AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Adile Sultan Sarayı'ndan katıldığı A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Suriye konusunda Rusya, ABD ve İran var, Türkiye yok deniliyor" şeklindeki bir yorum üzerine Davutoğlu, şöyle konuştu:

 "Bunu diyenler herhalde son günlerde hiç haber okumuyorlar. Dışişleri Bakanımızın Viyana'da, Türkiye, Rusya, ABD, Suudi Arabistan dörtlü mekanizması başlattığını bilmiyorlar. Birkaç saat önce Dışişleri Bakanımız Paris'e gitti. Gitmeden önce talimatımı sordu. Sebep de Paris'te yine 9 ülkenin dışişleri bakanı arasında bir istişare olacak. Bu, daha çok Suriye'nin Dostları Grubu'nun çekirdek grubu ülkeleri arasında. Cuma günü, önümüzdeki cuma muhtemelen, yine Türkiye, Suudi Arabistan, Rusya, İran dışişleri bakanları bir araya gelecek. Türkiye'nin olmadığı bir denklemde Suriye sorunu çözülebilir mi? Türkiye'ye rağmen Suriye'de bir formül yürüyebilir mi? Yürüseydi Esad bugün ülkeyi tümüyle kontrol ediyor olurdu. Yürümez çünkü Türkiye, 911 kilometrelik sınırını, kaderini herhangi bir ülkeye terk etmez. Bunu Rusya'ya da ABD'ye de söyledik. 'Fırat'ın batısına PYD geçmeyecek. Geçtiği anda da vururuz' dedik. 2 kere de vurduk. 'Türkiye sınırları ihlal edilmeyecek' dedik. Suriye helikopteri geçen sene düşürüldü. İnsansız hava aracı geçmeye kalktığında vuruldu. Türkiye'ye rağmen Suriye'de bir şey yapmak mümkün değil."

CHP Genel Merkezi önünde havaya ateş açılması 

CHP Genel Merkezi önünde havaya ateş açılması konusunda Davutoğlu, olayın hemen ardından İçişleri Bakanı Selami Altınok'tan bilgi aldığını belirterek, "CHP Genel Merkezi'nin önünden geçen bir arabadan havaya 5 el ateş ediliyor. Bununla ilgili tespitler yapılıyor, üzerine gidiliyor. İnşallah sorumlular yakalanacak" dedi. 

Kılıçdaroğlu'nu arayarak "geçmiş olsun" dileklerini ilettiğini belirten Davutoğlu, "O da teşekkür etti. Üstüne gideceğiz ama bu tür provokasyonların tam da seçim öncesinde olması, seçim şartlarında Türkiye'de birtakım şüpheler uyandırmak için yapılan eylemlerdir. Mutlaka sorumluları bulunup adalete teslim edilecek" diye konuştu. 

Paralel Yapı ile mücadele

Paralel Yapı ile mücadeleye ilişkin sorulan soruyu değerlendiren Başbakan Davutoğlu,''Siz yargıyı kontrol altına tümüyle alarak, bunun emniyetle ilgili bağlantılarını kontrol altına alarak birlikte siyaset yapmaya kalkarsanız, siyaset yapması gereken siyasi kadronun yerine siz bunu yapmaya kalkarsanız, sonunda da hesap vermek durumunda olmayacaksanız, bu 12 Eylül'de yapılan şey. Onu asker yapmıştı, bunu polis yapmış olur. Bürokrat talimatı meşru hükümetten alır. Dışarıdaki bir imam, imam demek bile benim... İmamlar adına özür dileyerek söylüyorum. Dışarıdaki bir paralel otoritenin talimatıyla bürokrat hareket etti mi o bürokrat ya bürokratlığı bırakacak ya da o otoriteye itaat etmeyecek" dedi.

"Bu kesinlikle iç savaş değildir"

"Paralel Yapı ve bu çevrenin de çok sık dile getirdiği, giderek de bazı yazarların, hatta siyasetçilerin ikide bir söylediği bir iddia var; iç savaş söylemi. Hatta bunu ileri götürerek, 'AK Parti iktidar olsa bile bu olacak' diyorlar. Bu hangi aklın ürünü?" sorusu üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:

"Eskiler olsaydı, 'ağzından yel alsın' derlerdi. Bir ülkede eğer o ülkeye aidiyet hissini az bir nispette bile taşıyan birisi varsa, en son sarf edeceği söz iç savaştır. Terörle mücadeleyi, bir tek Türkiye yapıyor değil, birçok ülke terörle mücadele yapıyor. Terörle mücadele yürütülürken kullanılacak kavram, terörle mücadeledir. İç savaş gibi bir kavramı, kimsenin Türkiye için hakkı da cüreti de olmamalı. Ama en önemlisi de bu ülkeye duyduğu aidiyet hissi de ona bunu kullanma şansı vermemeli. Tabiri caizse iş o kadar zıvanadan çıktı ki ve AK Parti düşmanlığı o dereceye vardı ki eğer 'AK Parti zarar görecekse, iç savaş da çıksa makbulümüzdür' denilecek noktaya gelindi."

Mavi Marmara olayı olduğunda "İsrail'in meşru otoritesinden izin alsalardı" diyen bir zihniyetin, şimdi Türkiye'deki meşru otoritenin bütünüyle gücünü kaybedip, ülkede bir iç savaş çıkmasını neredeyse temel hedef haline getirmiş durumda olduğunu ifade eden Davutoğlu, Türkiye'nin teröre karşı ciddi bir mücadele yürüttüğünü, teröre karşı toplu mücadele anlamında büyük bir savaş verildiğini söyledi.

PKK, DAEŞ ve DHKP/C terörüne karşı sadece fiili bir mücadele değil, İslam'a aykırı bir ideolojik çerçeve sunan DAEŞ'e karşı, etnik milliyetçilik temelinde Türk-Kürt karşıtlığına dayalı bir savaş başlatmak isteyen PKK'ya karşı da ideolojik savaş verildiğini dile getiren Davutoğlu, "Ancak bu kesinlikle bir iç savaş değildir. Bu Türkiye'nin topyekun bir arada terörle verdiği bir mücadeledir. Kendilerini bu mücadelede Türkiye'nin yanında addedmeyenler, bunu bir iç savaş gibi görmek ya da göstermek isteyebilirler, bu kavramı hiçbir şekilde kullanmamak lazım" dedi.

"Türkiye kartlarını tam olarak açtığında tablo farklılaşır"

Kandil'e hangi istihbarat birimlerinin hangi telkinlerle gittiğini, Paralel Yapı dahil kimlerin Kuzey Irak'ta terör örgütünü çatışma döneminin başlaması için ikna etmeye çalıştığını iyi bildiklerini aktaran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"PYD'nin Suriye rejimiyle Haseke'de, 28 Mayıs'ta -tarihini vererek söylüyorum- yaptığı toplantıyı onun için ifşa ettim. Türkiye'yi rahatsız etmek için kimlerin PKK'yı bir çıban başı gibi kullanmak istediğini biliyoruz. Orada bir tercih vardı. Ya Türkiye'nin yanında olup, Türkiye'yle birlikte Çözüm Süreci'ni devam ettireceklerdi ya da Türkiye'ye zarar vererek bir isyan çıkaracaklardı. Onlar ikinci yolu tercih ettiler. Şunu da bilsinler ki bu bölgede bundan sonra Türkiye'nin karşısında olanlar kaybedecek, Türkiye'nin yanında olanlar kazanacak. Herkes hesabını ona göre yapsın. Suriye'de bir kaos ortamı çıktı, şu bu ülkeler oraya müdahil oldu, şöyle oldu, yeni bir şart doğacak... Daha Türkiye kendi kartlarını tam açmadı. Açtığı zaman tablo daha farklı şekillenir. Herkesin de ayağını denk alması lazım. Daha biz böyle bir bölgesel konjonktürde hava sahamızı ihlal edenlere karşı angajman kuralları işlettik ama bizi rahatsız etmek isteyenlere karşı tutumumuzun ne olacağını da PKK karargahlarına, barınaklarına yönelik 3 gün içinde 458 hedefi vurarak, DEAŞ'ın da Türkiye sınırındaki bütün barınaklarını yine 3 gün içinde yerle bir ederek gösterdik. Kimse bu anlamda Türkiye'yi karşısına almak suretiyle bir şey kazanacağı hesabında bulunmasın. Şu anda eminim, ki telsiz görüşmeleri de zaten bunu doğruluyor, bu çetenin, terör örgütünün üst düzey elemanları 'Neden, kim bizi itti de böyle bir savaşı başlattık' diye sorgulamaya başladılar. Böyle bir savaşı Türkiye'ye açanlar sonuçlarına katlanır."

Koza İpek Holding ve şirketlerine kayyum atanması

Koza İpek Holding ve şirketlerine kayyum atanmasına ilişkin görüşleri sorulan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bütün bunlar hukuki süreçler. Yani hükümet olarak biz buna müdahil, öyle veya müdahil olmak durumunda değiliz. Bir kere bu hukuka intikal etmiş olan ve hukuki bakımdan da tekemmül etmesi gereken bir dosyadan bahsediyoruz. Dolayısıyla onu hukuki sürecin doğası içinde değerlendirmek lazım. Paralel Yapı'nın devlet içindeki faaliyetleri ve yürütmeyle ilgili, yürütmeye sızarak veya yargıya sızarak devlete dönük yaptığı eylemler ve bu anlamda da bu şirketler üzerinden sağlanan finansman, ortak bir dosya içinde değerlendirilmesi gereken hususlar. Dediğim gibi bunlar hukuka intikal etmiş ve savcılık gerekli işlemleri yaparak gerekli kararları aldı. Bunun üzerinde ekstra bir yorum yapmaya gerek olmaksızın bu hukuki sürecin sonuçlarını herkesin kabullenmesi icap eder.

Seçim güvenliği

Davutoğlu seçim güvenliğine ilişkin soruya karşılık, sandıklar ve seçmenler üzerinde baskı uygulayan bazı odakların, bu sefer bu kadar rahat hareket edebilecekleri bir ortamın olmadığını söyledi.

Köylerde, mezralarda, her yerde güvenlik birimlerine net talimat verildiğini vurgulayan Davutoğlu, "Oyunu kullandıktan sonra kimse koridorlarda beklemeyecek, kimse binaların içinde durmayacak, bunlarla ilgili ciddi tedbirler alıyoruz. Ümit ederiz bu sefer bu tür mahalle baskısıyla diyeyim, söz konusu olan oy dağılımları imkansız olacak" dedi.

''Dilek Doğan olayında kasıtlı bir olay yoktur''

Dilek Doğan olayı ile ilgili İçişleri Bakanından bilgi aldığını ifade eden Başbakan Davutoğlu, ''Bir ihbar ve yapılan istihbarat üzerine bir eve operasyon yapılıyor. Bunlar tamamıyla hukuki süreçler yani verilere, belgelere dayalı. O sırada evde olan bir arbede esnasında bu yaşanıyor. Kasıtlı bir tutum yok ama buna rağmen ben en ince detayına kadar bunun araştırılması talimatı verdim İçişleri Bakanımıza ve bizzat da takip edeceğim. İlgili polis memuru da idari ve adli soruşturmaya muhatap kılındı. Nihayet bunun tedbirleri alınır. Şunun bir kere daha altını çiziyorum; terörle mücadele ister şehirde olsun ister dağda kesinlikle yürütülecek, kararlı bir şekilde ve halk ile terörist kesinlikle ayrıştırılacak, bütün bu mücadele de hukuk devleti kuralları içinde yürüyecek. Herhangi bir yanlış yapılmasına da izin verilmeyecek" diye konuştu.

"Halk ile terörist ayrıştırılacak"

"Şırnak'ta yaşanan olaydan sonra iki polis görevden alındı ve Dilek Doğan meselesi var. O soruşturmayla ilgili bizimle paylaşabileceğiniz nokta var mı?" sorusu üzerine Davutoğlu, Şırnak'taki olaydan sonra süratle soruşturma emri verdiğini belirtti. Davutoğlu, o videoyu çeken, yayınlayan, o muameleyi yapan polislerin açığa alındığını, hukuki işlemin başlatıldığını ifade etti.

Dilek Doğan olayıyla ilgili az önce İçişleri Bakanı Selami Altınok'tan bilgi aldığını aktaran Davutoğlu, "Bir ihbar üzerine eve operasyon yapılıyor. O sırada evde olan arbede esnasında bu yaşanıyor. Kasıtlı bir tutum yok ama buna rağmen ben en ince detayına kadar bunun araştırılması talimatını verdim İçişleri Bakanımıza. Bizzat da takip edeceğim. İlgili polis memuru da idari ve adli bir soruşturmaya muhatap kılındı. Terörle mücadele ister şehirde olsun, ister dağda, kesinlikle kararlı bir şekilde yürütülecek. Halk ile terörist kesinlikle ayrıştırılacak, bütün bu mücadele de hukuk devleti kuralları içinde yürütülecek. Herhangi bir yanlış yapılmasına izin verilmeyecek" diye konuştu.

 "Bu sefer daha kritik olan MHP"

1 Kasım seçimlerinin sonrasında CHP'nin birinci ve üçüncü parti olmayacağının kesin olduğunu belirten Davutoğlu, CHP'nin ikinci parti olacağını söyledi.

Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

 "Ya yüzde 25 ile ikinci parti, ya yüzde 26 ile ya yüzde 24 ile ya yüzde 27 ile ama oralarda bir yerde, 130 civarında bir milletvekiliyle belli yani. CHP ne kadar uğraşırsa bunun üstüne çıkamaz. Ne kadar zafiyet gösterse de bunun çok altına düşmez. Burada kritik olan bu sefer HDP değil, bu sefer daha kritik olan MHP. Onda bir düşme eğilimi var ama tek yarış var burada. MHP ile HDP arasında 'üçüncü parti kim olacak' gibi bir hava var ama o da bir yarış değil. Çünkü oran olarak MHP'nin HDP'den yukarıda olacağı kesin. O da belli az çok nerede olduğu. HDP'nin de belli. Tek sorusu var AK Parti tek başına iktidar olacak mı olmayacak mı? Bizim 276'yı aşmamız halinde başka bir tablo çıkacak. Türkiye tablosu. O çıtanın altında kalmamız halinde başka bir Türkiye tablosu çıkacak."

Şu anda 2019 seçimlerini yaptıklarının altını çizen Davutoğlu, "Biz sadece 2015 seçimlerini değil, 2019 seçimlerini de yapıyoruz. Bu şu demek değil. '2015'te  kazandık, 2019'da da kazanacaksınız' anlamına gelmiyor ama 2015'te Türkiye koalisyona mahkum olursa 2019'a kadar bir vizyon üretmek, bir proje üretmek, Türkiye'yi bir yerden bir yere taşımak eskisi kadar kolay olmayacak. Eskiden 4 yılda aldığımız yolu bu sefer alamayabiliriz. Hatta 4 yıl sürer mi bir koalisyon hükümeti, ondan da emin değiliz. Dolayısıyla bütün milletimizi sandıklara gidip bu soruya bir referandum gibi cevap vermesini bekliyoruz. Tek başına bir iktidar mı isteniyor yoksa parçalı bir siyasi tablo mu? Hatta AK Parti'yi içine koymayalım bile. AK Parti tek başına iktidar olacak mı diye sormasak da tek başına istikrarlı bir hükümet mi istiyorsunuz yoksa parçalı bir siyaset mi? Soru bu." şeklinde konuştu. 

"Bahçeli'de sorumluluktan kaçınan bir tutum gördüm"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi çok iyi tanıyan birinin, kendisine "Bahçeli'nin sorumluluk almaktan korkan birisi" olduğunu söylediğini aktaran Davutoğlu, kendisinin de Devlet Bahçeli'de sorumluluktan kaçınan bir tutum gördüğünü dile getirdi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, şöyle konuştu:

"1999'da kendisine 'katil' diyen bir partiyle, parti yönetimiyle koalisyon kurdu, kendisine o zaman da başbakanlık teklif eden Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi'nin tekliflerini bir kenara koyup, başbakan yardımcılığına razı oldu. Son seçim kararı alındığı gün dışında çok fazla konuşmadı, çok fazla elini taşın altına koymadı. Sayın Ecevit rahmetli, 'İçime sinmiyor ama yapmak durumundayım' dedi, içinde sinmeyenlerle, 'katil' diyenlerle koalisyon yaptı, ki başbakanlığı tek başına almaktan kaçındı. Şimdi de 'gitsin CHP ile AK Parti kursun' diyor. Sana ne? AK Parti CHP ile kurar kurmaz, bu seni ilgilendiren bir sorun değil ki. Başkasına neden ödev veriyorsun? Sizi ilgilendiren sorun, siz kuracak mısınız? Kurmayınca hükümetsiz mi kaldı memleket? Bir formül bulundu. Ben ilerleme görüyorum. 'Hayır, hayır' dediği için bu sefer pazar günü Ankara mitinginde 'evet' dedirtti millete, MHP seçmenine kendisi diyemediği için. MHP seçmeni 'evet' demeye zaten hazırdı da problem kendisinin 'evet' demesinde." 

"Terörle mücadeleyi MHP'nin istismarına rağmen sürdüreceğiz"

Terörle mücadelenin seçim sonuçlarından bağımsız olduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Seçim neticesinden bağımsız olarak bu mücadele sürecek. İnşallah seçim neticesinde biz tek başına iktidar oluruz, bu mücadeleyi daha güçlü bir iradeyle sürdürürüz. Zaten AK Parti'nin olmadığı bir senaryo zaten söz konusu değil. Bunu da herkes biliyor. Çözüm Süreci bağlamında ise biz, terörle mücadeleyi MHP'nin istismarına rağmen sürdüreceğiz, Çözüm Süreci'ni de HDP'nin istismarına rağmen sürdüreceğiz. Terörle mücadeleyi HDP'nin provokasyonuna rağmen sürdüreceğiz, Çözüm Süreci'ni de MHP'nin provokasyonuna rağmen sürdüreceğiz. Bunun ikisi birbirine karşıt değil, birbirini tamamlayan unsurlardır. Kamu düzeni ihdas edilecek ama bu sefer Çözüm Süreci dediğimiz olgu, Türkiye'de aidiyet bilincinin güçlenmesi, eşit vatandaşlık ilkesinin bütün vatandaşlarımızca benimsenmesi ve uygulanması bağlamında sadece bir veya iki tarafla değil bütün sivil toplumla, Doğu ve Güneydoğu'daki bütün vatandaşlarımızla, Türkiye'nin bütün kesimleriyle birlikte belki de daha geniş kapsamlı bir gönül seferberliği halinde sürecek. Bu konuda da kimse irade zafiyeti göstereceğimizi düşünmesin."

AA