Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan yardımcıları Mehmet Şimşek ve Nurettin Canikli, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ve Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın yanı sıra kamu kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinin katılımıyla Çankaya Köşkü'nde düzenlediği basın toplantısında, Yeni Orta Vadeli Programı (2017-2019) açıkladı. Yeni Orta Vadeli Program'ın daha iyi anlaşılması için dünyada ne olup bittiğine bakmak gerektiğini belirten Yıldırım, 2009 krizinden itibaren dünya ekonomisinde büyümenin artmadığını, her yıl azalan bir şekilde büyümenin devam ettiğini ifade etti. Bu eğilimin bu yıl da sürdüğünü dile getiren Yıldırım, "Küresel güven kaybı oldu. Birtakım sanal ticaret yapılarak, şirketler gerçekte büyümediği halde büyümüş gibi gösterilerek, para oyunlarıyla, kağıt oyunlarıyla sonunda ellerinde patladı. Bu sefer küresel ticaretteki güven kayboldu. Güven kaybolunca ticaret hacmi azaldı. Ticaret hacmi azalınca büyüme olumsuz etkilendi. Dünya büyümeyince tabii bu durum ülkelere de aynı şekilde yansımaya başladı." dedi. Yıldırım, "gelişmiş" ve "gelişmekte olan" ülkeler diye bir ayrım yapıldığında, özellikle Çin ve Hindistan'ın diğerlerine göre biraz "fark yaptığını" ancak genelde, gelişmekte olan ülkelerin dünya büyümesindeki yavaşlamaya rağmen büyümelerini istikrarlı bir şekilde artırmaya devam ettirdiklerini kaydetti. Türkiye ekonomisinin 2009 yılı dışında, 27 çeyrek boyunca sürekli büyüdüğünü vurgulayan Yıldırım, ekonominin bu sene de aynı şekilde büyümeye devam ettiğini dile getirdi.

"(EL İLE GELEN DÜĞÜN, BAYRAM) DERLER BİZİM MEMLEKETTE"

Bu yıl Çin ve Hindistan dışında Türkiye'nin, dünya ortalamasının iki katı büyümeyi yakaladığına işaret eden Yıldırım, "Bu büyüme bizim için yeterli değil. Yüzde 3-4 bandında bir büyüme bizim asla hedeflediğimiz bir büyüme değildir. Ancak 'el ile gelen düğün bayram' derler bizim memlekette. Küresel olumsuzluklar bizi de etkiliyor. Avrupa'da eksi düzeylere veya sıfır düzeylerine giderken, biz yine yüzde 3'ün üzerinde bir büyümeyi 2016'da yakaladık." diye konuştu. Terörle mücadele konusunda yoğun bir yıl geçirildiğini, turizmle ve ihracatla ilgili ciddi olumsuzluklar yaşandığını ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üstüne üstlük bir de 15 Temmuz, FETÖ'nün darbe girişimi... Bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman geçtiğimiz 9 ay boyunca hemen hemen hiç boş durmadık. Sürekli bir olayla, bir krizle karşı karşıya kaldık ve bu krizlere önlem almak gibi bir durumla karşı karşıya kaldık. Buna rağmen darbe bile dinlemedik, yapısal reformlara devam ettik. Hatırlayın haziran-ağustos arası Meclis'ten iş alemimizi, çalışanlarımızı, emeklilerimizi, bütün toplum kesimlerini ilgilendiren çokça kanun çıkardık. Bu kanunlar 'laf olsun' diye çıkarılan kanunlar değil, her biri vatandaşımızın hayatına dokunan, onların hayatını kolaylaştıran ve geleceklerine yönelik bir birtakım faydalar sağlayan kanunlar. Şimdi bunların semeresini görmeye başladık. Ne var burada, prim affından tutun, vergilerin yeniden yapılandırılmasına, varlık barışına, Türkiye Varlık Fonu'nun kurulması, şehitlerimize, gazilerimize bazı ilave imkanların araç alımında sağlanması, esnafa ÖTV muafiyeti sağlanması. Teşviklerin özel, sipariş usulü yapılması. Yani öyle sıradan teşvik değil özellik arz eden katma değeri yüksek mallar, üretim için sipariş usulü yani ısmarlama teşvik modelinin geliştirilmesi, ihracatın artırılmasına yönelik tedbirler alınması. Burada yerlileştirme var, millileştirme var. Firmalar, ihracat artışını sağlamayı taahhüt ederlerse onlara ilave teşvikler sağlanacak."

Başbakan Yıldırım, 3 yıllık Orta Vadeli Program'da ilerlemeyi düşündükleri esasları da paylaşarak, "2017-2019 dönemlerinde büyüme oranını artıracağız. Bu bir kere vazgeçilmez bir hedefimiz. Çünkü 2023 hedeflerine doğru emin adımlarla giderken düşük büyüme oranı bizim işimize yaramıyor. Onun için büyüme oranlarını mutlaka 2017'den başlayarak 2019'a kadar belirli bir oranda yukarıya çekeceğiz. Bu, yüzde 5'in altında olmayacak." ifadelerini kullandı. Çankaya Köşkü'ndeki basın toplantısında 2017-2019 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programı (OVP) açıklayan Yıldırım, OVP'nin 5 temel amacı bulunduğuna dikkati çekerek, bunlardan birinin siyasi ve ekonomik istikrar olduğunu söyledi. Türkiye'de siyasi istikrarın olduğunu, milletin hükümete tam desteği bulunduğunu, bunu 15 Temmuz'da herkesin en iyi şekilde gördüğünü belirten Yıldırım, "Millet parti rozetini bir tarafa bırakarak ay yıldızlı bayrağını alarak meydanlara indi ve ülkemizi karanlıklara sürüklemeye çalışan terör gruplarına gereken dersi verdi. Milletimizin desteği olduktan sonra istikrarı sürdürmek bizim görevimiz. İstikrar sürünce büyüme de kendinden gelecek." diye konuştu. İstikrar olunca kapsayıcı bir büyümeyi de gerçekleştireceklerini vurgulayan Yıldırım, "Büyümenin kalitesinden bahsediyoruz. Saman alevi gibi birden bire büyüyorsunuz, tamamen tüketime bağlı tamamen ürün bazlı büyüme. Bu kalıcı olmaz. Katma değer üreten fark oluşturan mukayeseli üstünlük sağlayan bir büyüme altyapısını oluşturmak. Büyümenin çeşitliliğini, kalitesini artırmak dolayısıyla rekabet gücümüzü geliştirmek." ifadelerini kullandı. Yıldırım, Türkiye'nin mutlaka katma değeri yüksek teknolojik ürünlerde söz sahibi olması gerektiğini vurgulayarak, bunu ileri teknoloji sanayi üretiminde, savunma sanayinde, uzay ve havacılık, bilişim, ilaç sektöründe ve kimyasallarda bunun başarılabileceğini kaydetti. Bu sektörlere daha fazla yoğunlaşılacağını dile getiren Yıldırım, söz konusu alanlarda yerlileşmeyi, millileştirmeyi artırıcı tedbirleri alacaklarını belirtti.

"ENFLASYONU MUTLAKA SÜRDÜRÜLEBİLİR DÜŞÜK BİR ORANA ÇEKECEĞİZ"
İkinci temel amaçlarının da enflasyonu düşürmek olduğuna dikkati çeken Yıldırım, şöyle konuştu: "Bu sene planladığımız şekilde, büyük bir öngörülemeyen bir şey olmazsa yüzde 7,5 seviyesinde bir enflasyon ile sezonu kapatmış oluyoruz. Seneye hedef daha düşük, seneye enflasyon oranımız yüzde 6,5 devam eden senede daha da azalıyor yüzde 5 seviyesine gerilemiş oluyor. Görüyorsunuz, kademe kademe enflasyonu düşürmek en önemli hedeflerimiz arasında yer alıyor. oradaki oranlar belki küçük görülebilir ama şöyle bir 15 yıl öncesine gidelim, çift haneli rakamları oranları hatırlayalım, yüzde 30-50'leri. Ben daha yeni işe başlamıştım, 70'li yılların sonunda yüzde 135 enflasyonu gördüm. Sabah parayı alan dövizcilere koşuyordu, öğlen olmadan alırsa kar ettiğini sanıyordu. Öyle günlerden bugünlere geldik ama bunu da yeterli görmüyoruz. Bu aşağı doğru eğilim bizim kararlılığımızı gösteriyor. Bu konuda kararlıyız, enflasyonu mutlaka sürdürülebilir düşük bir orana çekeceğiz. Bu sağlıklı büyüme için çok önemli."

"SATARKEN AZİMLİ, ALIRKEN NAZLI OLACAĞIZ"
Yıldırım, cari açık ile ilgili de iradın masrafı kurutmadığını, açık olduğunu, iradı artırmak ve daha çok satmak gerektiğini söyledi. "Satarken azimli, alırken nazlı olacağız" diyen Yıldırım, içeride yapılan bir şey varsa fuzuli yere dışarıdan alınmaması, fiyatların rekabetçi seviyeye düşürülmesi gerektiğini kaydetti. Yıldırım, milletin bir şeyi pahalı almasına da gönlünün razı olmayacağını dile getirerek, Türkiye'de üretilenin de dışarıdaki ile aşağı yukarı aynı olması gerektiğini söyledi. Yıldırım, ihracatçılara destek verdiklerini belirterek, "Diyelim 1 milyon dolarlık ihracat yapıyorsun, geldin dedin ki, 'Bu sene ben 200 bin dolar daha fazla ihracat yapacağım', kardeşim yapacağın bu 200 bin dolar için sana ilave destek vereceğiz, artıracağın miktar için destek verilecek. Belirli destekler var. Mevcut desteklerin üzerine bir destekten bahsediyoruz. Bunun için Eximbank'ın destek bütçesini artırıyoruz, 3 katına çıkarıyoruz. Eskiden 1 milyar liraydı, şimdi 1 milyar dolara çıkarıyoruz. Böylece cari açığı azaltma yönünde kararlı bir programımız olacak." ifadelerini kullandı. Diğer bir maddenin de ekonominin rekabet gücünü ve verimliliğini artırmak olduğunu dile getiren Yıldırım, "Harcıalem üretim herkes yapıyor. Herkes şimdi ihracatçı oldu, eskiden belirli ülkeler ihracat yapıyordu. Dünyanın birçok ülkesi onlardan satın alıyordu. Şimdi herkes çantasını eline aldı. Satmaya çalışıyor. Pazar daraldı, onun için farklı ürünler yapmak lazım." diye konuştu. Fark oluşturmak için teknolojiye, yenilikçiliğe yatırım yapılması gerektiğine işaret eden Yıldırım, "Bunu yapacağız. Verimliliği artıracağız. İlaç gibi üretme değil, bol bol üreteceksin. Çin nasıl yapıyor? İstemediğin kadar üretiyor. Dolayısıyla düşük fiyatla satıyor veya bile bile sübvansiyon yapıyor. Biz sübvansiyon yapamayacağımıza göre daha çok üreteceğiz. Daha çok ürettiğimiz zaman daha makul fiyatlarla satma imkanına kavuşmuş olacağız." diye konuştu.
Mali disiplinin vazgeçilmez bir husus olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti: "2003'ten beri hep bunu söylüyoruz, söylemekle kalmıyoruz, uyguluyoruz. Mali disiplin demek, savurganlık yok, hovardalık yok (demek)... Nereye ne para lazımsa, onu vereceğiz. Öncelikleri iyi belirleyeceğiz. Hesabımızı, kitabımızı düzgün yapacağız. Eldeki parayla ihtiyaçları karşılayacağız. Hepimiz biliyoruz; iktisadın en bilinen kuralı ihtiyaçlar sınırsız, kaynaklar sınırlı. Ne yapmamız lazım? Sınırsız ihtiyaçlarda öncelikler belirlememiz lazım. Kaynaklarla da bu öncelikli ihtiyaçları karşılamamız lazım. Bu da mali disiplinle olacak. Biz 10 seçim kazanmış bir partiyiz. Seçim var diye ipin ucunu bıraksaydık, bugünlere gelemezdik. Seçim gelir geçer ama geçim ömür boyu lazım, devam eder. Onun için seçimleri değil, geçimi ve gelecek nesilleri düşünen bir iktidar AK Parti iktidarıdır. Bu konuda ilk günkü gibi kararlılığımız devam edecek."

"İNSANA YATIRIM DEVAM EDECEK"
Bu kapsamda büyümede 5 stratejileri olacağını bildiren Yıldırım, şunları kaydetti: "İnsan kaynak kapasitemizi geliştireceğiz. İnsana yatırım devam edecek. Daha iyi eğitim alacak, daha iyi işbaşı eğitim alacak. Mesleki konularda sadece okulda verilenlerle yetinmeyeceğiz. İş hayatında da iş öğrenmeye, mesleğini geliştirmeye devam edecek. Bizim petrolümüz yok. Bizim mutlak üstünlüğümüz yok. Bizim mukayeseli üstünlüğümüz var, o da genç nüfusumuz. Gelişmiş ülkelere göre nüfusumuzun ortalaması daha düşük, yani genç nüfusumuz daha fazla. Genç nüfus güç demektir. En büyük zenginliğimizdir. Gençlerimizi  geleceğimiz olarak görüyoruz, Türkiye'nin kalkınmasının lokomotifini, öncüsünü gençler olarak görüyoruz. Gençlerimize yatırım yapmaya, insanımıza yatırım yapmaya devam edeceğiz." İşgücü piyasasını daha etkin hale getireceklerinin altını çizen Başbakan Yıldırım, teknolojiyi ve yenilik geliştirme kapasitesini artıracaklarına işaret etti.

"DOĞU-BATI KORİDORUNDA TRAFİK DİYE BİR PROBLEM KALMAYACAK"
Fiziki altyapıya çok yatırım yaptıklarını hatırlatan Yıldırım, "Yollar, havalimanları, köprüler, demiryolları, hastaneler, okullar... Türkiye'nin her tarafında, doğusunda batısında, hiç bölge farkı gözetmeksizin, aynı standartta altyapıyı her yere yaptık ama bitmedi. Türkiye büyüyor, büyümeye devam edecek. 2 şerit gidiş, 2 şerit gelişli yollar vardı, yetmiyor şimdi. O zaman 'Ne yapıyorsunuz kardeşimiz siz? Van Gölü'nün çevresine 4 şeritli yol yapıyorsunuz' diye itiraz edenler, şimdi diyor ki 'Efendim, buradaki şerit kafi gelmiyor. Bir şerit daha ilave edin.' Geçen hafta sonu Ankara-Kırıkkale arasından vatandaş bayram dönüşü 3 saatte zor gelmiş. Şimdi Delice-Ankara otoyolu başlayacak. Dolayısıyla oradaki sıkışıklık bitecek." şeklinde konuştu. Yıldırım, 2018 sonunda da Ankara-Kırıkkale-Yozgat-Sivas Hızlı Demiryolu başlayınca doğu-batı koridorunda artık trafik diye bir problemin kalmayacağını ifade ederek, "Bunu niye anlatıyorum? Çünkü altyapı olmazsa, üstyapı olmaz. Altyapı olmazsa, gelişme olmaz. İstediğiniz kadar üretin, taşıyamazsanız, kullanıcıya ulaştıramazsanız bir faydası yok. Tarlada çürür tarım ürünüyse, sanayi ürünü ise götürüp Avrupa'ya, bir başka memlekete satmak için taşıma maliyeti üretim maliyetinin üzerine çıkar. Kimse de almaz." değerlendirmesinde bulundu. Kurumsal kalitelerini iyileştireceklerini belirten Yıldırım, "Buradan bahsettiğimiz ne? Bu da devletin iş yapma alışkanlıklarının, milletin beklentilerine uygun hale getirilmesi. Emreden, talimat veren devlet değil, milletin önünü açan, işini kolaylaştıran, işini geliştirmesine destek olan bir kamu yönetimi, bir devlet anlayışını ortaya koyacağız." ifadesini kullandı. 

Başbakan Yıldırım, 3 yıllık OVP'de büyümenin artarak devam etmesini, kişi başına gelirin artmasını ve yeni istihdam alanlarının oluşturulmasını hedeflediklerine dikkati çekerek, şunları kaydetti:"Okuldan mezun olan gençlerimiz var. Çalışma yaşına gelen vatandaşlarımız var. Bunların iş bulması, istihdam edilmesi için sürekli yatırım yapmak lazım. Doğu ve Güneydoğu Anadolu destek ve kalkınma hamlesinin ana maksatlarından birisi bu. Esas itibarıyla bölgenin istihdam ve kalkınmasını yapmakla beraber, Türkiye'nin genel kalkınmasına da ciddi bir kaldıraç etkisi yapacak. Bunları yaparken enflasyonu düşüreceğiz. Enflasyonun düşmesi için mücadele edeceğiz. Cari işlemler açığını azaltacağız. Bütün bunların anahtarı mali disiplinden asla vazgeçmeyeceğiz."

"GÖSTERGELERİ MUHAFAZA ETMEYİ BAŞARDIK, BUNDAN SONRA DA BAŞARACAĞIZ"
Hem mali disiplinin sağlanabileceğini hem de büyümenin gerçekleştirilebileceğine işaret eden Yıldırım, "Türkiye'nin geçmişine bakın. Borcu milli gelirinin yüzde 70'inin üzerindeydi, şimdi yüzde 35'in altında ama bu sürede de büyümeye de devam etmişiz. Cari açığımızı azaltmışız, büyümeyi sürdürmüşüz, enflasyonu kontrol altına almışız. Zaman zaman sıçramalar olmuş ama hep kontrol altında devam edilmiş. Dolayısıyla bütün bunlar afaki değil. Bu söylenenler geçmişte başarılan ancak önümüzdeki dönemde küresel şartların daha da olumsuza gitmesine rağmen Türkiye'nin etrafındaki olaylara rağmen başarılan hususlardır. Bu bakımdan önümüzdeki 3 yıl ile 2004-2007 arasını kıyaslarsak, bu 3 yıl, dünya şartları bakımından, bölgesel şartlar bakımından 2004-2007'ye göre çok çok kötü. Ona rağmen göstergelerimizi muhafaza etmeyi başardık, bundan sonra da başaracağız." şeklinde konuştu. Başbakan Binali Yıldırım, 2017 yılına ilişkin bütçeyi yaptıklarını 17 Ekim'de Meclis'e sunacaklarını belirterek, "2017 yılında bütçe açığını yüzde 2'nin altında tamamlamış olacağız. Turizm gelirlerimiz yüzde 40 azaldı, sonra biraz toparladı. Bir darbe geçti, terörle mücadele ve 1 Kasım seçimlerinde vatandaşa, çalışanlarımıza verdiğimiz vaatler vardı. 1 Ocak'tan itibaren asgari ücret, vergi kolaylıkları, gençlere teşvikler... Ciddi anlamda bir kaynak aktarımı söz konusu oldu. Tarımda da maalesef kurak bir yıl geçirdik. Bütün bu olumsuzlara rağmen, bütçe açığını yüzde 2'nin altında yani 1,6 düzeyinde tutmayı başardık bu çok büyük bir başarı. Bunun için Maliye Bakanımız başta olmak üzere bütün bakanlarımıza teşekkür ediyorum. Bu yükseğe çıksaydı, diğer yıllarda bunun bedelini ödeyecektik. Bu sene içerisinde aldığımız anında tedbirlerle bu düzeyde tutmayı başardık." diye konuştu. Bütçe açığının göreceli olarak devam edeceğine işaret eden Yıldırım, "2017'de bilerek 1,9'u hedefliyoruz. Bunu neden yaptığımızı biliyoruz. Önümüzdeki günlerde detaylarını da kamuoyuyla paylaşacağız ama ondan sonra 2018'de tekrar bütçe açığı azalmaya devam edecek. Eğer arka planında gerekli tedbirleriniz, hazırlıklarınız varsa bütçe açığını büyük bir tehdit olarak göremezsiniz. Türkiye yüzde 10'ların üzerinde bütçe açığını görmüş bir ülke, ne zaman gördü? Yine bizim AK Parti iktidarında gördü ama büyümeye devam etti, bunlar sürekli olan şeyler değil. Öyle bir an gelir karar alırsınız, bütçe açığını büyütmenin, büyütmemekten daha fazla faydası vardır veya bir zaman gelir bütçe açığını küçültmek sizin için en önemli tedbirdir, onu yaparsınız. Türk ekonomisinin temeli sağlam bir göstergeyle oynamakla ekonominin bütün parametreleri olumsuz etkilenmiyor. Kaynaklarımız, beşeri kaynaklarımız, altyapımız sağlam. Özel sektörümüzün fevkalade büyük bir başarısı var" diye konuştu. Yıldırım, Türkiye'nin dünyaya açık bir ülke olduğunu vurgulayarak, "Sınırlarımızı kapatsak, kimseyle alıveriş yapmasak, hiçbir derdimiz olmaz. Ne bütçe açığımız, ne enflasyon, ne cari açık olur ama elde de hiçbir şey olmaz. Dünyadan ayrı bir ülke gibi yaşarız, Kuzey Kore gibi oluruz. Onu da hiçbir vatandaş herhalde istemez" değerlendirmesinde bulundu

"İRADE OLMADAN, İDARE OLMAZ"

Yatırımlara hız kesmeden devam edeceklerine dikkati çeken Yıldırım, şöyle konuştu: "Yatırımlar için kaynak problemimiz yok. Her şeyden tasarruf olur ama yatırımdan kısıtlama olmaz. Yatırım ülkeyi geleceğe hazırlamaktır. Yatırımın kalitesi de önemli. Altyapı yatırımlarına, istihdam oluşturacak, büyümeye katkı sağlayacak yatırımlara çok daha fazla kaynak ayıracağız. İlk yatırımları 2017'de 2016'ya göre artırmış olacağız. Bunların bir kısmını bütçeyle yapacağız ama büyük bir kısmında da alternatif finans yöntemlerini kullanacağız. Türkiye'de dünyanın en büyük havalimanını, en geniş asma köprüsünü, dünyanın 4. büyük köprüsünü ve birçok şehir hastanelerini; şehir gibi hakikaten 5 bin-6 bin yataklı hastaneleri kamudan, bütçeden kaynak kullanmadan yaptık. Bunların hepsini topladığımız zaman 50 milyar dolar yapıyor. Kaynak var, illa bütçeden yapmamız gerekmiyor, 'para yok, yatırım yapmayalım' böyle bir şey yok. Nasıl büyüyeceğiz? Hem büyüyeceğiz, hem kaynak üreteceğiz, hem de enflasyonu kontrol altına alacağız. Bütün bunlar kararlılık ve istikrarla oluyor. İstikrar olunca net kararlar alıyorsunuz. Düşünün koalisyon olsa ne yapacaksınız. A partisi böyle diyor, B partisi şöyle diyor. En basit almanız gereken kararı 1 sene boyunca alamıyorsunuz çünkü herkes kendi açısından hesap ediyor. 'Bunu alırsak bizim partinin gelecek seçimde bundan zararı olur' diye öteleniyor. Sorunlar birikiyor, sonunda elinizde patlıyor. 2001 ve 1995 böyle oldu. İrade olmayınca idare olmaz. İrade esastır, bu da istikrarla ancak mümkündür." Yıldırım, 10. Kalkınma Planı'nın devam ettiğini belirterek, söz konusu plandaki bütün dönüşüm programlarını kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceklerini vurguladı. Ekonominin rekabet gücünü artıracaklarını, yatırımları ve ticareti daha da geliştireceklerini belirten Yıldırım, bunun için reform gerektiğini söyledi. Bu reformları yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini anlatan Yıldırım, bunların bir kısmının kanuni düzenlemeler, bir kısmının idari kararlar, bir kısmının da devletin yönlendirilmesi ile yapılacak işler olduğunu kaydetti. Yıldırım, burada hedefin, ekonomiyi daha da canlandırmak, istihdamı artırmak ve böylece milli geliri daha da büyütmek olduğunu vurguladı. Bunun için iş hayatı ile ilgili düzenlemeler gerektiğini ifade eden Yıldırım, iş güvenliği, iş sağılığı ile ilgili bazı konulara ilişkin yaptıkları düzenlemeler hakkında bilgi verdi. İş uyumsuzlukları veya uyuşmazlıklarıyla ilgili her konunun mahkemeye gittiğine ve bunun yıllar sürdüğüne işaret eden Yıldırım, hem mahkemeye götüren şikayetçinin, hem davalının mağdur olduğunu, iş barışının bozulduğunu, çalışma hayatının olumsuz etkilendiğini belirtti. Yeni bir "arabuluculuk sistemi" getireceklerini bildiren Yıldırım, "Daha küçük hak ihlalleri olduğu düşünülen konularda arabuluculuk mekanizmasını getireceğiz ve böylece mahkemelerde sürünmeden, oturup anlaşacaklar, işlerine devam edecekler." diye konuştu. Bilirkişilik sorununun, Türk yargı sisteminin yıllardır kanayan yarası olduğunu belirten Yıldırım, "Sadece bilirkişiye emanet edilmiş bir yargı sistemiyle biz bir yere varamayız, bilirkişi ana unsur değil, yargılamada bir destek unsuru olarak düşünülecek. Buna göre kanun zaten Mecliste. Meclisteki kanun geçecek, böylece yargılamada ciddi bir hızlanma olacak. Yargılama süreleri kısalmış olacak." değerlendirmesinde bulundu.

Yıldırım, benzer şekilde noterlik sistemini AB standartlarına uygun olarak yeniden düzenleyeceklerini bildirdi.

"YARGILAMA SÜRELERİNİN KISALTILMASI ASIL HEDEFİMİZ"

Yargılama sürelerinin kısaltılmasının  asıl hedeflerden biri olduğunu vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti: "Vatandaş ne diyor? Geç gelen adalet, adalet değildir. Mutlaka yargılama süreleri kısaltılmalıdır. Buna ilk 15 Temmuz darbecilerinden başlıyoruz. Şimdi FETÖ'ye bulaşmış binlerce insanın ismi var ama bunların hepsi darbeye karışmış değil. Darbeye karışanlar belli. Kim oldukları belli, hepsi de tutuklu veya gözaltında. Doğrudan darbeye karışmış olanların, eline silah almış olanların, bilgileri, belgeleri her şeyi ortada. Bunları bekletmeye lüzum yok. Şimdi bu darbeciler, davaları uzatmak için başkalarının isimlerini veriyor. İşi sulandırmaya çalışıyorlar. Böyle bir oyuna gelmeyeceğiz. Darbecilerin yargılaması süratle yapılacak. Milletin yüreğine su serpilmesi lazım. Şehit yakınlarımızın bu işin sorumlularının hesabının görüldüğünü bir an önce görmesi lazım. Bunun için işe buradan başlıyoruz." Başbakan Yıldırım, yargılama sürelerini kısaltmanın yolları bulunduğunu belirterek, ihtisas mahkemelerinin kurulacağını, uzlaşma mekanizması getirdiklerini söyledi. Yıldırım, "Yani mahkemeye gitmeden, rekabette de olur diğer alanlarda da olur, burada bazı konularda mahkemeye gitmeden bir sistem kurulacak orada gelip uzlaşacaklar, el sıkışıp, helalleşip gidecekler. Dolayısıyla mahkemeler, lüzumsuz yere meşgul olmayacak." dedi. Bilişimle ilgili, finans konularına bakacak mahkemeler kurulacağını anlatan Yıldırım, var olan denizcilik konularında mahkemelerin sayılarının artırılacağını belirtti.

Yıldırım, "Rekabet Kurumu bazen acımasızca cezalar veriyor, bunların telafisi yok. Bunları da uzlaşma mekanizmasıyla aynen vergide olduğu gibi bir sistemle çözmüş olacağız." ifadelerini kullandı. Binali Yıldırım, İstanbul Finans Merkezini tam anlamıyla yasal, fiziki altyapısıyla hayata geçireceklerini de bildirdi.

ESNAFIN İŞ YERİ AÇMALARINDAKİ SORUNLAR KALDIRILACAK

Esnafların iş yeri açmalarında büyük sorun olduğuna dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:

"Belediyeler ayrı hatırını soruyor, bakanlıklar ayrı hatırını soruyor. Kapı kapı dolaşıyor. Bir sürü de para harcıyor dükkan açmak için. Küçük esnafın zaten eti ne, budu ne? Elindeki avucundakini de dükkan açmak için orada burada veriyor. İşe başlayınca sen sağ ben selamet, elde yok, avuçta yok. Bunları şimdi basitleştiriyoruz. "Yıldırım, bu kapsamda işlemlerin tek bir merkezden ve makul bir zaman içerisinde ve bedelle yapılmış olacağını söyledi. Taşınır rehni konusunda yapılacak düzenlemeye de değinen Yıldırım, rehnin sadece bina, arsa gibi varlıklardan olmayacağını, bilgisayar, torna tezgahı veya herhangi bir değer, makinanın da teminat olarak görüleceğini belirtti. Yıldırım, "Bankalar bunları saymıyor, binayı boş zannediyor. İçinde duvarları olan, sağlam temelleri, sağlam ne varsa onu teminat kabul ediyor. Diğer varlıklar teminat kabul edilmiyor. Yani bir tablosu var dünya kadar para. Onun da teminat olması lazım. Bütün bunları imkan dahiline getirecek Taşınır Rehni Kanunu Meclis Genel Kurulu'nda. Bunu da bu dönemde, 26'ıncı Dönem İkinci Yasama Yılı'nda çıkarmış olacağız." diye konuştu. Çıraklık eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına alınacağını, Mesleki Teknik Eğitim Reformu ile ekonominin üretim gücünü daha da artıracaklarını ifade eden Yıldırım, Patent Kanunu'nu hayata geçireceklerini, sanayide yerli üretimi kamu alımlarıyla destekleyeceklerini söyledi. Yıldırım, bunun aynı zamanda Doğu ve Güneydoğu'daki yatırım ve kalkınma hamlesinin ana konularından birisi olduğunu, buralara yatırım yapanlara kamunun pozitif ayrımcılık uygulayacağını ifade etti. Sağlıkta yerlileştirme ve millileştirme çalışmalarını desteklerle daha ileri bir noktaya getireceklerini vurgulayan Yıldırım, Türkiye Uzay Ajansı Kanunu'nu bu dönemde çıkaracaklarını, enerji verimliliğini artıracak uygulamaları yaygınlaştıracaklarını dile getirdi.

"İKİLİ ÖĞRETİM 2019 SONUNA KADAR TARİHE KARIŞMIŞ OLACAK"
Eğitim alanında yapılacak çalışmalara ilişkin bilgiler veren Yıldırım, uzun vadeli büyümenin esasının insana yatırım olduğunu dile getirdi. Yıldırım, şöyle devam etti: "Bunun için de 2019'a kadar ikili öğretime son vereceğiz. Yani tekli öğretim olacak. Öğrencilere 'kötü haber.' Yarım gün okuyacaklardı, tam gün okuyacaklar ama daha çok şey öğrenecekler. Hayata daha hazır hale gelecekler. İkili öğretim 2019 sonuna kadar tarihe karışmış olacak. Okul öncesi eğitim şu anda zorunlu değil ama ciddi bir orana ulaştık, yüzde 50'leri geçti. Önümüzdeki dönemde okul öncesi eğitimi zorunlu hale getireceğiz. Türkiye'de yabancı dil bilme oranının yüksek olduğu sanılıyor, hiç de öyle değil. Yabancı dil bilme oranımız kıyasladığımız civar ülkelere göre maalesef istediğimiz düzeyde değil. Onun için 4+4+4 sisteminin ilk 4'ten sonraki 5. yılında yabancı dil eğitimi mecburi hale gelecek." Başbakan Yıldırım, kamu harcamalarına yönelik tasarruf tedbirlerine yönelik soruya, "Kamu olarak tasarrufta örnek olacağız. Önce kendimizden başlayacağız. Araç alınmasına, yeni bina alınmasına, yapılmasına, kiralanmasına mecburiyet olmadıktan sonra izin vermeyeceğiz. Gereksiz dış seyahatleri sınırlandıracağız. Daha birçok tedbir var. Personel alımında asgari düzeyde, güvenlik, eğitim dışında fazla personel alımı düşünmüyoruz. Dolayısıyla tasarrufu devletten başlatacağız, sonra vatandaşa yüzümüz olsun. Önce biz yapalım, sonra da vatandaşa dönelim 'biz yapıyoruz, siz de katkı sağlayın' diyebilelim." yanıtını verdi.

Eğitim sistemindeki yeniliklere ilişkin bir soru üzerine ise Yıldırım, ileriki dönemde tam zamanlı eğitime geçileceğini kaydetti. Yıldırım, "Öğlenciler sabahçılar diye bir şey vardı. Hem sabahçıyım hem öğlenciyim. Yani öğleyin okulda olacaklar, yemeklerini yeyip... Aynen çalışanlar gibi nasıl sabah işe gidiyorsun akşam dönüyorsun. Okula da sabah gidip akşam geleceksin." diye konuştu.

"OVP'YE EN OLUMSUZ TAHMİNLERİ YANSITTIK"
Başbakan Yıldırım, başka bir soru üzerine, OVP tahminlerinin kötümser, karamsar tahminler olduğunun altını çizerek, "(İşimizi kış tutuyoruz, yaz çıkarsa bahtımıza) anlayışı ile hazırladık. Olabilecek en olumsuz tahminleri buraya yansıttık ama günü geldiğinde daha iyi oranlarla da karşılaşacağımızı söyleyebilirim." değerlendirmesinde bulundu. Yeni OVP kapsamındaki dış ticaret hedefleri hakkında da bilgi veren Yıldırım, 2017 yılında ihracatın 153 milyar dolar, ithalatın 214 milyar dolar olarak gerçekleşmesini beklediklerini dile getirdi. Yıldırım, OVP'nin teknik detaylarını ilgili bakanların açıklayacaklarını dile getirerek, "Ben vatandaşa açıklamalarda bulundum. Çok bilmiş ekonomistlere açıklamaları arkadaşlarımız yapacaklar." dedi.

BAKANLARIN AÇIKLAMALARI
Toplantıya katılan bakanlar da kendi alanlarına ilişkin OVP hedeflerine yönelik soruları yanıtladı. Maliye Bakanı Naci Ağbal, yıl sonuna kadar 15 milyar, gelecek yıl ise 13 milyar lira özelleştirme geliri hedeflediklerini söyledi. Ağbal, 22 ilde kapsamlı bir yatırım hamlesi başlatıldığını belirterek, "Dolayısıyla 2017 yılında yatırım harcamalarını, başta bu nedenle artırıyoruz. Diğer taraftan 2017 yılında bütçemizin hem gelir hem de harcama tarafında önemli kararlar alıyoruz ve bütçe açığını bu sayede yüzde 2'nin altında tutmayı sürdüreceğiz." dedi.

"İSTİHDAM DOSTU BİR BÜYÜME GERÇEKLEŞTİRİLECEK"
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, gelecek 3 yıla dair işsizlik ve dış ticaret hedeflerinin sorulması üzerine, şu ifadeleri kullandı: "İşsizlik oranlarında da OVP döneminde istikrarlı bir düşüş öngörüyoruz. 2016 yılında bir miktar yükseliş olacak. Özellikle tarımdan tarım dışı alana kayışla ilgili bir problem var. Oradan gelen istihdam talebinin karşılanması nedeniyle böyle bir rakam ortaya çıkıyor ama daha sonraki yıllarda yine tarımdan tarım dışı alana talep artışı öngörülmesine rağmen bu oranlar (OVP hedefleri) yakalanacak. Özellikle 2017'den itibaren daha yüksek oranda yatırım hedefleri çerçevesinde istihdam dostu bir büyüme gerçekleştirilecek ve bu yatırımlar desteği ile bu rakamlar, inşallah, 3 yıllık OVP döneminde gerçekleştirilmiş olacak."

"BÜYÜMEYİ TEKRAR YÜZDE 5 PATİKASINA OTURTMAYA ÇALIŞACAĞIZ"
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de OVP metninin perşembe günü Resmi Gazete'de yayımlanacağını bildirdi. Yeni OVP'nin yine mali disiplin esas alınarak hazırlandığını belirten Şimşek, "Bence içeride dışarıda güven verecek önemli bir doküman. En önemli husus da önümüzdeki bir yıl içinde, Sayın Başbakanımızın açıkladığı çok kapsamlı yapısal reformlarla program destekleniyor. Zaten Meclis'te şu anda birçok düzenleme duruyor. Önümüzdeki dönemde inşallah bunları hızlandırıp, büyümeyi daha yüksek bir patikaya, yani tekrar yüzde 5 patikasına oturtmaya çalışacağız." diye konuştu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ise emeklilere promosyon verilmesi konusundaki çalışmaların belli bir noktaya geldiğini, son değerlendirmeyi Başbakan Yıldırım ile yapacaklarını bildirdi. Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan da 2017'de bütçe açığının yüzde 1,9'a çıkmasının temel nedeninin yatırımlardaki önemli artış olduğunu kaydetti. Elvan, "2016 başlangıç ödeneğine baktığımızda yatırımların gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı 2,3'tü. 2017'de 2,8'e çıkarıyoruz. Yaklaşık 67 milyar liralık sermaye giderlerimiz var, 11 milyar lira civarında da sermaye transferi söz konusu." dedi.