUL (AA) - EKREM KAFTAN - Hafız-bestekar Mehmet Ali Sarı, "Dini hayatımızda seslendirme mecburiyetinde olduğumuz metinlerin hepsinde musiki kaçınılmazdır. Mesela sabah ezanları saba makamıyla okunur." dedi.

Osmanlı döneminde tatbik edilen ve son yıllarda tekrar hatırlanan "Enderun Teravihi" konusunda gündeme gelen tartışmalar üzerine AA muhabirine açıklamalarda bulunan Sarı, "Bilinmelidir ki gözlerimize tonlar halinde gelen renkler alemi gibi, kulaklarımıza aynı halde gelen bir sesler alemi içinde yaşamaktayız. Bunun inkarı mümkün değildir. Cenab-ı Hak, yaratıklarından hiçbirine vermediği ses zenginliği ve güzelliğini insan türüne bahşetmiştir. Ve 'Rabbimiz sen boş yere hiçbir şey yaratmadın (Al-i İmran/191)' beyanına göre, pest ve tiz olarak o kadar geniş ses perdeleri sadece konuşmak için yaratılmamıştır. İnsan sesindeki bu genişlik ve güzellik, terennüm/nağmeleme için yaratılmıştır. Bu terennüm, her alet gibi hayra da şerre de alet edilebilir. Marifet onu hayır yolunda kullanmadır." diye konuştu. 

- "Ses ilmi, kendine özel pratiği, teorisi olan evrensel bir ilimdir"

Sarı, müziğin, "yaradılışta mevcut olan sesi, bu mucizevi varlığı yerine göre terennüm etmek" olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Ses ilmi, kendine özel pratiği, teorisi olan ve bazı müzik tarihçilerinin Hz. Adem’e kadar dayandırdıkları evrensel bir ilimdir. Hz. Adem, şeytanın iğvası ile cennette yasak meyveyi yedikten sonra, af edilmesi için Allah'a deruni, ruhnüvaz sesiyle, kalbi de daraban/belli vuruşlar halinde yalvarırken müziğin tarifindeki nağme-ritim unsuru gerçekleşiyordu. Gürültü olarak değil de düzenli/ahenkli olarak sesin her kullanıldığı yerde müzik vardır, müziğin verisi olan nağme vardır, makam vardır. Bu zaruridir, kaçınılmazdır."

"Dini hayatımızda seslendirme mecburiyetinde olduğumuz metinlerin hepsinde musiki kaçınılmazdır. Mesela sabah ezanları saba makamıyla okunur." ifadelerini kullanan Sarı, "Ben makamsız okuyacağım diyemezsiniz. Bu, lazım- melzum ilişkisi ile mümkün değildir. Tıpkı su ile sürahi gibi. Lazım olan sudur ama onu sürahi, bardak, yani bir kap (melzum) olmadan kullanamazsınız. Söz-ses ilişkisi de aynıdır. Eğer sözü seslendirecek iseniz, istemeseniz de kendinizi bir musiki makamı içinde bulursunuz. Nota da seslerin yazısıdır, kaçınılacak kötü bir şey değildir." görüşünü dile getirdi. 

- "Hayatın her safhasında şahit olduğumuz düzen, uyum ve ahenk, ibadetlerimizde de vardır"

Hafız-bestekar Sarı, tartışmalara konu olan "Enderun Teravihi" konusunda ise şunları söyledi:

"Yirmi rekat olarak kılınan teravih namazı, her rekatında okunacak Fatiha ve zammı sure ile mutlaka cehri olarak yani seslendirilerek kılınır. Bu seslendirme, ya ses adına hiçbir şey bilmeden hüda-i nabit olarak geldiği gibi, hançereden nasıl çıkarsa öyle yapılacak ya da bilerek bir disiplin, bir düzen, bir ahenk içinde yapılacaktır. Kılınan namazda düzen, disiplin yok mudur? Saf tutuyoruz, safların düzgün olmasını istiyoruz. Birlikte rükua, secdeye gidiyor, birlikte selam veriyoruz. Herkes bu hareketleri istediği gibi de yapabilirdi. Hayatın her safhasında şahit olduğumuz düzen, uyum ve ahenk, eğer görülebilirse ibadetlerimizde de vardır. İbadet metinlerinin duyurulmasına vesile olan seste neden olmasın?"

"Müzik notaları eşliğinde teravih" denildiğini ancak böyle bir şey olmadığını, makama nota denilemeyeceğini vurgulayan Sarı, "Teravihin her rekatında iradi olarak ayrı zammı sure okunduğu gibi, iradi olarak ayrı ses kullanmada, ibadete ne gibi bir eksiklik gelebilir? Bilakis güzellik verir. Güzellik herkes tarafından sevilen, istenen bir özelliktir. Allah da güzeldir, güzeli sever.” diyerek sözlerini tamamladı.