Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sinan Erdem Spor Salonu'nda Milli İrade Platformu tarafından organize edilen "15 Temmuz Şehit Yakınları ve Gaziler Programı"ndaki konuşmasına, "Size, Erzurum'un selamlarını getirdim. Bu akşam şu muhteşem atmosferde gönüllerimizi buluşturan, hasret gidermemize, hasbihal etmemize vesile olan Yüce Mevlama hamdolsun. Milli İrade Platformuna teşekkür ediyorum. Her birinize büyük ve güçlü Türkiye idealini sahiplendiğiniz, 16 Nisan'da istikrardan, özgürlükten ve demokrasiden yana duruş sergileyeceğiniz için şimdiden şükranlarımı sunuyorum." ifadeleriyle başladı.

Milleti, bayrağı, vatanı, ezanı, devleti için hayatlarını feda eden şehitlere Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, Bakara Suresi'nde "Allah yolunda öldürülenlere asla ölüler demeyiniz. Bilakis onlar diridirler, fakat siz bunu anlayamazsınız." denildiğini aktardı ve gazilere de minnettarlığını ifade etti.

"Her zaman sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz"
Erdoğan, son 14 yıldır şehit ve gazilere olan vefa borcunu ödemenin çabası içinde bulunduklarını belirterek, "Şehitlerimizin emanetlerini canımızdan bir parça görüyor, sosyal, ekonomik, psikolojik ne ihtiyaçları varsa onları çözmeye gayret ediyoruz. Bugüne kadar onların acısını azaltmak, milletimizin ve devletimizin kendilerine olan şükran borcunu ifa etmek için birçok düzenlemeyi uygulamaya koyduk. Şehit yakını ve gazilerimizin tam 45 ana başlık altına toplanmış hakları bulunuyor. Güncel ihtiyaçlar belirdikçe, gazi ve şehitlerimizin taleplerine göre yeni çalışmaları, düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. İnşallah bu konuda her zaman sizlerin yanında olmaya, yükünüze omuz vermeye devam edeceğiz." dedi.


"Ciddi kararlar, büyük bedeller ödemeyi gerektirir"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, büyük milletlerin imtihanının da çetin olduğunu, ciddi kararların büyük bedeller ödemeyi gerektirdiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz, Anadolu'nun kapılarını açtığımız 1071'de, çok büyük bir karar verdik. Aynı şekilde 1453 yılında, İstanbul'u fethettiğimizde yine böyle bir karar verdik. Birileri, 1453 yılında İstanbul'u kaybetmenin acısını, yüzyıllardır unutamadı. Birileri, Balkanlar'a, Kuzey Afrika'ya, Akdeniz'e, Karadeniz'e damgamızı vurmamızın kızgınlığından bir türlü kurtulamadı. Asırlardır bu cennet toprakları kaybetmenin üzüntüsüyle yaşıyorlar. Bunun bedelini de milletimize ödetmek istiyorlar. Zayıf anımızı kollamalarının, fırsatını bulduklarında hemen kapımızda belirmelerinin sebebi işte budur. Şu gerçeğin hepimiz çok iyi farkında olmalıyız; Asya, Avrupa ve Afrika'nın kalpgahı olan bu ülke sadece bu 3 kıtanın değil, dünyanın da merkezidir. Tarih boyunca en kanlı savaşlar, en çetin kavgalar burada, Anadolu coğrafyasında verilmiştir. Büyük İskender'den Haçlı Ordularına, Moğol istilasından Birinci Dünya Savaşı'na kadar birçok küresel mücadelenin odak, kavşak noktası yine burasıdır. Elbette böyle bir coğrafyayı vatanlaştırmanın bir bedeli vardır. İşte bizler bu toprakları kendimize yurt edindiğimiz 1071'den beri bunun mücadelesini veriyor, bedelini ödüyoruz. Çanakkale, bu mücadelenin ete kemiğe bürünmüş halidir. Sevr, bu saldırıların diplomasideki yansımasıdır. Kurtuluş Savaşı, bu bin yıllık mücadelenin zirvesidir, nirengi noktasıdır. Yüzyıllardır saldırıların yöntemi, aktörü, biçimi değişse de hedefi, gayesi asla değişmemiştir. Bu hedef Türkiye'dir, Türk milletidir, bu milletin temsil ettiği kadim değerlerdir. Bu hedef, Konstantiniyye'yi İstanbul yapan inançtır. Bu hedef, Anadolu'yu bir nakkaş titizliğiyle camiler, medreseler, külliyeler, vakıflar, şifahaneler ile süsleyen medeniyet birikimidir."



"Aklını kiraya verenler değil, Hakk'a kul olanlar galip geldi"
15 Temmuz'da hiç çekinmeden tankların altına kendisini atanların olduğunu aktaran Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Niye? Az önce İstiklal Marşı'nı okuduk. İstiklal Marşı'nda ne diyor? 'Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın/Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın/ Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın/Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.'. Kendini vatana, millete ve dine adamış olan gençler yılmadılar. 'İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür./İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.' Bir tarafta iman, inanç, aşk var, öbür tarafta imansız olarak ellerindeki bütün o modern imkanlarla, F16'larla, tanklarla, silahlarla kendi vatandaşının üzerine yürüyenler vardı. Kim galip geldi? F16'lara kul olanlar değil, Allah'a kul olanlar galip geldi. Pensilvanya'dan talimat alanlar değil, aklını kiraya verenler değil, Hakk'a kul olanlar galip geldi. Vaka bu, gerçek bu. Bakıyorsunuz, paramparça oluyor ama o yine hak bildiği yolda yürüyor. İnşallah aynı şekilde bu süreci başarıyla devam ettireceğiz. Yılmak yok. İşte pazar günü bunun bir kırılma noktasıdır. Pazar günü milletimiz, 15 Temmuz'un adeta bedelini ödetecektir. 



"Asıl kavgayı perde gerisindeki güçlerle veriyoruz"
Bir tarafta Kandil var 'hayır' diyor. Bir tarafta İmralı var 'hayır' diyor. Bir tarafta Pensilvanya var 'hayır' diyor. 'Kişi sevdikleriyle beraber haşr olunacaktır.' Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Mesele burada. Bunu kimse sağa sola çekmesin. Kim, kimle yürüyorsa onunla beraberdir. Bunların yolu, istikameti belli. Bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenler ne diyor? Hayır. Onlarla beraber gidenler 'hayır' diyor."

Türkiye'de 30 yıldır, bölücü terör örgütlerinin yanında, bunları ülkenin üzerine salan odaklarla mücadele edildiğini vurgulayan Erdoğan, "14 yıldır bizler Başbakan olarak, Cumhurbaşkanı olarak bu terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Esasında asıl kavgayı perde gerisindeki güçlerle veriyoruz. Almanya'da bu güçlerle mücadele ediliyor, Belçika'da, Hollanda'da, İsviçre'de, İsveç'te bunlarla mücadele ediliyor. Eğer bizim Dışişleri Bakanımıza uçuş izni verilmiyorsa, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız arabanın içine mahkum ediliyorsa, kadın haklarından bahseden bu terbiyesizler, bir bayana bu şekilde muamele ediyorlarsa, bunların medeniyetten yana nasibi yoktur. Bunlar medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavardır. Bunlarda medenilik yok." diye konuştu.

"16 Nisan karar günüdür"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün 1984 yılından beri hunharca katlettiği insanların çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğunu belirterek,"Bu pazar, aynı zamanda benim Kürt kardeşlerimin de bir sınavıdır, imtihanıdır. Artık kimse 'bizi tehdit ediyorlar, korkutuyorlar' diyemez. Türk Silahlı Kuvvetleri, polisimiz, güvenlik korucularımız Güneydoğu'da, Doğu'da bunların tehdit ettiği yerlerde, onların sırtındadır. 20 ayda 10 bin 500 terörist etkisiz hale getirilmiştir." dedi.



Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dikkat ediniz, bölücü terör örgütünün 1984 yılından beri hunharca katlettiği insanların çoğunluğunu, benim Kürt kardeşlerim oluşturuyor. Şimdi diyorum ki işte bu pazar aynı zamanda benim Kürt kardeşlerimin de bir sınavıdır, imtihanıdır. Artık kimse 'Bizi tehdit ediyorlar, korkutuyorlar.' diyemez. Türk Silahlı Kuvvetleri, polisimiz, güvenlik korucularımız, hepsi güneydoğuda, doğuda, bunların tehdit ettiği yerlerde onların sırtındadır. Bak, 20 ayda 10 bin 500 terörist etkisiz hale getirilmiştir."

"Bu örgütlerin ismi, iddiaları farklı olsa da hedefleri Türkiye'dir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ'nün 15 Temmuz'da şehit ettiği kişilerin bu ülkenin evladı olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:

"Sözüm ona birbiriyle çatışan, görünüşte birbirlerinin düşmanı olan bu örgütlerin hedeflerinin aynı olması tesadüf olabilir mi? Her üç terör örgütünün de namlusunu bize doğrultması sadece tevafuk mudur? Elbette değildir. Örgütlerin ismi, iddiaları farklı olsa da hedefleri Türkiye ve bu millettir. Bu hainleri üzerimize salanların hedefi, Türkiye'den ve aziz milletimizden 1071'in, 1453'ün, 1915'in, 1923'ün hesabının sorulmasıdır. FETÖ, denilen ihanet çetesinin saldırılarını bu süreçten ayrı görenler, yanıldıklarını bilmelidirler. 40 yıldır beslenip, büyütülen FETÖ, Gezi olaylarının başarısız olmasından sonra, Pensilvanya'nın yularını ellerinde tutanlar tarafından sahaya sürülmüştür. Örgüt önce 17-25 Aralık'ta yargı ve emniyetteki militanları aracılığıyla darbe teşebbüsünde bulunmuştur. Bu girişim 30 Mart ve 10 Ağustos seçimlerinde bizzat milletimiz tarafından sandıkta akamete uğratılmıştır. Örgüt bu kez, 15 Temmuz gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki unsurlarını harekete geçirmiştir. O gece yaşananlar sadece kalleş bir darbe girişimi değildir. Aynı zamanda FETÖ eliyle vatanımızı işgal girişimidir."

"Pensilvanya senaryoyu yazıyor, ana muhalefet partisi sahneliyor"
Asker elbisesi giyen teröristlerin 15 Temmuz'da milletin üzerine pervasızlıkla ve gözü dönmüşlükle saldırdığını iyi bildiklerini aktaran Erdoğan, darbecileri Necip Fazıl Kısakürek'in "Vecdsiz, çilesiz, hikmetsiz din suikastçısıdır." ifadesiyle niteledi.

Erdoğan, bunların böyle bir güruh olduğunu dile getirerek, "Böyle bir güruh tarafından tam 249 kardeşimiz hunharca şehit edilmiş, 2 bin 193 vatandaşımız da yaralanmış ve gazi olmuştur. Hainlerin birbirleri arasında yaptıkları yazışmalar, bu katil sürüsünün ruh halini açıkça ortaya koyuyor. 'Vurun, öldürün, acımayın, üzerine sıkın, her şey serbest.' Bu tür emirlerin o gece havada uçuştuğunu görüyoruz. Yok ettiklerini sandıkları görüntüler birer birer ortaya çıkıyor. İhanetlerinin boyutu ifşa oluyor." değerlendirmelerinde bulundu. 

Her şeyin bu kadar açık ve net olduğunu aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Ana muhalefetin başındaki zat, o gece yaşananlara 'Kontrollü darbe' diyor. Aslında o geceki hadislerin bal gibi darbe teşebbüsü olduğunu kendisi de biliyor. Ey Kılıçdaroğlu, 7 Ağustos'ta Yenikapı'ya niye geldin? Ben seni çağırdığımda önce olumsuz cevap verdin. Sonra baskı üstüne baskı, son anda geleceğini bildirdi. Geldiğinde meydanda böyle konuşmuyordun. Aradan bir hafta 19 gün geçti 'Yenikapı ruhu bitmiştir.' dedin. Sen, Yenikapı ruhunu anlamadın ki böyle bittiğini veya bitmeyeceğini anlayasın. Düşünün, ülkemizin birçok yerinde insanlarımız o saatlerde çıplak elleriyle darbecilere direniyor. Ellerinde silah yok. Ellerinde bayrak var. İmanı var. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü üzerinde tanklar vatandaşlarımıza ateş ediyor. Genelkurmay Başkanlığı önünde vatandaşlarımıza kurşun sıkılıyor. İnsanların üzerine tanklar sürülüyor. Ama bu zat, oradaki tankların arasından rahatça geçip, kendini Bakırköy'e atabiliyor. 12 dakika kiminle telefonda görüştün ey Kılıçdaroğlu? Açıkla bakalım. Demek ki darbecilerin radarları Kılıçdaroğlu'nu algılamıyor. Yaptıkları ortadayken hicap duyup milletten özür dilemek yerine utanmadan sıkılmadan '15 Temmuz kontrollü darbe' diye iftira atıyor. İnsanda biraz haya olur, edep olur. Madem direniş göstermedin bari o gece canlarını ortaya koyanlara saygı duy. Madem sözünün eri olamadın. Bari o gece tankların üzerine çıkan kahramanları iftiralarınla incitme. Ne demişler, 'Mert direnir, namert kaçar.' Zaten darbecilere direnmek herkesin harcı değil. Biz bu zatın asıl karın ağrısını çok iyi biliyoruz. Bu zat, oturduğu kontrollü koltuğun diyetini ödüyor. Bu zat, o gece darbecilere verdiği sözü yerine getiriyor. Bunun için FETÖ'nün avukatlığını ve borazanlığını, gönüllü sözcülüğünü yapıyor."