İSTANBUL (AA) - Akbank KOBİ Bankacılığından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bülent Oğuz, Türkiye'deki şirketlerin yüzde 95'inin aile şirketi olduğunu, KOBİ'lerin yüzde 99'a yakınının aile şirketlerinden oluştuğunu belirterek, "Türkiye'deki şirketlerin ortalama ömrü 25 yıl. Bu aile şirketlerinin ise sadece yüzde 30’u ikinci kuşağa, yüzde 12’si üçüncü kuşağa geçebiliyor. Dördüncü kuşağa geçebilenlerin oranı yüzde 3'te kalıyor." dedi.

Oğuz, Akbank, Deloitte, Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU ve TAİDER Aile İşletmeleri Derneği iş birliğiyle hazırlanan aile şirketleri araştırma sonuçlarına ilişkin düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, Akbank olarak ülke ekonomisinin gelişmesi için tüm faaliyetlerine devam ettiklerini kaydetti.

Topluma değer katma anlamında çok önemli önceliklerinin bulunduğunu söyleyen Oğuz, girişimcilik ekosistemini öne çıkarmayı amaçladıklarını ve bu yöndeki faaliyetleri desteklemeyi arzu ettiklerini anlattı. 

Oğuz, aile şirketlerinin de bu ekosistemin önemli bir parçası olduğunu vurgulayarak, "Türkiye'deki şirketlerin yüzde 95'i aile şirketi, KOBİ'lerin yüzde 99'a yakını aile şirketlerinden oluşuyor. Türk insanının geleneksel yapısına uygun bir organizasyon modeli. Biz de buradaki farkındalığı artırmak, fırsatları, sıkıntıları göz önüne getirerek, paydaşlarımızla değer yaratmayı istiyoruz." ifadelerini kullandı. 

Türkiye'de girişimciliği, yeni şirketler kurulmasını çok önemsediklerini dile getiren Oğuz, "Bu konuda diğer önemli husus, kurulan şirketlerinin kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Türkiye'deki şirketlerin ortalama ömrü 25 yıl. Bu aile şirketlerinin ise sadece yüzde 30’u ikinci kuşağa, yüzde 12’si üçüncü kuşağa geçebiliyor. Dördüncü kuşağa geçebilenlerin oranı yüzde 3'te kalıyor." bilgilerini verdi. 



- "Bankalar faiz indirimini müşterilerine yansıtıyor"



Oğuz, bir gazetecinin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) faiz indiriminin yansımalarına ilişkin sorusunu ise şöyle cevapladı:

"TCMB'nin faiz indiriminden sonra müşterilerimizden orta ve uzun vadeli yatırım kredisi taleplerinin artmaya başladığını gözlemliyoruz. Bu pozitif bir gösterge. Ertelenmiş bir takım yatırımlar vardı, bu faiz indirimiyle bunlar tetiklenmeye başladı. Bankalar da bu faiz indirimini pozitif algılayıp şu anda müşterilerine yansıtıyor. Dolayısıyla ikinci çeyrek ve sonrasındaki kredi büyümesinin pozitif gelişeceğini öngörüyoruz." 



- "Dünyadaki en büyük ve başarılı şirketlerin yüzde 40'ı aile şirketi"



Deloitte Başhukuk Müşaviri Lerzan Nalbantoğlu, Avrupa Birliği (AB) raporlarına göre dünyadaki şirketlerin yüzde 50'si, Amerika'daki şirketlerin yüzde 90'ı, Fortune 500'e göre ise dünyadaki en büyük ve başarılı şirketlerin yüzde 40'ının aile şirketi olduğunu anlattı.

Aile şirketlerinin ortalama ömrünün 25-30 yıl olduğunu ve Türkiye milli gelirinin yüzde 90'ını temsil ettiğini aktaran Nalbantoğlu, aile üyelerinin genellikle yönetimdeki konumları, kar ve miras dağılımı hususlarında anlaşmazlıklar yaşadığının altını çizdi.



- "Araştırmaya katılan aile şirketlerinin hiçbirinin bir halefiyet planı yok"



Nalbantoğlu, şunları kaydetti:

"Aile içi anlaşmazlıklar şirket faaliyetlerini de olumsuz etkiliyor. Bu tür çatışmalar, şirketin karar alma süreçlerinin yavaşlamasına, doğru kararların hızlı alınamamasına, kişisel egoların ön plana çıkmasıyla şirketin menfaatine olan kararların alınamamasına ve kurum stratejisine odaklanılamamasına sebep oluyor. 

Aile şirketleri ile ilgili yaşanan bir diğer sorun da nepotizm. Şirketlerde aile üyelerinin şirket içinde kayırılması, aile üyesi olmayan çalışanları olumsuz etkiliyor. Sürdürülebilir başarı yolunda emin adımlar atmış aile şirketlerinde etkili iletişim, şirkette aktif rol alan aile üyelerinin görev ve sorumluluklarının ayrıştırılması, birbirlerinin alanına müdahale edilmemesine dikkat ediliyor. Yapılan görüşmeler sonucunda şirketlerin nepotizm konusunda bilinçli oldukları ve çalışanları üzerinde olumsuz sonuçlar yaratabilecek bu tarz davranışlardan kaçındıkları gözlemlendi. 

Aile şirketleri, aile fertleri arasındaki güven sebebiyle hızlı karar verebilme yeteneğine sahiptir. Araştırmada, ürün veya hizmetleri piyasaya arz etmede ve değişen piyasa koşullarına adapte olmada süratli hareket edebilme, aile üyelerinin, şirketlerini kendi aile değerleri arasında görmelerinden dolayı sıklıkla şirkete yatırım yapmaları, ürün kalitesinin ailenin ismi ile eş değer görülmesi sebebiyle kalite standartlarından ödün verilmemesi başarıyı etkileyen faktörler olarak sıralanıyor."

Nalbantoğlu, aile şirketlerinin sürdürülebilirliğinde en önemli risklerden birinin, yönetimin kuşaklar arasında geçişi olduğuna dikkati çekerek, "Doğru planlanmayan bir yönetim devri, şirketin sürdürülebilirliği için hayati bir risk oluşturuyor. Yetki devrinin, şirketi ileriye taşıyacak bir biçimde gerçekleşmesi, zamana yayılarak yapılacak bir halefiyet planlaması, şirket ile aile ilişkilerini düzenleyen yazılı hale gelmiş kurallar kritiktir. Yönetimi devralacak kuşağın organizasyon tarafından benimsenmesi, kendilerini başarıları ile organizasyona kabul ettirmelerinin yanında, yönetimi devreden neslin yeni yönetime tam destek vermesi ile mümkündür." şeklinde konuştu.

Araştırmaya katılan şirketler arasında şirketlerin yönetim devrine ilişkin aile içi prensiplerin belirlendiğinin görüldüğünü aktaran Nalbantoğlu, araştırmaya katılan aile şirketlerinin hiçbirinin bir halefiyet planının bulunmadığını, ancak aksiyon planlarında öncelikli sırada yer aldığını kaydetti. 

Nalbantoğlu, araştırmaya göre aile şirketinin kurucu üyelerinden, üçüncü ve sonraki nesillere geçen şirket sayısının çok düşük olduğunu, aile şirketlerinin tamamına yakınında profesyonel yönetime yer verildiğini, geleneksel yapının aksine yönetim kurullarının, yalnızca aile üyelerinden oluşmadığını dile getirdi.

Aile şirketlerinin çoğunluğunun bağımsız denetim hizmeti aldığını, gerek iç kontrol sistemi gerekse iç denetim fonksiyonu organizasyonları içinde yapılandırdığını belirten Nalbantoğlu, bu konunun, aksiyon planlarında öncelikli sıralarda yer aldığını söyledi.  

Aile şirketlerinin pay sahiplerinin, markanın bilinirliğinin markanın kendisi ve markanın sahibi aile şirketi için bir referans olduğunu ifade ettiğine dikkati çeken Nalbantoğlu, "Görüştüğümüz tüm yöneticilerin, mensubu oldukları aile şirketlerinin başarısı ve sürdürülebilirliği için markalaşmanın öneminin bilincinde olduğu gözlenmiştir." dedi.



- "Ülkenin gelişmesi KOBİ'lerin gelişmesiyle olur"



Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi EDU Direktörü Cüneyt Evirgen de aile şirketlerinde nesiller boyu sürdürülebilir başarının anahtarının, hem işi hem de aile ilişkilerini zamanında ve gelecek hedeflerine uygun kurumsallaştırmak olduğunu vurgulayarak, "Ülkemiz gelişecekse şu anda belli bir büyüklüğe ulaşmış grupların büyümesinin öneminin yanında, esas ivme küçük ve orta boy olarak tabir edeceğimiz yapıların gelişmesiyle olur." değerlendirmesinde bulundu.  

TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sumer Tömek Bayındır, ekonomilerin baskın gücünün aile şirketleri olduğunu, Türk şirketlerinin çoğunun şu anda ikinci ve üçüncü nesil tarafından yönetildiğini, istatistiklerin en korkutucu olduğu devir aşamasında bulunulduğunu kaydetti. 

Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Berker ise aile şirketlerinin artık her yerde bulunduğunun altını çizerek, "Aslında belki de tarihte kaydedilmiş en başarılı aile şirketi Osmanlı İmparatorluğu'dur." dedi.

Konuşmaların ardından Akbank Aile Şirketleri Akademisi'nin 5. dönem mezunlarına sertifikaları verildi.