Son zamanlarda kamuoyunu oldukça meşgul eden konulardan biri de, Çanakkale-Kirazlı ve Ağı köylerinde Alamos adlı isimli Kanadalı şirketin çalıştıracağı altın madeni.

Altınca zengin cevherden-kayadan altının çıkarılabilmesi için siyanür kullanılıyor olması, orman arazilerinin tahrip edilmesi ve bu çalışmalarla su kaynaklarının da kirletilebileceği ihtimali, ülkeyi düşünen her yurttaşın büyük tepkisini çekti. Tepkilerin ortaya konulması esnasında, bölge köylüleri ve çeşitli STK’ları temsil eden kuruluşlar birçok medyatik gösterilerin bir parçası oldu. Olay geçmişte de ülkemizi, özellikle Bergama olayları sırasında bir hayli meşgul etti, birçok mahkeme olayına konu oldu ve nihayet Danıştay’ın aldığı bir kararla Eurogold şirketinin faaliyetleri durduruldu. Olayın başladığı günlerde gösterilen tepkileri sempati ile karşılamamak mümkün değil. Bu tepkilerin sonucu, amacı mutlaka daha çok kâr etmek olan yabancı sermayeli bir şirket, kazancından bir miktar daha fedakârlık ederek, bölgedeki emniyet tedbirlerini normal standartların da üzerine çıkartmış ise, bu şeref, elbette Bergama’daki, Kirazlı’daki sade vatandaşların ve onlara öncülük edenlerin olacak. Bu yazının amacı mahkeme kararlarını tartışmak değil. Meslekten bir bilim adamı olarak, eldeki veriler ve dünyadaki genel uygulamalar ışığı altında varılan sonuçları ve gerçekleri kamuoyuna duyurmaktır.

Ancak, bu tepki dozajını çok iyi ayarlamak ve ülkeye zarar verecek sınırlara çekmemek de vatandaşlarımızın görevi olmalı. Aksi halde, bu noktadan sonra yapılacak eylemler, 1970’li yılların “Yabancı Sermaye’ye Hayır!” kampanyalarının bir türü olmaktan öteye bir anlam taşımayacak. Zira aksine devam edecek gelişmelerden sadece Çanakkale- Kirazlı ve çevresi etkilenmeyecek. Bu olayın olumsuz sonuçları, bugün Türkiye’de altın madenciliği ile uğraşan yerli ve yabancı şirketleri de bu çalışmalarından alıkoyacak. Son yıllarda dünyada esen Liberalizm politikasını benimseyen ülkelerin içinde bulunduğu ekonomik şartlar, her ilgili vatandaşımızın malumu. Bugün artık yerli, yabancı sermaye ayırımı yapılmıyor, hatta dünyadakibütün ülkeler yabancı sermayenin ülkelerine girişi için özel ekonomik ve siyasi tedbirler alıyorlar. Hal böyleyken, halen ülkemizde faaliyet gösteren şirketleri köşeye sıkıştırıp, ülkeden kaçırmanın, hiç kimseye bir faydası olmayacak. 

Haberin devamı Ekovitrin Eylül sayısında! Okumak için tıklayınız.